non uti funda iecit

986 107 51
                                    

Adını bilmediğim -bu yüzden sarılı diye hitap edeceğim- çocuk dudaklarını kulağımdan çekerken sessiz bir küfür savurmuştu, benden başka kimsenin bu küfürü duyamadığından emindim.

Elime geçen fırsatı iyi değerlendirmek için bileğimi bir çırpıda elinden kurtarıp rastgele bir yöne doğru yürüdüm.

Kafamı hafif arkama çevirip hala beni görebiliyor mu diye kontrol edecekken başım sıcak bir şeye çarptı. Burnumdan tüm yüzüme dağılan acıyı hissettiğimde pekte sessiz sayılmayacak bir biçimde inledim. Güzel hissettiriyordu.

Dudaklarımın üstünde bir sıvı hissettiğimde çarptığım şey her neyse burnumu kanattığını  anlamıştım.

"Siktir! İyi misin? Çok üzgünüm."

Gözlerimi tekrar önüme çevirdiğimde tek gördüğüm şey kanlı bir kazaktı. Bu okuldaki herkes niye böyle dev gibi amına koyayım?!

Elimle burnumu silerken çarptığım kişiyle göz göze gelebilmek için kafamı kaldırdım. Kıvırcık saçları beresinin kenarlarından sarkan, yakışıklı bir çocuk bana endişe dolu bakışlar atıyordu.

Anlamıyordum, neden acı çekmek kötü bir şeydi ki? Neden ben utanmasam çocuğa "Lütfen bana tekrar çarpar mısın, bu seferki daha sert olsun, böyle yüzümü tamamen bok etsin ama" diyebilecekken bu çocuk bana endişeyle bakıyordu?

Daldığım düşüncelerden gözlerimin önünde şıklatılan parmaklar çıkardı beni.

"Hey! Tanrım niye soruyorum ki, tabii ki de iyi değilsin. Gel seni revire götüreyim."

Onu takip etmekten başka bir şansım yoktu. Böylelikle ilk dersi de kaçırmıştım, evren cidden benim okula gitmemi istemiyordu sanırım.

Revirde burnuma pansuman yapılırken çarptığım çocuğun isminin Wilbur olduğunu öğrenmiştim. İkinci ders zili çalana kadar konuşmuş, yakınlaşmıştık. İlgi alanlarımızın çoğu benzer, hatta aynı olduğu için normalden daha da hızlı yakınlaşmamız normaldi. Okulun ilk günü en azından bir arkadaşım olması benim açımdan iyiydi.

Burnumla ilgilenen kadına eve mi gitmem gerektiğini yoksa durumumun derslere girebilecek kadar iyi olduğunu mu sorarken içten içe birinci seçeneği söylemesini umuyordum.

Sanırım tüm şansımı az önce sarıylayken kullanmıştım.

Öğle yemeğine kadar burada kalıp dinlenebileceğimi, sonrasında ise derslere girebileceğimi söylemişti.

Olsun en azından birkaç saat uyuyabilecektim. Burnumu acıtmak için biraz yüz kaslarımı hareket ettirdikten sonra yatağa uzandım.

Cebimden telefonumu çıkarıp alarmımı kuracaktım ama nasıl olsa okul hemşiresi şu an gittiği yerden o zamana kadar dönüp, beni uyandırır diye düşündüm. Boşu boşuna sinir bozucu alarmımı kendime dinlettirip bugünü kendime zehir etmeye niyetim yoktu. Başka bir cebimden kulaklıklarımı çıkarıp telefonuma taktıktan sonra sakin şarkılardan oluşan oynatma listemi açtım ve yatakta rahat bir pozisyona geçtim.

Huzur.

Kafamı tamamen boşaltıp hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. Şarkılar geçip giderken, sözleri anlamsızlaşmaya başlarken bilincimin kapandığını hissettim, uykuya dalmıştım.

ferox | dreamnotfoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin