(Ay bu bölümler ortalık karışııııık! Bana bi ilhamlar bir ilhamlar anlatamam! Yakıyorum bu bölümlerde ortalığı. Yukarıdaki beye aşık olduysanız buyruns okuyunssss❤❤❤)
Evden çıkıp hastaneye vardığımda telefonum titremişti. Haber kanalı, haber yapılacağını ve haberin kaçta çıkacağını söylemişti. Bu mesajı Aerin'e gönderip izlemesini söyledim ama interneti açık bile değildi. Hastaneye varınca Aewon'un doktorunu buldum. Onunla görüştük.
-Song Aewon için doku nakli gerektiğini duydum. Uygun dokuya sahip olup olmadığımı merak ediyorum.
-Öncelikle genç adam...herhangi bir cilt hastalığın var mı?
-Hayır. Yok.
-Bunun için önce bir örnek almamız gerek. Şöyle ki...Aewon'un sırtından beline kadar olan tüm deri yanık halde ve ileri derece bir yanık olduğu için iyileşmiyor. Bu yüzden, hastayı yoğun bakımda ters yatırmak zorunda kaldık. Bu da hasta için oldukça zor bir durum. Solunum cihazından iyi bir şekilde yararlanması için solunum cihazını yüzüne bantlamamız gerekti çünkü ters uzandığı için solunum cihazı yüzüne tam oturmuyordu. Bu yardımı yapman onun için büyük bir şey. Ve ek olarak senden aldığımız örnek uyuşursa hemen yeni bçr örnek alıp onunla yeni bir deri üreteceğiz. Senin derini yüzmek gibi bir niyetimiz yok. Dedi ve ufaktan güldü.
-Şu an durumu en acil olan hastamız o. Bu yüzden, profesörlerimiz de, örnek alacak olan meslektaşlarımız da hazırda bekliyor. Hemen şimdi gidelim.
-Sonucu ne zaman öğrenebilirim?
-Dürüst olmak gerekirse senden örnek alındığı gibi araştırmaya başlanacak. Sabaha doğru öğrenebilirsin.
-Doku Aewon'a ne zaman işlenir.
-Örnek uyuştuğu gibi.
-Bu...çok mu riskli bir ameliyat.
-Biraz ama kısa bir ameliyat. Hwm burada profesörlerimiz Aewon için bekliyor. Endişelenme. Dedi. Hızlıca gidip örnek verdik. Gece 4'ü bulunca örnek çıkmıştı. Doktor elindeki belge ile koşturaral yanıma geldi.
-Woaaah! Lim Taeho! Baban gibi havalısın. Adını bile söylememiştin. Doku %100 uyum gösteriyor. Hemen bu belgeyi imzala da yeni doku alalım. Dedi. Hemen imzamı attım ve yeni doku verdim. Aewon'u başka bir ameliyata aldılar. Sabah saat 7'yi vurduğu gibi Aewon'u ameliyattan çıkardılar. Profesör gelip benimle el sıkışmıştı.
-Ameliyat sırasında parmaklarını oynattı. Ameliyat için narkoz vermemiş olsaydık...şimdş uyanmış olacaktı. Ama mecburen narkoz vermiştik. Yine de...onu normal odaya alacağız. Çok uğurlu geldin Taeho. Büyük adamsın. Dedi ve omzumu patpatlayıp gülerek gitti. Vicdanım deli gibi rahatlamıştı. Mucize yaratmıştım. Aerin'e haber vermek için aradım ama kapattı. Sonra tekrar aradığımda numaramı engellediğini gördüm. Aewon odaya alınınca odasına geçip başında bekledim. Öğleden sonra saat üç buçuk gibiyken gözlerini hafiften araladı. Ben ise Aerin'in numaramı engellemesine ağlıyordum hala. İçim paramparçaydı. Beni görünce şaşırsa da gülmüştü.
-1 numara! Dedi.
-Aewon-ah özür dilerim.
-Ne için?
-Seni ben yaktım.
-Ne? Dedi. Sesi çok yorgun ve uykuluydu. Ama bilinci gayet açıktı.
-Seni ben yaktım. Eğitim kampına gitmek için. Bana engel olmandan korktum ama...
-Aerin ile mi tanıştın? Dediğinde ağlamam aniden kesilmişti. Gözlerim kocaman açıldı.
-Aerin ben uyurken yanıma gelip seni anlatmıştı. Seni deli gibi sevdiğini söylemişti. O zaman uyanmak istesem de uyanamamıştım. Ama sanırım bir belirti gösterdiğim için hemen abimi çağırıp uyanıyor mu diye sormuştu. Her şeyi duyuyordum. Sadece...uyanmak için çok güçsüzdüm. Dedi.
-Aewon-ah lütfen affet beni! Yalvarırım affet. Ben böyle olsun istemedim. Çok pişman oldum. Aerin benden artık nefret ediyor. İstediği gibi suçumu itiraf edip haberlere gönderdim. Sana doku verdim. Başka yapmam gereken bir şey var mı lğtfen söyle. Lütfen. Sadece söylemen yeterli.
-Bana sen mi doku verdin?
-E-evet. Dedim.
-Yani...ben senin sayende mi uyandım.
-Olması gereken buydu! Gerçekten. Dedim.
-Aerin'i bu kadar mı seviyorsun? Bana olan nefretini söndürecek kadar çok mu?
-Aerin olmadan önce bir canavar olduğumu şimdi fark ettim. Geç oldu ama Aerin olmazsa yaşayamayacağımı anladım. Günlerdir ağlıyorum. İyi değilim. Duman kokusu burnumun ucundan gitmiyor. Sadece beni affedemez misin?
-Ses kaydına al.
-Ne?
-Beni öldürmeye çalışsan da, bana yine hayat veren senin dokuların. Senin dokularını taşıyarak yeniden doğdum. Ve pişman olduğunu görmek beni mutlu etti. Ayrıca...Aerin'i mutlu ettiğini de görmesem de bizzat Aerin'den duydum. Sanırım seni affetmemem için bir sebep yok. Ve Aerin benim ikizim. Sen söylersen inanmaz. Ses kaydı alıp atman gerek. Dedi. Hemen ses kaydını alıp açtım.
-Yani beni...affediyor musun?
-Evet. Pişman olduğun için...sanırım seni affedebilirim. Dedi. Ses kaydını kapatıp Aerin'e gönderdim. Elini uzattı. Elini tuttum. Sıkıp gülümsedi.
-Eğer kendini ihbar ettiysen, polisler seni alacaktır. Güçlen. Aerin inatçıdır ama zalim değil. Dedi. Gülümseyip çıktım. Çıkarken odadaki televizyonda benim haberimin olduğunu duydum ama durup izlemedim. İçim ve yüreğim ferah bir şekilde yurda geri döndüm. Aerin'i aradım. Onu bulduğumda odasında ağlıyordu.
-Aerin-ah! Diye seslendim. Hemen kalkıp beni kovmaya çalıştı.
-Dur! Dur! Haberleri izlemedin mi? Engelimi kaldır. Aewon beni affetti. Gerçekten.
-Yalan söylüyorsun!
-Ama haberleri izlemedin ses kaysını dinlemedin. Sana dinletmeme izin ver. Aewon beni affetti.
-Yalan söylüyorsun. Git! Seni görmek istemiyorum! Diye itti. Biraz geriledim. Aerin affetmedikten sonra yaptıklarımın hiç birinin bir önemi yoktu. Gözümdeki yaşları sertçe silip bahçeye indim.
-Bu kadar kolay pes mi edeceksin? Sevgin de yalandı değil mi? Dedi. Onu dinlemeden bahçeye çıkmış ardından derenin aşağısındaki derin yerin önünde duran tramplen'e çıktım. İlk geldiğimde burayı çok havalı bulmuştum. Ama şimdi buradan kendimi yaklaşık 5 metrelik suya atacaktım. Nehir çok sığ bir şekilde ilerliyor ardından bir şelaleyle aşapıya akıyordu. Şelalenin aktığı su yaklaşık 5 metre derinliğindeydi ve tramplen tam da burada bulunuyordu. Ben tramplene tırmanınca o da tramplen'in yanından aşağıda beni izliyordu. Başını kaldırmış gözünü benden ayırmıyordu.
-Beni affedecek misin? Dedim. Kollarını önünde bağladı.
-Ya senin yüzünden Aewon ölseydi. Ne yapacaktım? Dediğinde geriye dönüp aynı zamanda kendimi boşluğa bıraktım. Kollarımı iki yana açmış ayağımın yerden kesilip boşluğa akışını hissediyordum.
-Hayır! HAYIIIIIRRR! Diye haykırsa da sonunda vücudum derin suyu bulmuştu. Vücudum ilk başta su yüzeyine çıkmak için çırpınsa da sonra bunu durdurmuş suyun derinliklerine doğru yol almıştım. Duyduğum son ses adımı haykıran Aerin'di.
(Aerin'in ağzından)
Önce babam, sonra Aewon, şimdi Taeho!..hepsi birer birer gidiyordu. Adını haykırınca gelmeyeceğini bilsem de bir anlık aptallıkla seslenirsem geri döner dedim ve Taeho'nun adını haykırdım. Ne kadar yüksek sesle söylemiştim bilmiyordum. Ama çenemi acıtmıştım. Babamın ölümünden dedemi sorumlu tutunca üste çıkmaya çalışmış, suçunu kabul etmemişti. Sevdiğim adamın da, ikizimi öldürmeye çalıştığını öğrenince de herkesi dedem gibi terbiyesiz sandım. O da suçunu kabul etmez sandım. O yüzden ben de onu affetmemek konusunda biraz ısrarcı oldum. Fakat şimdi suyun içine düşmüş gözden kaybolmuştu. Yüzmeyi bildiğim halde vücudum yere çökmüş, düştüğü suya bakıp şoktan ağlayamamış ve yine vücudum kaskatı kesilmişti. Gitmek istesem de gidememiş dakikalarca boğulmasına izin vermiştim.Ama yemin ederim, ben de böyle olmasını istememiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STUDY TEAM
ActionEğitim bakanlığının yaptığı yeni bir etkinlik ile 8 okulun en başarılı öğrencileri 4'erli takımlara ayrılıp yoğun ve sıkı bir eğitim alırlar. Kazanan takım en başarılı üniversiteye sınavsız giriş hakkı kazanacaktır. Ödülün cazipliğine kapılan 8 genc...