11

26 4 1
                                    

(Senin gülüşüne ölürüm çocuk. Seni yaratana kurban olurum 3 aylık bebeq! Niye bu kadar hoşsun bebeqqqq!!!😍)

Bu söylediği ile şoka girmiş yavaş yavaş kolumu boynundan çekmiş gözümü yere odaklamıştım. O da dikleşmiş, duvardan ayrılmıştı. Elini enseme atıp ensemdeki saçları okşadı.

-Onu kendinden uzak tutarsan anlaşırız bak. Sen bi düşün. Beni haberdar edersin. Dedi ve elini ensesinden çekip göğsümü patpatladı ve gitti. O gittikten sonra da bir süre yerimden kıpırdayamamıştım. Sonra belki de yalan söylüyordur diye düşünüp arabaya gittim. Arabaya bindikten sonra Aerin bana gülümsedi ve yola çıktık. Dudaklarımla oynuyor bacağımı sallıyordum. Strese girmiştim. Öğrenirse ben biterdim. Ne yapacaktım bilmiyordum.

-Kardeşin de bu hastanedeymiş.

-Evet.

-Kardeşine ne oldu?

-Şey...Taeho ile aynı okuldaydı. Dedemin okulunda okuyordu. Babamın vefatından sonra dedem okulu satıp yurt dışına gitti. O da o okulda okumayı kendine yediremeyip sınava girdi çünkü, babamın ölümünden biz ikimiz dedemi sorumlu tutuyorduk. Ve işin sonunda Taeho'nun okulunu burslu kazandı. Okulda çıkan yangında...o nöbetçiydi. Temizlik odasında kaldı. İkizimi böyle kaybetmek biraz ağır ama...eğitim kampı sınavına o da girecekti. O yüzden kazanmak için kendi kendime söz verdim.

-Aferin. Zeki kızsın doğrusu. İkizinin adı neydi?

-Aewon! Song Aewon. Dedi. Annem bu ismi duyunca dikiz aynasından bana baktı. Gözgöze geldik. Tüylerim ürpermişti ve başımı çevirmiştim. Annem en büyük rakibimin o olduğunu bildiği için hemen benim yaptığımı kavramıştı.

-O yangındam sonra Seomi diye bir öğrencinin çantasında kibritler bulunmuş. Değil mi?

-Evet. Sanırım...okuldan atılmış.

-İyi olmuş. Okula kesici yakıcı alet getirmek yasak zaten. O yapmamışsa bile yine büyük suç işlemiş. Diye pencereden dışarıya bakarak konuştu annem.

-Yangından hemen sonra kibritler onda bulundu. Onun yaptığını anlamak için pek çaba harcamaya gerek yok. Dedi. Ve sustu. Arından devam etti.

-Umarım hayatı boyunca mutlu olmaz. Derken biraz sessiz söylemişti. Gözleri dolmuştu. Aewon onun için manyak değerli biriydi. Huzursuzca yerimden kıpraşıp boğazımı temizledim. Dudaklarım kuruyordu. Orman yolundaki koca yurda varır varmaz koşa koşa odama gittim. Kapıyı açıp derince nefes aldım. Daha içeri girmemiştim. Yandaki komodinin üstünden yere atlayan sincap ödümü koparmıştı. Kısa bir süre nefesim kesildi ama sonra kapıyı kapatıp yere çömeldim. Sincabı elime alıp ayağa kalktım ve yatağa gittim. Ayağındaki sargıyı açıp baktım. İyileşmişti. Ama son kez sarmak iyi olacaktı. Çünkü o bir hayvandı ve bacağına dikkat edemezdi. Son kez bacağını sarıp onu bulduğumuz güne döndüm. Yatağıma uzanıp sincabı da yanıma koydum ve o kuyruğunu sallarken ben başını okşamaya başladım. Aerin'in gülümseyişi, tatlılığı, zekası...bir diğer yanda yaptıklarım vardı. İkisi kardeşti. Kardeşten öte ikizdi. Birine kalbimi kaptırmışken öbüründen nefret ediyordum. Aerin'i sevmek bir yana dursun, bana maneviyatı öğretmişti. Maneviyatın değerini bildirmişti. Aewon, onu ben yakmıştım. Babamla anneme benzemiştim. Maddi bir kazanım için onu yok etmiştim. Ama bunun ne kadar büyük bir yanlış olduğu yüzüme tam da şimdi bir tokat gibi inmişti. Elimi çektiğim gibi sincap kaçmıştı. Aerin'e ihtiyacım vardı ama yüzüne bakamayacak kadsr düşmüştüm. Ellerimle yüzümü kapatıp isyan ettim. Sonra soyunup duşa girdim. Saçımı havluyla kurutarak banyodan çıkarken Dori'nin odama girdiğini gördüm. Yatağımda oturmuştu.

STUDY TEAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin