12. Bölüm: ''Suç Mahalli''

11.4K 391 90
                                    

Keyifli okumalar! Lütfen oy verip, yorum yapmayı ihmal etmeyin. 

Bölüm Şarkısı- Tether Me · Galleaux





Karasar- 1996

Mutluluk bereketli bir duygudur. Paylaştıkça eksilmez veya yok olmaz. Üstelik, bir kez tohumlarını birinin göğsüne gömerse, oradaki tohumlar hızla yeşerirdi. Sonra büyür ve meyve verirdi.

Sevilay, içinde özenerek sakladığı tohumların kurumaya başladığını fark ettiğinden beri öylece oturuyordu. Kendini kurtaramamıştı ki onlara sıra gelsin. Bugün hep hayalini kurduğu bir merasim yaşanacaktı. Ömer ile tanıştığından beri içi içine sığmıyor, bir an önce nişanlanıp; evlenmek istiyordu. Olacaktı da. Bugün onun nişanı vardı ama kırmızı kurdelenin öbür ucundaki yüzüğün sahibi Ömer olmayacaktı. Ne vardı bu kadar kadersiz olacak? Azıcık şans kırıntısı üstüne serpiştirseydi hayat ne eksilirdi? Ayna karşısındaki yansımasına baktı. Saçının alt kısımlarını geceden sardığı gazeteler yardımıyla kıvırcık yapmıştı. Makyaj yapmak içinden gelmiyordu fakat Necmiye ablasının zoruyla, rimel ve allık sürmüştü. Güzel olmak istemiyordu ki. O sadece Ömer için süslenip, sevdiği adam için alımlı olmak istiyordu. Bir başka adam tarafından beğenilen gözlerle süzülmek midesini bulandırıyordu. Aynadaki yansımasına bakarken, acıyan gözlerle kendini süzdü. Yaşadığı hayat perişanlıktan başka bir şey değildi. Yaşamaya değer hiçbir yanı kalmamıştı neredeyse. O ise savaşamayacak kadar yorgun ve bir o kadar çaresizdi. İç çekerek son kez bedenine baktığında, kapının çaldığını işitti.

***

Kızıl Cevdet kızının titreyen eline yüzüğü geçirirken, Sevilay'ın nefesi kesildi. Parmağındaki halka aslında pranga diye ayağına geçirilmiş, onu karanlık küçük bir odaya hapsetmişti. Artık buradan çıkması için az vakti kalmıştı. Ya sevdiği adam, o umutsuzluktan ölmeden onu kurtaracaktı ya da olacaklar belliydi. Sevilay günler öncesinden aklına koymuştu. Eğer bu düğün gerçekleşir ve son çırpınışları da yanıtsız kalırsa; tek bir yol kalmıştı yürüyecek.

Çenesi titrerken, uzayıp giden kurdeleye baktı. Bir an önce makasın kurdeleyi kesmesini bekliyordu. Karşısında hayallerini birkaç kuruşa satın alan adamla kendisini bağlayan bir ip parçasına bile tahammülü yoktu. Düpedüz ihanetti bu sevdiği adama üstelik. Göz göre göre hançerlemekti göğsünden. Nefes alış-verişi sıklaşırken, alnından yanağına doğru bir ter damlası süzüldü. Paslı makas kurdeleyi kestiğinde, çevresindeki herkes alkışlamaya başladı.

Ne büyük gösteriydi ama! Hayalleri satılan genç kız, sahnede en büyük gösterisini sergiliyordu. Herkesin ışıl ışıl gözlerle izlediği tiyatroda, esas kızı umut denen illet içten içe kemiriyordu. Daha ne kalmıştı geriye, gülüşünü; hayat ışığını da paslı bir makas biçmişti. Boğazına oturan sert yumruyu savuşturmak için yutkundu ama işe yaramadı. Nefesi kesilirken, gözyaşı dudağına kadar süzüldü. Kendisine uzatılan elleri öptü bilinçsizce. Kulağı uğulduyor, kalbi boğazında atıyordu.

''Ah Ömer!'' diye inledi içinden. ''Neredesin sen?''

Kendisine uzanan büyük eli görünce istemsizce başını kaldırdı. Karşısında keyifle sırıtan ve onun aksine mutlu olan adama baktı. Ona anlatsa durumu, sevdiği biri olduğunu söylese vazgeçer miydi? Belki... Israrla kendisine yöneltilen ele ve karşısında duran adama iyice baktıktan sonra derhal vazgeçti Sevilay. Öyle bir adam olsaydı zaten kendinden küçük bir kızı almazdı. Sevilay istemediğini her haliyle belli ediyordu ama o istediğini elde etmenin hazzından kör olmuştu.

Sevilay istemeye istemeye, tiksinerek eli çenesine götürüp alnına dayadı. 'Bir gün' dedi içinden, Musa'nın yüzü, yüzüne yaklaşırken: ''Bir gün herkes bunun bedelini ödeyecek.'' Gözünden damlayan yaş, boynuna kadar yol çizdi. Tiksinerek baktığı yüz iyice yaklaştıktan sonra duraksadı. Kaçıp kurtulmak istiyordu Sevilay, şu kapının hızla açılıp; bir yardım elinin onu çekip bu kabustan çıkarmasını bekliyordu.

HİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin