sed quid ego hic apud vos?

1K 106 65
                                    

"İlgimi çektin, ben de baktım. Bakmanın suç olduğunu bilmiyordum."

Boktan bahaneler uydurup kendimi küçük düşürmektense direkt gerçekleri söyledim.

"Şimdi, beni müdürün odasına götürecek misin, götürmeyecek misin?"

Tam konuşacakken benim konuşmasına izin vermememe sinir olmuş gözüküyordu. Bunu, dilini iç yanaklarında gezdirmesinden anlamıştım. Gözlerini kapatıp kafasını geriye attı, arada sırada hareket eden adem elmasının izledim bir süre.

Okula bu kadar mı erken gelmiştim de şu siktiğimin zili bir türlü çalmıyordu?

Sonunda pes edip sıkıntılı bir nefes verdim.

"Boş versene, senin beni götüreceğin yok. En iyisi Niki'yi tekrar bulmak."

Arkamı dönüp tamamen yabancısı olduğum koridorlarda yürümeye hazırlanmıştım, tabii bileğimi kolaylıkla saran koca bir el beni durdurana kadar.

Bir hışımla beni kendine çekmesi ve vücutlarımızın birleşmesi saniyeler içinde gerçekleşmişti. Nefesim boğazımda takılı kaldı. Bu, göğsümün şişmesini ve onunkine daha sert temas etmesine yol açtı.

Kafasını eğdi, yüzü kulak hizama geldi. Verdiği sıcak nefes tüm boyun bölgemde keşfe çıktı, dokunduğu her yer buz kesti.

Verdiği sıcak nefeste üşüdüğümü hissettim.

"Benimle konuşma şeklin hoşuma gitmedi. Bir an önce söylediklerine dikkat etmezsen, yeni başlamış okul hayatını tam burada sonlandırırım. Bunu istemezsin değil mi Van kedisi?"

Gözlerimin biri mavi diğeri kahverengi olması bu taktığı lakabı mantıklı kılmıştı. Ancak buna bir tepki verecek gücü kendimde bulamadım.

Beynimde dönüp duran üç şey vardı; birincisi, vücutlarımızın teması. İkincisi, tam kulağımın dibinden gelen fısıltı denilemeyecek kadar gürültülü, sesli denilemeyecek kadar alçak ses tonu. Üçüncüsü ise, saniyeler akıp gittikçe sertleşen bileğimdeki eldi.

Gözlerimi kapatıp bileğimdeki acının tüm vücuduma yayılmasını diledim. Vereceği zevki düşünürken alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.

İnlememelisin George, şu an zamanı değil.

Ben kendi düşüncelerimde kaybolmuşken tekrar konuşmaya başladı.

"Bir soru sordum."

Sorduğu soruyu unutacak raddedeyken nasıl benden cevap vermemi isteyebilirdi?

Neye onay verdiğimi bilmesem de başımı hızla olumlu anlamda salladım. Şu an benden ne istese yaparmış gibi hissediyordum. Yeter ki bana her ne yapıyorsa yapmaya devam etsin.

Verdiğim tepki hoşuna gitmemiş olacak ki ağzından onaylamaz sesler döküldü. Döküldü ve kulağımdan tam olarak beynime düştü. Dudaklarını kulağıma daha da yakınlaştırması mümkün değil diye düşünüyordum ki, yanıldığımı anladım. Yine.

"Kelimelerini kullanmalısın George."

Dudakları kulağıma sürttüğünde daha fazla kendimi tutamadım ve kısık bir inleme bıraktım sessiz okul koridoruna, ya da ben öyle sandım. 

Tanrım, şükürler olsun.

Tam o duysa utançtan yerin dibine gireceğim sesi duyamadan zil çalmıştı. Ondan sonrası da şu ana kadar tuttuğum nefesin verilme sesi ve içeriye doluşan büyük kargaşa.

ferox | dreamnotfoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin