Resimde İstanbul'un akşam giydiği elbise var. Yeri gelince tekrar söylicem.
Hayırlı okumalar... ;)
*********
Bugün de derslere girmemiştim. Canım sıkılıyordu. Bu sefer Burak'ın gelmiceğini biliyordum. Serkan'ın da o gidişinden sonra pek geleceğini sanmıyordum. Saat 12ye geliyordu. 11de falan kalkmıştım herhalde. Yavaş yavaş güzelce kahvaltı hazırlayıp pek bir şey yemeden kalkmıştım. Keyfim yerinde değil gibiydi ya da fazla uyuşuktum. Fakat içimden bir ses durmadan dışarı çık dediği için bende masayı toplamadan güzel bir duş alıp hazırlanmaya başladım.
Ellerim bugün çok daha iyiydi. Bazı yaraların kabukları soyulmuştu ve geriye kalanladaysa hiçnir şey belli olmuyor. Dikkat etmediğiniz sürece.
Aynaya son kez bakıp üstümü düzelttim ve anahtarımı alıp evden çıktım. Mutluydum ve bunu diğerlerine de göstermek istiyordum. Bütün dünya bilsin ve dünya yine bana ters yapıp beni üzsün istiyordum belki de. Ama hep böyle olmuyor mu? Mutlu oluyorsun hem de çook ama sonra bir şey oluyor ve o şey, içindeki güzel mutluluk hissini vakumlayıp götürüyor. Vakumlamak evet. Havası sönmüş balon gibi buruşup kalıyorsun.
Bu düşünceler şu an ne kadar komik geliyor bilemezsiniz. Fakat ne kadar gülsem de kötü bir şey olucağını biliyordum ve bu kötü şeyy olmadan önce günümün tadını çıkartmak istiyordum.
Evden çıktığım gibi apartmanın merdivenlerinden hızla aynı bir çocuk gibi aşağı inmeye başlamıştım. Aslında asansör vardı ama içimdeki çocuk merdivenle inmemi söylemişti. 6 kat merdivenden aşağı indim. Apartmanın kapısına ulaştığımda nefes nefese kalmıştım. Tatilden beri koşmuyordum. Sanırım sabah koşularına en yakın zamanda başlamam gerekiyordu. Evde otura otura iyice formdan düşmüştüm.
Nereye gidiceğimi bilmiyordum ama bir yerden başlamak gerekiyordu. Apartmandan çıktığımda sağa ve sola baktım. Acaba hangi yöne gitmeliydim. Tekrardan sağa baktığımda tanıdık bir arabanın buraya doğru geldiğini gördüm. Tam önümde durduğunda koyu renk camlardan içerdekini görmeye çalıştım. Cam açılırken abimi görünce küçük çaplı bir şok yaşasam da bu mutluluğuma mutluluk katmıştı.
"Seni bu kadar yakın zaman da beklemiyordum Bora. Daha dün mesaj attın. Senin yakın zamanın yarın mı oluyor?"dedim sitemkar biçimde.
Abim kaşlarını çatıp "Biriyle mi buluşacaktım? Kontesin planlarını bozduğum için üzgünüm." dedi.
"Yok abi yaa. Ne kimi ne buluşması? Ayrı evdeyim ama bir yararını görmedim."diyerek biraz erkek gibi konuştum. Abim bana içinde bi tutam kızgınlıkla gülümsedi. Sonra ekledim. "Bende nereye gitsem diye seçim yapıyordum öylesine. Rastgele yol beni nereye götürürse."
"Yolu boşver de.. Bakalım bu araba seni nerelere götürcek."diye keyifle konuştu. İnsanın abisi olması ne güzeldi yaa. İhtiyacım olduğu bir anda karşıma çıkmıştı. Hızla abimin yanındaki yerimi aldım ve yola koyulduk.
"Nereye gidiyoruz?"diye merakla sordum.
"Bizim eve değil. Eve gitmek istemediğini biliyorum. Sende her 1.sınıf üniversiteli gibi evden uzak durmak istiyorsun. Tanıyorum seni. Seviceğin bir yer. Öyle yerleri hep seversin sen."dedi ve gaza daha çok yüklendi.
Bazen diyorum keşke ablam olsaydı. Tamam ben yemek yemeği seviyorum. Kahvaltıyı yaptığım da pek söylenmezdi. Eyvallah beni yemek yemeğe götürmüştü ama neden yanında arkadaşları da vardı. Ben abi kardeş vakit geçirmek istiyordum. Şimdiyse erkeklerin arasında kalmış erkek muhabbeti dinleyerek yemek yiyordum. Suratım asıktı. Sömürülmüştüm. Dediğim gibi sönmüş balon gibi buruşmuşup kalmıştım. (Sönmüş balon diyince niye gülesim geliyor? Bu soru bilinçaltıma)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Mi Ölmek Mi ??
Ficção AdolescenteHayatımda biri vardı ve ben onun için kendimden vazgeçtim. Her şeyimle o oldum. En sonunda kendimi unuttum...