non possum vivere

853 114 49
                                    

Küçük planımın gerçekleşmesinin üzerinden bir gün geçmişti, okuldan sonra ona görünmeden eve gitmeyi başarmıştım.

Ondan neden kaçtığımı bilmiyordum, belki bana hesap soramazsa daha da sinirleneceğini düşünüyor olmalıydım. Bunu, önünde olduğum okul bahçesinde küçük bir arayışa çıksam kolayca doğrulayabilirdim, ancak yapmadım. Canım istemedi. Belki istedi, ama ona kapılmak istemeyen tarafım istemedi.

Eğer sürekli gözlerim onu arasaydı, habire etrafında olsaydım, kısaca o kız gibi olsaydım gözünde hiçbir değerim olur muydu? Bilmiyordum.

Neden onun gözünde değerli olmak istediğimi bile bilmiyordum. Aslında bir tahminim vardı fakat bunu kendime itiraf edecek gücü kendimde bulamadım.

Onun etrafında olmayı, onu sinir etmeyi, gözlerinin üzerimde olması hoşuma gidiyordu. Artık onun hakkında tek hoşuma giden şey bana zarar vermesi değildi.

Eğer onu dün öpmeseydim bu düşünceler hala kafamda dolanır mıydı? Sanmıyorum. Küçük planım tek onu değil, beni de etkilemişti. Ancak nereden bilebilirdim ki, ona eskisi gibi bakamayacağımı?

Okul günümün ilk yarısını onu bir kere bile görmeden geçirmiştim, buna sevineceğim halde gözlerim her koridorda, sınıfta sarılıyı aradı.

Kendimi bile isteye bir bok çukuruna atmıştım, kurtul kurtulabilirsen artık.

Sonunda öğle arası geldiğinde masalardan birine oturdum. Karşımda Wilbur ile saçma bir konu hakkında konuşup gülüşüyorduk. O, bana sarılıyı unutmamda yardımcı oluyordu. Sanırım Wilbur ile daha fazla vakit geçirecektim.

Ona çantamda taşıdığım, içinde yara bandı koleksiyonum olan kutuyu açıp gösterdim.

Yara bantlarımı sevmişti, bunu gülen gözlerinden ve her birini teker teker incelemesinden anlamıştım.

İçlerinden beresinin rengine uyan, kahverengi, güzel küçük desenleri olan yara bandını çıkardım. Yerimden kalkıp hafifçe ona doğru uzandım ve yara bandını burnuna yapıştırdım. Ben bunu yaparken hiç hareket etmemiş, belki istemeyeceğini düşündüğüm için duraksadığım o süre zarfında kafasını gülümseyerek olumlu anlamda sallamıştı.

Yara bandını taktıktan sonra geri yerime oturup ona bakarken koleksiyondan bir yara bandı seçip kalkma sırası ondaydı.

Yüzü yüzüme yaklaştı, gözlerini burnuma indirdi ve dikkatlice tam baktığı yere yapıştırdı. Yapıştırdıktan sonra tamamen yapıştığından emin olmak için işaret parmağını yara bandının üstünde, yani yüzümün bir kısmında gezdirdi.

Bütün bu olan biteni, yüzümde gitmek bilmeyen bir gülümsemeyle izlemiştim.

Tekrar geri yerine oturduğunda ona hangi rengi yapıştırdığını sordum. Sessiz kaldı, cevap vermek yerine telefonunu çıkarıp fotoğrafımı çekti.

Poz vermeye zamanım olmamıştı, tüh.

Telefonunun ekranını bana doğru çevirdi. Bir gözümün rengine uyan, güzel desenli mavi bir yara bandı takmıştı.

Ve ne yalan söyleyeyim, acayip güzel görünüyordum.

Bütün bunlar olup biterken arkamda bir gürültü koptu, daha ne olduğunu idrak edememişken kolumdan sertçe tutulup ayağa kaldırıldım.

ferox | dreamnotfoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin