odi illud

845 110 87
                                    

Okulun arkasında birkaç saat ağladıktan sonra eve gelmiş, kendimi her zamanki gibi odama kapatmıştım.

Odada boğulduğumu hissettiğim anda camı açtım. Sert rüzgar yüzüme vurdu ve içime derin bir nefes çektim.

Eğer daha fazla düşünürsem çıldıracaktım. En iyisi ders çalışmak, beni bu düşüncelerden uzaklaştırır.

Gözlerim her ne kadar kapanmak için direnseler de çalışma masama yerleşip ders çalışmaya başladım.

~
Diğer yandan sarılı, onun da içinde olduğu odadan koşarak uzaklaşan çocuğu bulmak ve özür dilemek adına odadan babasına tek bir kelime etmeden çıkmıştı.

Çocuğun koşarak okulun arkasına ilerlediğini gördü, odada gördüğü kadarıyla çocuğun gözleri buğuluydu. Eğer koşmaya devam ederse bir yere çarpıp canı acıyabilirdi, yeterince acımıştı zaten.

Sonunda çocuk oturduğunda rahat bir nefes verdi.
Yanına gidip onu rahatlatmak istedi, fakat tek yapabildiği çocuktan metrelerce uzakta, onu göremeyeceği bir yerden her dökülen gözyaşını çarpan kalbiyle izlemekti.

Babası, Clay kendini bildi bileli homofobikti. Her bir arkadaşıyla yakınlaştığını görse babasına gay olmadığını inandırmak zorunda kalıyordu.

İlk kendi cinsinden hoşlandığını anladığı gün, gece, kapkaranlık odasında Tanrı'ya yalvardı; karşı cinsinden hoşlanması için.

İsteği gerçek oldu, ne yazık ki eksik söylediği için kendini her iki cinsiyetten hoşlanırken buldu.

Her iki cinsiyete de ilgi duyuyordu, en çokta küçük, sürekli sinirlerini bozan çocuğa.

Ona vurmasının nedeni ondan nefret etmesi değildi, nefret, çocuğa karşı hissettiği şeyin bu olması imkansızdı.

Evet onu sinirlendiriyordu, fakat gitmesini istemiyordu.

Gitmesini istememesi ise onu daha fazla sinirlendiriyordu.

Küçüklüğünden beri sinirlerini kontrol etmekte zorlandı, büyürken ise kimse ona dur demedi. Veya çözmeye çalışmadılar.

Babası sert biriydi ve asla sevgisini göstermiyordu. Sorsan, sevdiğini söylüyordu, ancak sürekli küçük oğluna erkek adamın böyle sert davranması gerektiğini aşılamıştı.

Ailesi zengindi, herkes önlerinde resmen eğiliyorlardı. Kendini bir çeşit Tanrı gibi hissetmeye başlamıştı. Yanlış olduğunu bildiği bir şeyi yaptıktan sonra bile el üstünde tutuldu.

Okulda, herkese karşı sert olmayı becerebiliyordu, bir kişi hariç. O kişinin kim olduğunu tahmin etmek pek zor olmasa gerek.

Her onu gülerken, kahkaha atarken görse eridiğini hissediyordu.

Fakat George onunlayken hiç kahkaha atmıyordu, beraber geçirdikleri zamanlarda çoğunlukla birbirilerine laf sokuyorlar veya yarım ağız sırıtıyorlardı.

Beraber güzel zaman geçirmek istedi. Kavgasız, laf sokmalar olmadan sadece huzurun ve mutluluğun olduğu güzel bir zaman. Pek bir şey istemiyordu ki zaten.

Bu düşünceler kafasında dönüp dururken George'un ayaklandığını gördü. Gidecekti.

Onu evine kadar takip etti, amacı onu rahatsız etmek falan değildi, tek istediği sağ sağlim eve dönmesiydi.

Dış kapısı usulca kapandığında birkaç saniye bekledi. Bir odanın ışığı açıldı, ardından camda George belirdi.

Eğer onu burada görürse tepkisinin ne olacağını hemen hemen tahmin edebiliyordu. Bu yüzden hızlı adınlarla geldiği yere geri dönmeye başladı.

George güvendeydi, sorun edecek hiçbir şey kalmamıştı.

ferox | dreamnotfoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin