26. BÖLÜM DOYUMSUZ HAZLAR

2.3K 71 8
                                    

TARİH: 26/05/2021

SAAT: 16.32

Oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın lütfen. Rica ediyorum yorumları patlatalım.

Medya: Nilsu'nun kıyafeti.

(DÜZENLENDİ)

Beğenmeniz dileğiyle🍀

Kahvaltı masasında yalnız başıma oturmuş düşünceler arasında kıvranıyordum. Alparslanı daha yeni uyandırmıştım ellerini yüzünü yıkayıp gelecekti. Dün o kahvaltıyı hazırlamıştı benden önce uyanıp jest olsun diye bugün aynısı uygulamıştım. Buraya geleli dört gün olmuştu. Günler çok çabuk geçiyordu. O günden sonra hiç birlikte olmamıştık. Alparslan sanki öperken bile zorlanıyordu. Nedenini gerçekten çok merak ediyordum. Nedensiz olamazdı ya. Uzaklaşmıştı benden birlikte olduğumuz geceden sonra. Beğenmemiş miydi ilk ilişkimizi? Beynimi kemiriyordu bu soru. Hiçbir şeyden keyif alamıyordum. Tatilin keyfini çıkaramıyordum. Bunu sormak için ne kadar kendimi zorlasamda soramıyordum. Gereksiz bir utanç vardı üzerimde. Kendi kendime bunu düşünüp sinirleniyordum.

Aynı şimdi ki gibi.

Yanaklarıma aniden gelen baskıyla arkamı dönüp Alparslanı görmem bir oldu. "Günaydın güzelliğim." diyerek karşımdaki sandalyeye oturdu. Gülümsedim ona yalnızca. Fakat o konuşmayı sürdürdü. "Ne düşünüyordun öyle kara kara. Geldiğimi bile duymadın." derken kendine ve bana çay doldurmuştu.

Omzumu silktim. "Bugün nereye gideceğimizi düşünüyorum. Sahi nereye gideceğiz? Devlet sırrı sanki saklıyorsun benden." sitemli çıkan sesimle birlikte bana şaşkın şaşkın baktı. "Sevgilim sen bu aralar fazla mı atarlısın yoksa sadece bana mı bu?"

Kaşlarımı çattım. "Neden sana atar yapayım ki Alparslan? Bunu yapmamı gerektirecek bir davranışta mı bulundun?" ses tonumu asla ayarlayamıyordum. Ama olsun. Sinirliydim ben ona. Hak ediyordu.

Yanağımdan bir makas aldı. "Anlaşıldı meleğim. Sana fazla bulaşmamak gerekiyor bu günlerde." çayını yudumlarken takındığı rahat ifade hepten kafayı sıyırımama yetti. Somurtarak önüme dönerek kahvaltıma devam ettim. Arada bir bakışlarını üzerimde hissediyordum ama tepki vermedim.

Kahvaltı bittikten sonra Alparslan toplayacağını söyleyerek beni yukarı giyinmeye göndermişti. Şortlu geceliğimle yapmıştım kahvaltıyı. Normalde asla pijamayla kahvaltı yapmayı sevmezdim ama bugün farklı olmuştu. Her neyse dolaba yerleştirdiğim kıyafetlerden bu sıcak havaya en uygun olan iki parçayı seçip üzerime geçirdim. Elime hasır bir çanta alıp büyük halka küpelerimi taktım kulağıma. Makyaj yapma gereği duymadan aşağı indim. Alparslan ayakkabılarını giyerken bende giyinip kapıyı çektim. Arabaya geçeceğim sırada belimeden tutarak alnıma küçük ama kokulu bir öpücük bıraktı.

Kısa sürede arabaya binip hareketlendiğimizde ne kadar çok sorsamda yine de söylemedi. En sonunda geldiğimiz yere baktığımda hâlâ anlamamıştım. Kapımı açarak elimden tutup beni arabadan ayırdı. Bir dağ gibi bir şeyin yamancındaydık. Yukarısı bulutlardan görülmüyordu.

"Alparslan burada ne yapacağız?" diye sordum.

"Paraşütle atlayacağız." dedi çok ciddi bir şekilde. Elimi tutarak ilerlemeye başladığımızda ister istemez ona daha fazla yaklaştım. Kısa bir süre yürüdüğümüzde ardımızın gözükmemesi ürkmeme neden oldu. Alparslan bunu hissetmiş olacak ki daha da sardı beni. Yukarı çıktığımızda birkaç kişinin bulutların arasında kaybolduğunu gördüm. Onları parmakla gönderdim. "Alparslan biz böyle atlamayacağız değil mi?"

Kahkaha attı. "Nasıl atlamamızı önerirsin güzelim?" somurttum. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı bile. Çok uzun olmayan sürede hazırlamamıştık. Ben önde o arkadaydı. Paraşütü o uçuracaktı. Uçuşa hazırladığımızda iki kişi paraşütten tutarak bizi aşağı doğru bıraktı. Ağzımdan küçük çaplı bir çığlık bıraktığım sırada aşağıdaki manzara ve ayaklarımım boşlukta sürüklenmesi kalbimin ağzımda atmasına neden oluyordu. Alparslan bir eliyle paraşütü yönetip diğeriyle göğsümün altından kalbime yasladı. "Sakin ol meleğim."

NAMÜTENAHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin