Tan ağır kalın zinciri yukarı çekti bende elimi kolumu nereye koyacağımı bilemeden onu izledim.Kollarındaki kaslar gerilmiş yüzü kızarmaya başlamıştı, çok sevimli görünüyordu. Dalgalı saçları terden omuzlarına yapışmış nefes nefese bir halde çapayı yukarı çekti.
" Siz ne kadar inatçınız öyle bir yığın işimi bıraktım nerdeniz bakim" diyen neşe içinde sese yöneldik ve işte Damlada gelmişti.Farketmeden gülümsediğimi Tan yüzüme bakıp bundan keyif aldığını gördüğümde farkettim.
"misafiriniz olduğunu bilmiyordum merhaba ben Damla Çağatayın nişanlısıyım"
Ah Damla sana ne kadar minnettarım bir bilsen diye söylemek isterdim o an ona. Giderek güvenimin artması ve karşıma gerçekten normal aklı başında insanlar çıkması benim en büyük şansımdı, en büyük şansımdı çünkü bu adam şuan tüm beyin hücrelerimi kaplamış ve yanında zaman geçirdiğimde delice bir haz aldığım birine dönüşmüştü..
"Merhaba ben Almina Tan!ın arkadaşıyım."
Aslında miçosuyum diye aklımdan geçtiğinde kendi içimde kıkırdadım arkadaşlığa terfi etmeyi bekleyen bir miçoyum ben.
" Tanıştığımıza memnun oldum Almina" Yarı resmi yarı samimi hallerini çözemediğim bu kadın acaba beni şuanda kim olarak tanıdı acaba.Tan beyin bir kaçamağımı eski bir arkadaşımı kimdim ben bu insanlar için?
Ve yolculuk başladı.
Tan dümende ÇAğatay ve Damla yanyana çok samimi bir şekilde oturmuş sohbet ederlerken bende denizi seyrediyordum. Sessizdim aslında çünkü şuan sadece denizin yüzüme vuran köpüklerinin tadını çıkarıyor ve güneşin tenimi yakan sıcaklığıyla kendimden geçiyordum ve mütemadiyen su içiyordum hala su şisem elimde ben teknede tekne açıldığımız denizde,Tan gözlerimde, Tan'ın gözlerinde ben yolculuk başlamıştı.
Büyükadanın arka koylarından birinde tekneyi biraz kıyıya yaklaştırıp yinede açıklarda demirledik. Şimdi tekne bir öncekinden daha çok sallanıyordu.Başım dönerken bir yandan bu konuda ne kadar acemi olduğumu hissettirmek istemiyordum.
Tan teknenin arka kısmına geçip oturduğunda ilk defa içimden ona yakın olmak geldi ve gidip yanına oturdum.Kısa cümlelerle kısa sorular sorduk birbirimize.Hatırlayamadığım cümleler kurduk.Güneş gözlüklerini çıkardığı anda ise ben Tan'ın kahverengimsi güzel bakışlarına vuruldum evet ben Tan'a vuruldum.Gülerken kısılan gözlerine, bana bakarken sıcak bakışlarına, uzun saçlarına, geniş omuzlarına, ses tonuna bu kadar çabuk nasıl diye sorabilirsiniz.Yanına oturduğum anı anlatabilecek tek kelime ince bluzumun altında deli gibi çarpan kalbimin gürültüsü kulaklarımı sağır edecekken acaba dışardanda bu atışlar görülebiliyor muydu diye düşündüğüm an Çağatayın sesiyle rüyadan uyandım.
"Ben yandım hadi denizeeee" dedi ve dediği an Tan'la beni ıslatıp atladı tekneden arkasından Damla atladı ve ben Tan'la kalakaldım öyle...
Tan ayağa kalkti içeri geçip bir süre kaybolduğunda mayasunu giymeye gittiğini anladım döndüğünde
"hadi bakalım miço bizde biraz serinleyelim"
"Siz serinleyin ben şuan denize girmeyeceğim"
"Neden yoksa bikini getirmedin mi?"
" Elbette bikinim var ama ben şey..." Bu "şey" kısmı beni geriyordu artık konuşmayı yeni öğrenmiş çocuklar gibiydim Tan'ın karşısında oysa olmak istediğim "şey" (yine şey) kendine güvenen Alminanın görüntüsüydü. Ama şuan o görüntüden çok uzak ürkek bir kız çocuğuna bürünmüştüm
"Almina rahat ol lütfen söyle bana " al işte resmen rezillik .
"Ben açıkta yüzemem yani boyumu aşan yerde yüzemem"