0.1

1.6K 47 22
                                    

Elimde kalan son kitabımı da kitaplarım ve ıvır zıvırlarım için ayırdığım küçük bavuluma koyduktan sonra fermuarı kapatıp derin bir nefes aldım. Arkama yaslanıp üç günün sonunda da olsa bütün eşyalarımı bavullara sığdırdığım için kendimi tebrik ettim. Açıkçası annem İtalya'ya gideceğimizi söylediğinde üzülmüştüm. Arkadaşlarım, okulum, öğretmenlerim yani kısacası tanıdığım herkes buradaydı ve onları bırakmak istememiştim. Özellikle de babamı. Annem ve babam uzun zamandır ayrılardı ve ben annemle beraber yaşıyordum. Babamla aramızda çok uzun bir mesafe olmadığı için sık sık görüşürdük. Babamın hem benle hem de annemle arası çok iyiydi. Oldukça genç yaşta aşık olup evlenmişlerdi ve mutlulardı. Zaman geçtikçe aşklarının artık eskisi gibi güçlü olmadığına karar verip ayrılmışlardı. Annesi ve babası ayrı olan çoğu çocuğun aksine ben oldukça şanslıydım. Ailem kötü bir ayrılıkla değil bir fikir birliliğiyle ayrılmaya karar vermiş ve her zaman benim yanımda olmuşlardı. Mutlu bir çocukluk geçirmiştim ve şu an da mutluydum. Annem bir süre önce işi için İtalya'ya gitme kararı almıştı ve bana isterse onunla gidebileceğimi istersem babamla kalabileceğimi söylemişti. Aslında ilk başta kalmak istemiştim ama sonra yeni bir ülke yeni bir hayat, değişik bir tecrübe olacağını düşünüp annemle gitmeye karar vermiştim.

Yardımcımız Esme'den bavulları aşağıya indirmeme yardım etmesini istedim.
'Tabii Coraline.' Diyerek beni onayladığında gülümsedim ve çantalardan birini alıp merdivenlere yöneldim. Esme'yi küçüklüğümden beri tanırdım. Onu ne kadar özleyeceğimi düşündüm.

Aşağıta indiğimde annem beni bekliyordu.
'Uçağı kaçıracağız Cora. Hadi!'
'Geldim anne. Sadece-' üstümü yokladığımda kulaklıklarımı odamla unuttuğumu anladım ve koşup merdivenlerden çıktım. Odama son bir kez göz gezdirip buruk bir gülümsemeyle çıktım.

------------------------------------------------------------

Bana milyon yıl gibi gelen uzun bir uçuşun ardın çok şükür İtalya'ya gelmiştik. Arabayla yeni evimizin bahçesine girdiğimizde ağzım açık kalmıştı.
'Beğendin mi?' Diye sordu annem heycanla.
'Bayıldım!' Dedim sesimi istemeden biraz yükselterek. Minik bir kahkaha ile karşılık verdi.

Evin bahçesi kocamandı. Her taraf yemyeşildi ve o yeşilliklerin arasında rengarenk çiçekler muhteşem duruyordu. Evin duvarları beyazdı ve yine bahçe gibi o da kocamandı. Araba durduğunda yüzümdeki kocaman gülümsemeyle arabadan indim.

Sabahın erken saatlerinde geldiğimiz yeni evimizde gecenin bu saatine kadar yeleşmekle uğraşmıştık. Yeni yardımcımız Marta da bana yardım etmişti. Ona minnettardım çünkü tek başıma bütün bunları bu kadar kısa sürede yerleştirmem imkansızdı. Koca günde sadece yemek molası vermiştik. Tam olarak işimiz bittiğinde minnet dolu bakışlarımı yolladım. Henüz yeni tanışmıştık ama samimi tavrı beni kendine çekmişti. Marta omuzlarındaki düz, kahverengi saçları ve aynı tonlarda gözleriyle genç ve yaşam dolu görünüyordu. muhtemelen yirmilerinin ortasında ya da sonlarındaydı.

------------------------------------------------------------

'Tatlım, İtalya'ya geleli iki gün oldu ve sen evden bile çıkmadın. Gezmek görmek istemiyor musun? Burayı hep merak ederdin.'
Evin verandasında salıncakta kitap okuyordum.
'Biliyorum anne ama kimseyi tanımıyorum ve tek başıma gezip kaybolmak istemiyorum.'
'Merak etme bebeğim yeni geldiğin ve yorgun olduğun için iki gün okulu asmana izin verdim ama bu kadardı yarın okula gidiyorsun. Eminim orda iyi arkadaşlar edinirsin.'

Arkadaş edinmek benim için pek de zor değildi. Dışa dönük, sosyal biriydim. Ve genelde ailemin maddi durumundan haberdar olanlar zaten kendileri beni bulur ve peşimi bırakmazlardı. Anladığımı belirtmek için yavaşça kafamı salladım. Annemin beni okula göndereceğinden şüphem yoktu. Her zaman okul hayatımı çok önemserdi. Bu iki gün boyunca evde kalmama izin vermesine şaşırmıştım doğrusu.

Akşam üstü canım sıkıldığından biraz çıkıp dolanmak istemiştim. Üzerime siyah, dizleri biraz yırtık bir kot onun da üstüne yine siyah top giydiğimde hazır olduğunu düşündüm. Ceketimi de alıp evden çıktım. Annemi göremeyince  Marta'ya haber verdim çıkacağımı.

Kulaklıklarımı taktım ve kendimi kalabalık sokaklara attım. Evimiz daha sakin bir bölgede olduğu için biraz yürümem gerekmişti. Bir süre yürüdükten sonra eve dönmeye karar verdim. Eve dönüş yoluna döndüğümde sıkıntıyla nefesimi verdim. Yorulmuştum. Birden yolumu kesen elle ayaklarıma bakmaktan kaldırdım kafamı. Bana doğru gülümseyen mavi gözlere döndüm.
'Merhaba! Ben Victoria ve arkadaşlarımla Måneskin adında bir grubumuz var. Bu akşam Blue Pub'da sahne alacağız.' Elime bir broşür tutuşturdu. 'Orada olursan çok seviniriz'dedi yüzündeki kocam gülümsemeyi daha da genişletirken. Zaten pek iyi olmayan İtalyancamla pek bir şey anlamamıştım suratına anlamadığımı belirtmek istercesine bakakalmıştım. O an umarım düşündüğüm kadar aptal görünmüyorumdur diye dua ediyordum.

'Afedersin. Tekrar eder misin acaba?'
Gülümseyerek tekrar etti söylediklerini. Anladığımıda gülümsedim ve kafamı salladım. Gideceğimi sanmıyordum ama yine de onu onayladım.
'Ah orda olmaya çalışacağım. Teşekkürler.' Gülümsedi ve yoluma devam etmem için önümden çekildi. Yüzümdeki gülümsemeyle görüşürüz anlamında kalafamı salladım. Bana son kez bir gülücük yollayıp sokaktaki isanlara broşür uzatmaya devam etti.

Akşam yemeğinden sonra odama çıktım ve yatağıma atladım. O sırada gözüm makyaj masamın üzerindeki broşüre takıldı. Vicroria'nın verdiği...
Acaba gitsem mi diye düşündüm. Bir işim yoktu ve biraz sosyalleşmekten bir zarar gelmezdi. Ani bir kararla yataktan çıkıp dolabımın karşısına geçtim.

Siyah, dizlerimin biraz üstünde bir elbise giymiştim. Yine siyah botlarımı girdim ve makyaj masama oturdum. Biraz fazla mı siyah oldum diye düşündüm. Sorun etmedim. Makyajımı da tamamladıktan sonra anneme dışarı çıkacağımı haber verip evden çıktım.

Blue Pub'ın önüne geldiğimde durdum ve mavi neon yazılarla blue pub yazan tabelaya baktım. Kapıdn içeri girdim ve atrafıma bakındım. Sahne kısmında hazırlanan bir kaç kişi vardı. Gözlerim Vicroria'yı aradı. Koca ülkede tanıdığım insandı ki sadece ismini biliyordum. Nedense samimi tavrı çok hoşuma gitmiş sanki yıllardır tanışıyormuşuz da uzun zamandır görüşmemişiz gibi hissediyor ve onu görmek için can atıyordum.

Kısa süre sonra Victoria'nın çaldığı gitat sesi kulaklarımı doldurdu. Yaklaşık 15 dakikadır burdaydım o sırda Victoria etrafına bakınmış fakat beni fark etmemişti. Neden beni bu kadar fark etmesini istiyrodum bilmiyorum ama sanırım onun ilgisini çekme düşûncesi beni heycanlandırıyordu. Grup çalmaya başladığında gülümsedim fena değillerdi. Hatta oldukça yeteneklilerdi. Çaldıkları şarkıyı bilmiyordum ama melodisi güzeldi. Sözlere ne zaman girecekler diye merak ederken sahneye biri çıktı. Uzun boylu, çok uzun sayılmasa da omuzlarının biraz üstünde ışık yüzünden tam ayırt edemediğim siyah veya koyu kahve saçlı, saçlarıyla uyumlu kahve gözleri vardı. Gözlerindeki eyeliner ile çok çekiciydi. Evet, Damiano'yu ilk gördüğümde bunları düşünmüştüm.

CORALINEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin