frigus aqua

953 106 86
                                    

Yüzüme çarptığım soğuk su, tüm yaralarımı sızlatırken dün akşamı düşündüm.

Bücür, Samara, bandanalı, sarılı.

Sarılının benim verdiğim nefesi içine çekebilecek kadar yakın olmas-

Düşüncelerimden kurtulmak adına avuç içlerimi sertçe lavaboya geçirdim. Düşünmem gereken şey onun bana nasıl zarar verdiğiydi, tamamen o değildi.

Bana zarar vermediği sürece gözümde sinir bozucu, sinirlendirmesi zevk veren biriydi sadece. Ve hep öyle kalacak.

Suyu tekrar açıp saçlarımı ıslattım. Nedensizce sarılıyı düşündüğüm için sinirlerim bozulmuştu.
Ellerimi yanımda, askılıkta duran havluyla gelişigüzel kuruladıktan sonra sabahın köründe sokaklarda daha tek tük insan varken çıkıp aldığım kapatıcıyı aradı gözlerim.

Nereye koymuştum şu şeyi?

Uzun arayışlar sonucu sonunda kapatıcıyı bulup, yüzüme uygulamaya başladım.

Tamam, makyaj yapmakta iyi değildim ama o kadar da kötü sayılmazdı bence. En azından morluğun çoğunluğunu kapatmıştım. Soran olursa da "Ders çalışırken uykuluydum, yüzümü avucumun içine gömmüştüm, aniden elim yüzümden kayınca masaya çarptım." deyiveririm olur biter, sorgulayacak değiller ya.

Acaba bugün başıma ne gelecekte derslere girmeyeceğim diye düşünürken çoktan üstümü giyinmiş, dış kapıdaydım. Kulaklıklarımdan Conan Gray - greek god şarkısı yükselirken keyifli bir şekilde okul bahçesinden içeri girdim.

Bugün cidden müdürün yanına gidip işlerimi halletmeliydim, aksi takdirde halledilen şey işler değil de ben olacaktım. Not: babam tarafından.

Bu arada, sonbahar sabahı ince giyinmek gibi bir salaklığı kim yapardı ki?

Benden başka.

Elimde olmadan titremeye başladığımda içimden kendime onlarca kez sövdüm. Kalın bir şeyler giymek veya üstüne bir şeyler almak zor değildi ama ben yine burnumun dikine gitmiştim.

Avuçlarımı ağzımın önünde birleştirip sıcak nefesimi üfledim içlerine.

Şu an tek düşünebildiğim soğuk havayken arkamdan gelen "George!" sesini doğal olarak düzgün karşılayamamıştım.

Ani duyduğum sesle yerimde hafif zıplarken Wilbur'ı gördüm.

Yaklaştı, yaklaştı, büyük bir ihtimalle donmak üzere olduğumu görüp duraksadı, hırkasını çıkardı, yaklaştı ve omuzlarıma hırkasını bıraktı.

Hırkayı büyük bir içtenlikle omuzlarıma buyur ederken Wilbur'ın üşüme ihtimalini hiç göz önünde bulundurmamıştım. Ben şu an donuyordum ve benim için önemli olan tek şey buydu.

Ona minnetle bakıp içtenlikle gülümsedim.

"Teşekkür ederim, beni donmaktan kurtardın."

Gülümserken elini kaldırıp saçlarımı karıştıracağı anda yüzü düştü.

"Rica ederim, sorun de- George! Saçların ıslak, hiç mi kendine dikkat etmiyorsun?!"

Tanrım, neden beni biraz daha beyinli yaratmadın?  Sadece soruyorum.

Hırkanın kollarına kollarımı geçirip tüm vücudumu sarmasını sağladım. Hırka Wilbur'ın olduğu ve çocuk benden çok daha uzun olduğu için kolları, kollarıma göre fazla uzun olmuştu. Aslında, böylelikle parmaklarımı sıcak tuttuğu için beni şikayet ederken göremezdiniz.

Wilbur, hırkanın içinde kaybolmuş parmaklarımı gördüğünde elini tekrar kaldırıp saçlarıma koydu. Sonrası ise çok cana yakın saç karıştırması ve sevmesiydi. Eh tabii, sürekli tekrar ettiği "Little baby man!" lafını da unutmamak gerek.

Bana karşı olan ilgisine küçük kıkırtılarla karşılık verirken gözüm bir yere takılmıştı. Dream, miyop bir insanın olduğumuz yerlerden kimin kim olduğunu ayırt edemeyeceğine emin olduğum bir mesafeden gözlerini Wilbur'a dikmişti.

Wilbur'dan, Wilbur'ın eline daha sonra da bana uğradı sarıları.

Sanırım son durak gözlerimdi, çünkü benimkilerde epey oyalanmıştı.

Olayı asıl garipleştiren şey ise yanında oturan kız onun dikkatini çekmeye çalışmasına rağmen Dream'in benimle göz kontağını kesmemiş olmasıydı.

Garip.

ferox | dreamnotfoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin