10

30 6 2
                                    

(Kitabı uzatacam demiştim ya...uzatamıyorum galiba. Beynim duruk bu aralar. Boşkoyun beni. Nerede biterse orada bırakırım. 20 bölüm kadar bir şey olacak. Haberiniz olsun❤)

(2 gün sonra)
Çalışma odasında Yejin ile tek başımaydım. Domin ve Aerin birbirlerinin eksiklerini gidermek için grup odasında birbirlerine konu öğretiyorlardı. Hera da bugün yemek yapma sırası onun olduğu için günlük soru hedefini erken bitirmiş mutfakta konu anlatımı dinleyerek yemek yapıyordu. Diğer takımla pek bir bilgim yoktu. Aerin ile bu son 2 gündür birbirimize destek çıkıyorduk. Buraya geldiğimden beridir babamın ya da annemin beni aramadığını söyledim. Babam da annem de ders çalışmam ve insanları alt edip lider olmam için büyütmüşlerdi beni. Açıkçası burada Aerin ile başbaşa kaldığımda maneviyatı hissediyordum. Ailemin para kazanmak ve hükümdar olmak için yaşadığını burada öğrenmiştim. Bu yüzden Aerin ile dertleşiyorduk. O da bana bu 2 gündür çocukluğunu daha doğrusu babasını anlatıp duruyordu. Psikolojik olarak pek iyi değildi ama ders çalışması için böyle bir engel belirlemiyordu. Gerçekten bağışıklığı ve bilinci güçlüydü. Duyguları, mantığının tak ve tak gerisindeydi. Onu güçlü ve çekici kılan da buydu. Son soruyu da çözüp testi kapattıktan sonra gece saat 12 olduğunu fark ettim. Grup çalışmasından sonra çalışma odasına geri dönmüştüm. Hafiften arkamı dönüp Yejin'e baktım. Şok oldum. Kitaba değil karşısındaki duvara bakıp kitabı karalıyordu. Gözleri dolmuş bir iki damla yaş firar etmişti. Ayaklanıp yanına gittim.

-Yejin-ah! Nam yejin! Diye seslendim ve sırasını tıktıkladım. Duymuyor mu yoksa umursamıyor mu anlamamıştım. Elimi gözünün önünde götürüp getirdim. Göz bebekleri oynamamıştı. Dalgındı. Bilinç dışı hareket ediyordu. Bileğini tuttum durması için.

-BIRAAAAAAAAAKKKK! Diye tüm gücü ile bağırıp elindeki kalemi baş parmağımın altına, avucumun içine sapladı. Biraz daha aşağıya saplasaydı bileğime sokacaktı. Acı içinde bağırıp elimi tuttum. Acıdan kıvranıyordum. Elimden yere kanlar dökülüyordu. Yejin nefes nefese kalmış bir kaç damla gözyaşı akıtıp şoka girmişti. Masaya oturdum. Elimdeki ağrı ve fazla kan kaybından çırpınıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Jawon ve Hera içeri girdi. Jawon koşup Yejin ile ilgilendi. Onun da kendine gelmesi gerekiyordu. Hera da yanıma geldi.

-Çok kanaması var. İlk yardım çantasıyla halledemeyiz. Hastaneye götürmemiz gerek. Ambulansı ara.

-Orman yolundayız burayı nasıl tarif edecez?

-BİLMİYORUM! Adresi bilen biri olup olmadığını sor. Kalemin yarısı eline girmiş baksana! Neredeyse öbür taraftan çıkacak. Çok kan kaybediyor. Dedi ve kendi eli ile bu işi halledemeyeceğini anlayınca başındaki bandanayı çıkarıp yaramın üstüne bastırdı. Jawon, Yejin'i sarıp şakaklarına minik bir öpücük bıraktı ve çıkardı. Ardından Hera benimle konuşmaya başlamıştı.

-Bak! Kalemi çıkaramayız. Çıkarırsak daha çok kan kaybetmen için yol açmış olacaz. O yüzden sadece bunu burada tutmalısın tamam mı? Ben...ben yardım bulacam. Dedi ve dikleşti. Tam o sırada Domin ve Aerin içeri girdi. Domin yanıma gelip çöktü. Elime baktı. Sonra Aerin'e döndürdü kafasını.

-Sen bir şey yapamaz mısın? Ambulans gelene kadar. Dedi. Aerin başını ellerinin arasına alıp ufaktan küfretti. Sonra Domin koşarak kapıya gitti. Ben acıdan tek kelime edemiyordum. Gerçekten de kalemin yarısı elimin içindeydi. Hera dönüp Domin'e soru sordu.

-Nereye?

-Dori evin adresini biliyor. Yemek siparişini Taeho ile beraber vermişlerdi. Dedi ve koşarak çıktı. Fazla geçmeden geri geldi. Kanı durdurmaya çalışıyorlardı. Görünüşüm kararıyor sonra geri geliyordu. Gidip gidip geliyordum. Biraz sonra da Dori içeri girdi.

STUDY TEAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin