1- İlk Adım...

681 45 21
                                    

Kapıdan içeri girdiğimde gözüm onu aradı. Onu bulduğumda yanı boştu. İçimden zafer verirken dışımdan soğuk ve umursamazdım.

Kulağımda kulaklık ve umursamaz bakışlar. Bu benim maskemdi. Dışardan böyle görünmeyi seviyordum. Herkes bana bakarken yavaşça onun yanına doğru gittim. Büyük bi gürültüyle çantamı sıranın üstüne attım ve oturdum. Kafasını yattığı sıradan kaldırdı ve öfkeli gözlerini üstüme dikti. Umursamazca başımı önüme çevirdim ve çantamdan defterimi çıkardım. Elime kalemimi aldıktan sonra defterimin arka sayfalarını karalamaya başladım. Bana bağırıyordu. Yüksek sesli müziğin arkasından bunu duyabiliyordum. Bazı hakaretler duymama rağmen kafamı ona doğru çevirmedim. Rolümü iyi oynamalıydım.

Sonra kulağımın orda bir kıpırtı hissettim. Saçımı kulağımın arkasına itip kulaklığım birini çıkarttı. Bana dokunmuştu. Nazik olmasa da dokunmuştu. Daha sonra kulağımın dibinde "Burası dolu."diye bağırdı. Sesinden dolayı yüzümü ekşitsemde nefesini hissetmek beni mutlu etmişti. "Evet ben oturuyorum."dedim soğuk ve alaylı sesle. "Orda arkadaşım oturacak kalk!...... Sana diyorum kalksana!!.... Sağır mısın? Cevaplasana!!"diye bağırdı son kez. Ne kadar sinirliydi. Başımı yavaşça ona doğru çevirdim. Boş bir şekilde gözlerine baktım. Allah'ım ne kadar da kusursuz yüzü vardı öyle. O kahve gözlere sonsuza dek bakabilirdim. "Boş konuşuyorsun."dedim ve önüme dönüp defterimi karalamaya devam ettim.

Kolumu sıkıp beni sertçe sıradan kaldırdı. Üniversitenin ilk günüm ne güzel geçiyordu. Bu düşünceyle gülümserken karşımdaki çocuk yani Burak bana şaşkınca bakıyordu. Yüzüm tekrar ciddi bir hal alırken Burak'ın tuttuğu koluma baktım. "Çek elini!"dedim. Sesim normalden daha sert çıkmıştı.

"Sana kalk demiştim."dedi ve kolumu daha sert sıkmaya başladı. Ne kadar acısada onun karşısında güçsüz durmayacaktım.

"Arkadaşın geldiğinde başka sıraya da oturabilirsin. Bu sıradan kalkmicam."dedim. Arkadaşı falan gelmiyeceğini biliyordum. Sonuçta 1.5 senedir onu takip ediyordum. Arkadaşları vardı ama tek oturmayı tercih ediyordu. Bu yüzden beni yanından kovuyordu. Ama kesinlikle kalkmıyacaktım. Onun kalkmıyacağına da emin olduğum için rahattım. Burası onun tapulu yeri gibi bir şeydi. Bütün sınıflarda aynı yere otururdu. Oturduğu sıralara ondan başka kimse oturmazdı. Ben ilktim yani. "Tamam burda otur ama boş konuşma!"dedi.

Kaşlarımı kaldırıp ona "Sence ben öyle birine benziyor muyum?"dedim en soğuk sesimle. "Haklısın" diyip gülümsedi. Onun gülümsemesine kapılıp bende gülecektim ama rolümden taviz vermeden oturup önüme döndüm. Burak'ta tekrar sıraya yattı. Yüzü bana dönüktü.

Defterime resim çizerken Burak beni izliyordu. Beni izlemesi açıkçası çok hoşuma gitmişti. Dikkatini çekmiştim. Gözümü defterden ayırmadan "Beni izlemeyi kes artık!"dedim. Benim dediğimi umursamadan "Ne çiziyorsun?"diye bir soru sordu. Başını sıradan kaldırıp yanıma yaklaştı. Kolunu arkama koyduktan sonra başını omzumun arkasından uzatıp resmi incelemeye başladı.

Bana bu kadar yakın durması beni heyecanlandırmıştı. Çizdiğim resme bakıyordu ve yüz ifadesini göremiyordum. Acaba beğenmiş miydi? Başımı ona doğru döndersem fazla mı yakın olurduk? Konuşursam kekelerim diye korkuyordum. Hatta avuçlarımın içi terlemeye başlamıştı. Yavaş yavaş nefes almaya çalışıyordum ama kalbim çok hızlı atıyordu ve nefesim düzensizleşmeye başlamıştı. Burak'ın kulağımda nefesini hissederken daha da deli oluyordum. Kahretsin bu kadar yakın olmak zorunda mıydı?

"Güzel çiziyorsun ama eksik!"dedi. Neresi eksik yaa mal... kafamı sinirle ona doğru döndürdüğümde cidden çok yakındık. Aramızda 1-2 cm ya vardı ya yoktu. "Birisi başımda boş boş bağırınca anca bu kadar çizebiliyorum."sesim soğuk veya umursamaz çıkmamıştı. Doğal gerçek çıkmıştı. Diğer kızlar gibiydi sesim. Bu halime kızmıştım. Daha çok güçlenmeliydim onun karşısında.

Burak'ın dudakları hafif kıvrılırken gözlerim dudaklarındaydı. Burak bana biraz daha yaklaşırken elimle çenesini itip onu uzaklaştırdım. "Fazla yakın olmak iyi değildir."dedim fısıltıyla. Sesimi o an olabildiğince soğuk çıkarmaya çalıştım ama Burak bana az önce bu kadar yakınken duygu karmaşasına giriyordum ve bu yüzden sesim pekte istediğim gibi çıkmadı sanırım.

"Madem yakın olmak istemiyorsun o zaman neden yanıma oturuyorsun?"dedi. Tabii ki yakın olmak istiyorum. Seni seviyorum aptal.

"Diğerleri boş konuşuyor sen öyle birine benzemiyorsun."dedim. Bu sefer sesim istediğim gibi çıkmıştı. "Garipsin."dedi gülümseyerek ve önüne dönüp yattı. Yüzü yine bana dönüktü. Kalemi elime alıp çizmeye devam ettim. Burak beni izlerken birden başını kaldırdı. "Kalemi yanlış tutuyorsun!"diyip elimi elinin içine aldı ve elimi oynatıp resmimi devam ettirdi. Elinin sıcaklığı sanki elimi yakıyordu.

Elimi birden çektim ve "Dokunma bana!"diye bağırdım. Burak verdiğim tepki karşısında şok olmuş şekilde bana bakarken sınıftakilerde zaten başından beri bizi izliyordu.

Defterimi çantamı ve kalemimi alıp hızla sıradan kalktım. En arkalarda boş bir sıraya oturdum. Resim çizcektim ama çizemiyordum. Kalemi tutmak bile istemiyordum. Burak'ın bana baktığını fark ettiğimde yüzünde ki memnun ifade sinirlerimi bozmuştu. Bilerek yapmıştı benim yanından kalkıp gitmem için. Ne kadar da gıcıktı. Ne yapıcağımı düşünürken sınıfa profesör girdi. Sınıfı selamladıktan sonra ders anlatmaya başladı. Dersin yarısına geldiğimizde hoca soru sordu. Hiç kimse cevap vermemişti. Ben ayağa kalkıp soruyu cevapladığımda herkes bana bakıyordu. Burak hariç. Hoca verdiğim cevap karşısın şaşırmıştı. Ama yüzünden memnun olduğu anlaşılıyordu. "Kızım senin adın ne?"

"İstanbul."dedim keskin sesimle. İsmim konusunda çok şakakar yapıyorlardı. Bıkmıştım ama umursamamaya çalışıyordum. İsmim güzeldi ve çok seviyordum. Hoca ismim hakkında yorum yapmadan gülümsedi ve verdiğim cevabı yorumladı. Bir süre soru hakkında konuştuktan sonra derse geri döndük. Bu hocayı sevmiştim. Adam yaşlıydı ve çok tatlı birine benziyordu.

**************

Günün geri kalanı sıkıcı ve sıradan geçmişti. Burakla çoğu derste aynı sınıftaydık. Onun birkaç sıra arkasına oturup tüm gün onu izlemiştim. Tabii derside dinliyordum. Hocanın sorduğu sorulara ilginç ve mantıklı cevaplar verip onların gözüne giriyordum. Lisedeyken hiç böyle değildim hiçbir dersi dinlemiyordum. Taakii Burakı fark edene kadar.

Ben o zaman 11. sınıftaydım. 11.sınıfın 2. döneminde ilk kantinde görmüştüm onu. İlk zamanlarda hiç fark etmemiştim. Aklımda falan değildi. Daha sonra bir kere daha onu gördüğümde aklıma kazınmıştı. Her tenefüs bahçeye inip onu izliyordum. Adını bilmediğim için Tatlı Çocuk diyordum. Sonra bir şekilde ismini öğrendim ve faceden arkadaşlık isteği gönderdim. İnstagramdan takip ettim. Fake hesaplar açıp onunla konuştum. Ama tam arkadaş olacağınız sırada 'Artık gerçek facenden yazmalısın' yazıp beni engelliyordu. Ama ben hazır değildim ve hala duygularımı ona söylemek için hazır olduğumu sanmıyorum.

O benden bir üst sınıftaydı yani 12. sınıf. Hangi üniversteyi kazandığını duyduğumda şaşırmıştım. Mimar Sinan Üniversitesi mimarlık bölümü. Açıkçası onun o kadar çalışkan olduğunu bilmiyordum. Bunu öğrendiğimde bende mimarlık kazanmalıyım hemde aynı üniversitede. O yüzden derslerime çok çalıştım. Yapmadığım şeyi yapıp test çözdüm. Onun için. Ve sonunda çalışmalarımın sonucunu almış onunla aynı üniversite aynı bölümü kazanmıştım. Burak üniversitenin ilk senesi kafa tatili yapıp gelmemişti. Tabi bu benim işime gelmişti. Aynı sınıfta olabiliyorduk. Dersler bittiğinde otobüs durağına gidip otobüs bekledim.

Burak'ın evini öğrendiğimde ona yakın yerlerden ev aradım. Evi bulduğumda annemlere o evi almaları için ısrar ettim. Bizim durumumuz da her aile gibiydi normaldi. Zengin veya fakir değildik. İstediğim çoğu şeyi alabiliyordum aşırıya kaçmadığım sürece. Ailem ellerinden geldikçe bana destek oluyorlardı. Ayrı eve taşınmam daha çok maliyetliydi ama durumumuz kaldırıyordu. Ayrıca annelere fazla yük olmamak için okuldan sonra iş aramaya başliyacaktım. Çalışmasamda olurdu ama boş durmayı sevmiyordum.

Burak arkadaşlarıyla durağa gelirken onu izliyordum. Burakı izlerken otobüs gelmişti otobüse binip oturduğumda benden sonra burak bindi. İlk önce şaşırsamda sonra aklıma evlerimizin yakın olduğu geldi. Otobüste yer kalmadığı için önümde ayakta duruyordu. Tabi en son binersen olacağıda bu olur.

Eve vardığımda kendimi hemen yatağa attım. Çok uykum vardı.

Sevmek Mi Ölmek Mi ??Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin