(Bu gece 4 bölüm yazmış oldum. 1'i yayımlandı, 2'si arşivde, 1'ini de şimdş yazıyorum. Çok gaza geldim çok heyecanlıyım😱😱🔥🔥❤❤)
Ne kadar kaldım öyle bilmiyorum. Yanıma gelen Domin ile kendime gelmiştim.
-Aerin-ah! İyi misin? Az önce Taeho'ya bağırdın. Yine mi kavga ettiniz? Dedi. O an yapabildiğim tek şey parmağımla suyu göstermek olmuştu. Göz yaşlarım o zaman akmaya başlamıştı.
-Taeho! Taeho! Taeho-yah! Diyor ama devamını getiremiyordum. Domin bir parmağıma bir da ağzımdan çıkan isme odaklanmıştı.
-Orada kimse yok. Aerin-ah! İyi misin? Ambulansı aramamı ister misin? Dediğinde ağzımı oynatmış ama konuşmaya geç başlamıştım. Yaşadığım üst üste travmalar yüzünden konuşmakta sıkıntı çekiyordum.
-Taeho atladı. Böyle. Buradan. Beni affetmiyor musun dedi. Atladı. Suya atladı. Ben kurtarmadım. Benim yüzümden. Kurtaramadım onu Domin-ah! Gerçekten kurtaramadım. Yemin ederim. İntihar etti. Suya düştü. Ben...ben kurtaramadım onu Domin-ah! Böyle düştü. Dediğimde Domin telefonunu yanıma atıp suya atlamıştı. 1-2 dakika sonra Taeho'yu çıkarıp karaya attı. Kendisi de karaya çıkmıştı. Yanlarına koştum. Gözyaşlarım yeri boylarken sorabildiğim tek soruyu sordum. Pozitif bir cevap almazsam yaşamak için hiç bir amacım kalmayacak gibiydi.
-Yaşıyor mu? Dedim. Nabzını dinledi.
-Nabzı atıyor. Ama çok yavaş. Çok ufak nefes de alıyor. Yaşıyor. Ambulansı ara. Çabuk. Muhtemelen 3 dakika kuralını uygulamış. Dedi. Bir insan 3 dakika boyunca nefesini tutabilirdi. Demek ki o da 3 dakika boyunca ölmek istemeyip nefesini tutmuş fakat sonra bayılmıştı. Domin ilk yardımı yaparken ben de yanımda duran Domin'in telefonuyla ambulansı arayıp çağırmıştım. Domin, ambulans gelene kadar ilk yardımı uygulayıp durmuştu. Ambulans gelince hemen onu kaldırdılar. Hemşire dönüp Domin'e ilk yardım yapılıp yapılmadığını sordu. Domin yapıldığını söyledi. Gidecekleri hastaneyi öğrenip biz de sonradan taksi çağırdık. O sırada ben, telefonumu ve cüzdanımı almıştım. Domim de Taeho için temiz kıyafetler ayarlamıştı. Taeho telefonunu ve cüzdanını masanın üstünde bırakmıştı. Onları da almıştı sonradan aşağıda elinde görmüştüm. Gelen taksiye binip hemen hastaneye gittik. Orada, Taeho'nun odasını öğrenip koşarak oraya gittik. Sanırım ciddi bir durumu olmasa gerek normal odada seruma bağlıydı. İçeri girdik. Hemşire ile karlılaştık.
-Durumu nasıl? Dedim.
-Yapılan ilk yardımın kurtulmasında büyük etkisi olmuş. Durumu gayet iyi. Serumunun tamamlanması lazım. Şimdi uyuyor. Birazdan uyanır. Geçmiş olsun. Dedi ve çıktı. O çıktıktan sonra biz de oturup beklemeye başladık. Taeho'nun saçlarını okşamış özür dileye dileye ağlamıştım. Sonra aklıma gelince engelini kaldırıp ses kaydını dinlemiştim. Gerçekten Aewon uyanmıştı. Hemen haberlerin özetini açıp izledim. Gerçekten açıklama yapmıştı. Gülümseyerek gözümdeki yaşı sildim. Doğru olanı yapmıştı. Bir diğer mutluluk da Aewon'un uyanmasıydı. Pencerenin yanına gidip onu aradım.
-Aewon-ah!
-Riri Hanım!
-Bu gerçekten sensin! Dedim ve elimle ağzımı kapatıp hıçkırıklarımı önledim.
-Ağlama artık. Sevdiğin adam akıllandı. Ona teşekkür etmen gerek.
-Aewon-ah! Yanına geleyim mi? Dedim. Evet diyince telefonu kapatıp Domin'e döndüm.
-Domin-ah! İkizim...bu hastanede. Uyanmış. Ona bakmaya gideceğim tamam mı? Dedim. Başını salladı. Gittim. Kapıyı açtım. Abim ona yemek almış olmalıydı. Yanında yemek çöpleri vardı. Uyanır uyanmaz yemek yeme istediğine emindim. Yanına gidip oturdum. Benim aksime o gülüyordu.
-Suratında ayin mi yaptılar ne bu hal! Dedi çileğini ağzına götürürken.
-Taeho intihar etti.
-Neee?
-Gözümün önünde tramplenden suya atladı. Domin ile kurtardık onu. Domin ilk yardımı yaptı. İyiymiş. Uyuyor şimdi.
-Sen neden kurtarmadın?
-Kurtaramadım. Donup kaldım. Gerçekten kurtaramadım.
-Bana dokuyu Taeho verdi. Dediğinde gözlerim kocaman açılmıştı. Benim istediğimi yapmış, Aewon'u hayata döndürmüştü. Peki ya başka? Ailesine de bir ders vermiş olmalıydı. O gece bana annemle babama benzeyen bir canavar olarak büyüdüm gibisinden bir şey söylemişti. Aewon'un kabuk atmış ellerini ellerimin içinde hissedince kendime gelip gülümsedim.
(Domin'in ağzından)
Aerin gittikten yaklaşık 1 dakika kadar kısa bir süre sonra uyandı Taeho. Tam doktor çağırmaya gidiyordum ki doktor ve polis birlikte gelmişti. Taeho'ya baktım. Gülümsedi. Haberleri izlemiştim. Olanlardan haberim vardı. Ama polisin onu bu kadar çabuk alacağını tahmin etmemiştim. Doktor kontrollerini yaptıktan sonra polis, ifadesini almak için başbaşa bıraktı. Ben ve doktor çıkmıştık. Polis ifadeden sonra çıktı.-Sanırım arkadaşısınız. İfade için söyledikleri, videodaki ile hemen hemen aynı. Sizin bir bilginiz var mı?
-Bilmiyorum. Biz eğitim kampında tanıştık. Olanlardan yeni haberim oldu. Dedim. Başını salladı ve tekrar konuştu.
-Hastanın durumu iyi. Çıkışı yapılacakmış. Song Aewon şikayetçi değil ama Seomi Hanım şikayetçi oldu. Bu yüzden, Taeho'yu içeri almalıyız. Lütfen çıkış raporlarını imzalayın. Dedi. Gidip imzaladım. Dönünce tekerlekli sandalyedeki çocuğu ve Aerin'i gördüm. Muhtemelen bu kişi Aewon'du. Beraber odaya girdik. Taeho oturmuştu. Ben de eski yerime oturdum. Aewon ile Taeho karşı karşıya geldi.
-Şikayetçi olmamışsın.
-Olmamalıydı zaten.
-Olması gerek. Aewon-ah! Ben...ikinizin de beni affettiğini bilşyorum ama ben kendimi affedemiyorum. Suçumu çekmeden Aerin'i sevmek...bana suçlu hissettiriyor. Lütfen. Hemen şimdi şikayetçi ol. İçeri girip cezamı çekmek istiyorum. Lütfen. Dedi. Aewon ve Aerin birbirlerine baktılar. Sonra Aewon ifadesini değiştirdi ve şikayetçi oldu. O zamana kadar her şey değişti ve Taeho'nun serumu bitti. Siyah kotunu, beyaz tişörtünü ve siyah deri ceketini giyen Taeho polisin kelepçesi ile salına salına hastaneden çıkıp polis aracına doğru yol aldı. Abisi de Aerin'e sarılmıştı. Aerin'in gözü yine yaşlıydı. Son kez sevdiğine sarılamadan gitmişti. Onları bırakıp ben de yurda geri döndüm. Şimdi ben, Hera, Taehun ve Aerin kalmıştık bu savaşta. Kimin kazanacağı tamamen muammaydı.
(Taeho'nun ağzından)
Savcılığa gelince, Aewon'un ve Seomi'nin avukatı ile hemen başlamıştık duruşmaya. Tek duruşmada bitmişti. Hakim üst üste vurdu tokmağı.-Karar verilmiştir! Sanık Lim Taeho'nun cinayete teşebbüs ve iftira suçlarından 2 yıl hapis cezası istenmiştir. Dedi. Bunu duyunca omzumdan yük kalkmış gibi hissettim. Zaten her şey herkesin istediği gibi olduğu için hemen cezaevine gönderilmiştim. Çok geçmeden mahkum kıyafeti giydirilmitşi bana. Girdiğim koğuşta selamlaşmıştık. Hepsi genç ve dövmeli serseri tiplerdi. En köşeye geçip uzandım. Huzur...sanırım ne olursa olsun huzur buydu. Bu bir lütuftu. Şimdiden Aerin'i çok özlemiştim ama dayanmam gerekecekti. Babama ders vermem gerekiyordu. Bir kaç saat sonra yemek geldi ve yedik. Hemen ardından görüşmem olduğunı söylediler. Aerin olabileceğini düşünüp koşa koşa gittim. Ellerimde kelepçeler görüşmeye giderken babam ve annemi gördüm. Babam çıldırmış gibi bana saldırmak istiyordu ama annem onu tutuyordu. Görüşme odasında babamım sesi yankılanmıştı.
-BENİM SENİN GİBİ BİR EVLADIM YOK! SERSERİ HERİF! Diye bağırmıştı. Beklediğim de buydu zaten. Babamı kaybetmekti. Ama annem ona karşı çıkmıştı.
-AAAH! YETER BE! Şimdiye kadar bizi de kendine benzettin. Ama bundan sonra benim de senin gibi bir kocam yok. Ben sonuna kadar oğlumun arkasındayım. Seni boşayacağım Lim Woomin!...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STUDY TEAM
ActionEğitim bakanlığının yaptığı yeni bir etkinlik ile 8 okulun en başarılı öğrencileri 4'erli takımlara ayrılıp yoğun ve sıkı bir eğitim alırlar. Kazanan takım en başarılı üniversiteye sınavsız giriş hakkı kazanacaktır. Ödülün cazipliğine kapılan 8 genc...