Kayadan...
Bir bakmışsın yıllar geçmiş çoktan...
Bizi anlatan bir şarkı sözü. Belki yıl değil ama o dokuz ay bana dokuz yıl gibi gelmişti.
Allah kahretsin beni. O gün Kaan ve Merte uyan beynimi sikeyim. Kafam dağılsın diye bara götürmüşlerdi onca direnişime rağmen...
Oraya gittiğimizde Mert yapılan yarışa katılmış ömrü boyu içtiği biraları falan bir kerede içmişti hal böyleyken bünyede, mide de dayanamamış, iflas etmişti.
Kaan, Merti götürünce bende arkalarından hesabı ödeyip çıkacakken bir kız üstüme kusmuştu. Bunun üzerine Cengiz abi yukarıdaki odada oğlunun gömlekleri olduğunu söyleyerek beni odaya yönlendirmişti.
Odaya girip siyah tişörtümü çıkarıp dolaptan raskele bir gömlek aldım tam o sırada içeriye Bercis girdi.
Girer girmez üstünü çıkarınca gömleği üstüme hızlıca geçirdim. Gömleği ilikleme bile zahmetinde bulunmadım çünkü o odadan olabildiğince çabuk çıkmak istiyordum.
Ben kapıya doğru hareket edecekken biranda boynuma sarıldı Bercis. Onu kendimden iterken içtiğim biralar yüzünden kafam dönmüştü, her yer dört dönüyordu bildiğin bu yüzden Bercisle beraber yatağa düşmüştüm.
O an kapıdan içeriye Alin girince hem başımın dönmesi hem Alinin içeriye girmesiyle iyice afallamıştım.
Bercis ve beni yatakta o halde görünce haliyle yanlış anlamıştı. Kendimi toplayıp yanına gittiğimde tek diyebildiğim yanlış anladın Alindi. Çünkü öyleydi. O an onu nasıl kanıtlayacağımı bilemedim kafam zaten bir milyondu.
Alin bana inanmayarak odadan çıkmış sonrada yüzüğü yüzüme fırlatıp her şeyin bittiğini söyleyerek terk etmişti beni.
Belkide hakketmiştim sırf o gün o bara gittiğim için.
O gidince arkasından koştum ama o adi it Alini benden alıp götürmüştü.
Arabayla arkasından gitsem de bir ağaca toslamamla yetişememiştim onlara
Alin elimden kayıp gitmişti.
Dışımda ufak bir kanama yoktu ama kalbimde... O kalbimdeki kanamanın hiçbir tarifi yoktu hâlâ da yok.
O gün hatta birkaç gün, hafta, ay... Uyumamıştım. Gözüme uyku girmiyordu.
Alini bulmak için her yolu denedim. Eve gitmediğini hiç uğramadığını öğrenince Alinin uzaktan yakından tüm arkadaşlarını, akrabalarının evini gidip aradım. Tüm hastanelere, otellere, pansiyonlara baktırdım. İstasyonlara, hava limanına, otogarlara... Aklımıza, aklıma nereleri geliyorsa baktım. Tek tek hepsiyle kendim uğraştım ama ne Alin adına ne de Çağrı adına veya yakınları adına hiçbir kayıt, iz yoktu.
Ben Alini ararken o da benimle boşanma çabalarındaydı.
Uygar şerefsizini, Avukatı Emreyi sıkıştırdım ama söylemediler nerde olduğunu. Onların gidiş gelişlerini kontrol ettirdim. Emre hep buradayken Uygar birkaç kere yurt dışına çıkmıştı ama tüm haklarının gizli olmasına dair Emreyle belge çıkartırınca en ufak bir bilginin dışarı sızdırılması ile hepsini ömür boyu hapise attırabileceklerini söylediklerinden göt korkusundan hiçkimse bir şey dememişti. Ölümle tehdit etmeme rağmen...
Onlar Alin'imi benden uzaklaştırmak istiyordu. Israrla boşanma belgelerini gönderip duruyorlardı. Ama benim hiç niyetim yoktu.
Alinden boşanmayacaktım, boşanmayacağımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN BORCU (DÜZENLENECEK)
ChickLitGüzel bir hayatı olan genç kız babasının 'can borcu' için kendini feda etmek zorunda kalırsa neler olur? Hadi gelin hep beraber okuyup, görelim.