YN: Bu bölümün -Smut- bölümü olduğunu belirtmek istiyorum. Hikayenin yetişkin içerik olduğunu biliyor olduğunuzu varsıyor olmama rağmen okumak istemeyenleriniz olabilir diye tekrar hatırlatmış olmak istedim.Keyifli okumalar. :)
Dışarıda bir limuzin bekliyordu ve Bright'la ben dışarı çıkınca şoför kapıyı açtı. Koltuğun öteki ucuna kayıp üzerimdeki deri pantolonu düzelttim. Bright yanıma yerleşip kapı da kapanınca onun ne kadar güzel koktuğunun farkına vardım bir kez daha. Kokusunu içime çekerken, bir yandan da gevşemek ve onunla olmanın tadına varmak konusunda kendime telkinde bulundum. Elimi eline alıp parmak uçlarını avucumda gezdirdi; bu basit temas bile şiddetli bir arzuyu ateşlemeye yetiyordu. Sıcaklayan bedenim bunalttığından anlımda biriken teri sildim."Win." Bir düğmeye basmasıyla şoförün arkasındaki buzlu cam yükselmeye başladı. Bir sonraki an, kucağına çekilmiştim, dudakları dudaklarımın üzerindeydi ve ateşli bir şekilde öpüyordu beni. Onu ilk gördüğüm andan beri yapmak istediğim şeyi yaptım: Ellerimi saçlarının arasına daldırdım ve onu öptüm. Beni, sanki beni öpmek bir ihtiyaçmış gibi, öpmese delirecekmiş gibi, bir an daha bekleyemeyecekmiş gibi öpmesine bayılıyordum. Dilini emmeye başladım, çünkü bunu ne kadar sevdiğini keşfetmiştim; çünkü kendimin bunu ne kadar sevdiğini de, bunun bende nasıl onun başka yerlerini de aynı hevesle emme isteği uyandırdığını da keşfetmiştim.
Elleri çıplak sırtımda dolaşırken ereksiyonunun kalçamı dürtmesiyle inledim. Pozisyon değiştirdim, bacaklarını bacaklarımın arasına alarak yüzüm ona dönük şekilde kucağına oturdum. Dizlerim kalçalarının iki yanında, kollarımı boynuna doladım ve öpüşümü derinleştirdim. Ağzının içini yaladım, altdudağını dişledim, dilimle dilini yaladım... Bright belimden kavrayıp uzaklaştırdı beni. Koltuğa yaslandı ve yüzüme bakmak için başını geri attı, göğsü inip kalkıyordu.
"Ne yapıyorsun sen böyle?"
Ellerimi göğsünden aşağı kaydırarak, kaslarının affetmez sertliğini hissettim gömleğinin altından. Parmaklarım karnının engebelerinin izini sürerken hayalimde onun çıplak nasıl göründüğünü canlandırmaya çalışıyordum.
"Sana dokunuyorum. Senin tadını çıkarıyorum. Seni istiyorum, Bright."
Bileklerimi tutup hareket etmemi engelledi.
"Sonra. Londra'nın orta yerindeyiz."
"Kimse göremez ki bizi."
"Mesele o değil. Ancak saatler sonra bitirebileceğimiz bir şeye başlamanın ne yeri ne de zamanı. Bu öğleden sonra olanlar yüzünden aklımı yitirmek üzereyim zaten."
"Biz de şimdi bitiririz o halde."
Bileklerimi acıtacak kadar sıkıyordu şimdi.
"Burada yapamayız."
"Neden ki?" Derken şaşırtıcı bir düşünce geldi aklıma.
"Limuzinde seks yapmadın mı sen hiç?"
"Hayır." Çenesi kasıldı. "Sen yaptın mı?"
Yanıt vermeden kafamı çevirdim ve etrafımızda koşturan yayaları ve akan trafiği gördüm. Beş on santim uzağımızda yüzlerce insan vardı ama bizi gizleyen koyu renk camlar bir pervasızlık hissi veriyordu bana. Onu memnun etmek istiyordum. Ona ulaşabileceğimi bilmek istiyordum ve buna engel olacak kimse yoktu ondan başka. Kalçalarımı öne arkaya hareket ettirerek kendimi sert ve uzun aletine sürttüm. Soluğu, sıkılmış dişlerinin arasından tıslayarak çıktı.
"Sana ihtiyacım var, Bright." dedim soluk soluğa ve tahrik olduğu için şimdi daha da yoğunlaşmış olan kokusunu içime çektim. Sırf teninin baştan çıkarıcı kokusu yüzünden hafifçe sarhoş olduğumu düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vagos
HumorKüçük semtlerde, büyük bedeller ödendi. (Bright ve Win'in hayatları artık elimde.)