{21} •zaman•

490 65 40
                                    

Gün ağardığında Sakura kafasını dağıtma isteğiyle uyandı. Saraydan dışarı çıkmak -Kum şehrinden başka- bir yere gitmek istiyordu.

Bu yüzden kendine bir alınacaklar listesi yaparak çarşıya gitme kararı aldı. Sade bir elbise giymiş ve üzerine bir pelerin takmıştı. Tanınmamak için pelerinin kapüşonunu başına çekti.

Kendiyle baş başa geçirdiği huzurlu bir gün olacak diye düşünüyordu ki fayton hareket etmeden hemen önce yan koltuğuna Sasuke oturdu.

Peşini bırakmaya hiç niyeti yok gibi gözüküyordu.

Öyle böyle bir şekilde çarşıya geldiler.

***

Sakura tezgahtan bir şeylere bakarken, yanında varlığını gayet hissettiren Sasuke, onu görmezden gelmesine rağmen boş boş konuşuyordu.

"Bence o elindeki bronş fukara işi," dedi kadının elindeki tokayı incelerken, "Şu zümrüt olanı almalısın. Tıpkı gözlerin gibi yeşil."

Sakura sabır çekerek tekrar onu muhatap almadı ve yandaki tezgaha kaydı. Bu sefer de saç kurdelelerine bakıyordu.

"Kırmızısı sana çok yakışır," diye tekrar lafa atladı Sasuke, "Ama senin gözün sarısında kaldı gibi... İkisini de almaya ne dersin?"

Kadın en sonunda patladı, "Sasuke!" diye bağırarak ona döndü. Sasuke ise sanki hiçbir anormal şey olmuyormuş gibi, "Efendim?" diye yanıt verdi.

"Şunu yapmayı bırakır mısın!?"

"Neyi?" Sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyordu, "Ah, yoksa seçimlerimi beğenmedin mi? Tamam o zaman mavisini al."

Sakura ona tip tip baktı. Daha sonra tekrar sabır çekerek önüne döndü. Anlaşılan bu adamı pes etmek nedir bilmiyordu. En iyisi onu görmezden gelmeye devam etmekti.

Fakat Sasuke saatlerce öyle davranmaya devam etti. Üstelik Sakura'nın onunla hiç konuşmamasına rağmen.

"Pamuk şeker ister misin?" diye sordu kadına, ilerideki satıcıyı görünce. Kadın cevap vermeyince, "Ah, sormam hata, tabii ki istersin. Ben hemen alıp geliyorum." dedi ve yanından ayrıldı.

"Nihayet gitti..." diye mırıldandı Sakura onun ardından. Gitmesini fırsat bilerek kendi başına takılmak için yandaki kitap dükkanına girdi. Sakura kendi bildi bileli okumaya hevesli biriydi. Saraylarındaki çalışma odası baştan başa kitaplarla doluydu.

Koskoca kitap dükkanı iki katlıydı. Ne ararsan vardı. Sakura iç geçirerek rafları inceledi. Cennet burasıydı. Alt kata fazla göz gezdirmeden üst kata çıktı çünkü ilgisini çeken kitaplar oradaydı.

Rafların arasında geziniyor ve dikkatini çeken kitapları eline alıp bakıyordu. Nihayet en sevdiği yazarın köşesine gelmişti. Gözleri hızla rafları taradı. En üstteki rafların birinde takılı kaldı. O kalın kitabı almak için parmak uçlarında yükseldi ve uzandı.

Lakin boyu yetişememişti. Etrafta çalışan var mı diye bakındı fakat hepsi alt katta olmalıydı. Sakura tekrar uzandı. Tırnağı kitaba değmişti ki arkasından başka bir el kitabı rahatlıkla tutup çıkardı.

Arkasına döndüğünde bir adamla dip dibe geldi. "Siz de mi bu yazarın hayranısınız?" dedi kendinden birkaç yaş daha genç gözüken adam. Güzel giyinimli ve nazik birine benziyordu.

"Evet," dedi Sakura. Adam hevesli bir şekilde tekrar konuştu, "Vay canına, açıkçası biraz şaşırdım. Bu devirde bu yazarı seven çok insan yoktur. Toplum sorunlarını ele aldığı ve eleştirisel bir dil kullandığı için çoğu kişi onu kınar."

Love & Revenge | sasusaku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin