♡
"Dudaklarını rahat bırak bence. Birazdan büyük bir ihtimalle kanatacaksın."
Dişlediğim dudaklarımı bu sözlerden sonra anında rahat bırakırken kanatırcasına dudaklarımı ısırdığı mı bile şimdi fark ediyordum. Tuna'nın söylediği bende devrim yaratan o cümlelerden sonra ikimiz de derin bir sessizliğe boğulmuştuk. Hadi ben fazla utangaçtım da Tuna'ya ne oluyordu? Yanımda öylece önüne dönmüş elleriyle oynayan Ali Tuna bana yardımcı olacağına köstek oluyordu. Daha çok stres olmama neden oluyor, içimi gıcıklıyordu.
Şimdi de hiçbir şey olmamış gibi davranıp direkt karşıya bakıyor arabaların sesini dinliyorduk. Tabi benim dudaklarımı deldiğimi Tuna fark etmeseydi! Rezilliğin âlasını yaşıyordum bugün.
"Şey fark etmemişim. Pardon." Kısık sesli gülüşünü işittim.
"Neden benden özür diliyorsun ki?" diye sordu yan profilinden anladığım kadarıyla bana dönmüştü.
Aptallık yapıyordum ben iyice, ne dediğimi biliyor muydum ki? Resmen az sonra ayağa kalkıp rahat bırakın beni diye cığırıp esip gürleyecek gibi hissediyordum. Ama dilim işlemiyordu, o nasıl olacaksa!
"Seni rahatsız ettim sanırım. Diğer bir ihtimalle kafam karışık biraz ne dediğimi bilmiyor olabilirim." Başta toparlanmıştım ama sonra yine en dibe çökmüştüm. Ya onun yüzünden kafamın karıştığını sandıysa?
Yan gözlerle ona bakmaya çalıştım tepkisini ölçmek için. Asıl kafası karışık olan oymuş gibi duruyordu. Tuna gerçek hayatında oldukça sosyal ve insanların karşısında düşüncelerini çatır çatır söyleyecek biriydi. Ama şuan karşımda bir kedi gibi kıvrınıyordu sanki. Onun bu halleri gözüme gelse de ifademi bozmamaya dikkat ettim.
"Anladım." dedi sadece.
Ne diyeceğimizi ikimiz de bilmiyorduk. 'neden?' diye sorsam şimdi ona 'neden bana güzel dedin? cevabım olarak neyi bekliyordun benden?' diye sorsam çok mu ileri giderdim? Evet, fazlasıyla giderdim.
En iyisi ikimizin de iyiliği için bu durumdan kurtulmaktı.
Bir anda ayağa kalkıp bankta ki poşetlerimi hızlıca elime aldım. Telefonumu eşofmanımın cebine atarken Tuna'ya döndüm. Şaşkın ördek gibi oturduğu yerden bana bakıyordu. Kahverengi saçları alnına hunharca savrulmuştu ve bu gözlerini daha küçük ve çekik göstermişti. Bir anda yanaklarından sıkıp mıncıklayasaım gelmişti.
"Ne oldu?" diye sordu şaşkın bakışlarla.
Ne uyduracaktım? Hah, bulmuştum bile.
"Benim gitar kursuna gitmem gerekiyordu, konuşurken aklımdan çıkmış. Hem geç de kaldım, gitsem iyi olur." dedim tane tane. Sesim büyük ihtimalle tiz çıkmıştı. Tuna ekşimiş yüzüyle ayağa kalktı.
"Ne yani? Gidecek misin şimdi?" Sorduğu soru tekrar aynı domates halime bürünmeme yardımcı olurken ne diyeceğimi bilemedim. Kalmamı mı istiyordu? Gitme mi demeye çalışıyordu?
"E-evet." dedim kafamı sallayarak. Gözlerim onda değil, tek tük dizilmiş ağaçlardaydı.
Sessiz kaldığında gitmek için harakete geçtim. Her ne kadar onunla akşama kadar hatta günlerce burada oturmak için can atsam da bu kadar adrenalin ikimize de zarar veriyordu. İnkar edemezdim asla.
Kolumdan tutulup çekilmemle kocaman olmuş fal taşı gibi açılmış gözlerimle arkama döndüm. Tuna eliyle kolumu kavramış kızgın bakışlarla bana bakıyordu. Gözüm bileğine takılı kalınca ona geri verdiğim siyah ip bilekliği gördüm. Yüzümde olanlardan bağımsız ufak bir tebessüm belirdi. Takıyordu demek ki, atmamıştı. O sözünde durmuştu.
Onun da gözleri bileğinde ki bilekliği kayınca yüz ifademi inceledi. Birşey çaktırmamak adına hızla gülümsememi sildim suratımdan. Bakışlarım onu bulduğunda pür dikkat tepkilerimi incelediğini gördüm. Neden öyle garip garip bakıyordu ki?
"Şimdi ne oldu?" dedim fısıltıdan farksız sesimle. Ne yaptığını yeni fark ediyor olacak ki yüzü eski halini aldı ama hala kolumu bırakmamıştı.
"Gitmesen...Hem daha konuşacaklarımız bitmedi." Konuşacaklarımız çoktan bitmişti zaten Tuna demeye dilim gitmedi. Onunla kalmamı istiyordu, bunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Sadece bahane yaratmaya çalışıyordu.
Anlamamazlığa vurdum, her ne kadar inkar etsem de onunla kalmayı vakit geçirmeyi sussak bile yan yana olmaya can atıyordum. Kafam ayak ucuma düşerken saçlarım yüzümü kapatmıştı tekrar. Bir cevap vermemiştim ama Tuna beni rahat bırakacağı benzemiyordu. Eliyle kolumdan tuttuğu gibi banka geri çekiştirmiş oturtmuştu. İtiraz bile edemiyordum yaptıklarına.
O derece birbirine karışmıştı tüm duyularım. Şuan ne yaşıyorduk biz?
"Birlikte vakit geçirelim, sıkılıyordum ben de beraber birşeyler yapabiliriz." dedi ardından derin bir soluk bıraktı havaya. O da zorlanıyormuş gibiydi. Bazı kelimeleri yutuyordu fark etmese de. Hemen sözlerinden sonra devam etti. "Eğer sen de istersen tabi."
Ne söyleyecektim?
Gözlerimi kırpıştırdım birkaç defa. Sahiden benimle vakit mi geçirecekti? İkimiz, beraber, tek başımıza?
Dilimle dudaklarımı yalayıp ona döndüm. Ne diye eli hala kolumdaydı ki? Bu beni yalnızca heyecana sürüklüyordu. Saniyeler birbirini kovaladı ancak ne o sıkıldı benim cevabımı beklemekten ne ben ses çıkarmayı başarabilmiştim. Vereceğim cevap birşeylerin başlangıcı olabilirdi.
Korkuyordum. İşleri batırmaktan acayip korkuyordum.
Fake bir hesaptan yazarken aklımdan ne geçiyordu ki? Onunla küçücük okulda hiç karşılaşmamayı mı?
Hangi akla mantığa sığıyordu bu düşünce?
Herşeyi boşverdim, kendimi dinledim en çok da kalbimi.
"Tamam." dedim büyük bir sevecenlikle. "Bugün kursu ekebilirim ama eğer beni eğlendirmezsen-" diyecektim ki sözümü böldü yüksek çıkan heyecanlı sesiyle.
Güldüm, aşıktım ona.
"Eğleneceksin. Söz veriyorum bu kararı verdiğine pişman olmayacaksın."
Onun sözleriyle kendimden geçmişken elimi kavradığı gibi parkın çıkışına sürükledi bedenimi. Poşetlerimi bile son anda elime alabilmiştim.
Eli elimdeydi!
Parmakları avuçlarımı kavramıştı. Ağlamak istiyordum, bir kez daha Tuna için.Gözlerim dolmuştu, neler oluyordu en ufak bir fikrim yoktu.
Aklımdan geçen tek şey bu kez mutluluktan ağladığımdı.
Seni seviyorum Tuna, her şeyinle.
♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Sarısı | texting ✓✓
ChickLit"Ama bundan sonra karşılaşacağımıza emin gibisin sanki." Kaşlarını kaldırıp indirdi. "Hissediyorum diyelim." dedikten sonra parmağını yavaşça bana doğru uzattı. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışır gibi ona bakarken hafifçe burnumun üzerine vuru...