kırk bir

29 6 0
                                    

Ben Gülen Şahin.

Ailesinin etrafına ördüğü duvarlardan dolayı çevresini göremeyen o kızım. Susmak bedenine en büyük ilaç olan, annesinin ile babasının tek çocuğu olan kız.

Oysa ki herkes ister ailesinin üzerine titrediğini görmek ister değil mi? Sıkıldım, bunaldım, korumacı tavırları beni kısıtlamaktan başka hiçbir işe yaramadı.

Sırf onlar istedi diye, Tuna'ya daha fazla kötülük yapamamak için ayırmıştım yollarımızı.

Tuna ise beni zaten hiç hatırlamıyordu, unutmuştu. Onun için fazla kolay olmuştu beni hayatından silip atmak. Üç yıl geçmişti ancak hala aynı şey geçerliydi. Hatırlamıyordu, zorlamak istemiyordum.

Ona kızamıyordum.

Şimdi ise beni öğrenmişti, geçmişine karşı bir sürü soru işareti olmalıydı kafasında tahmin edebiliyordum. Sarışınım demişti bana, belki de içinden böyle seslenmek gelmişti. Mutluluktan ağlamak istiyordum ancak aklıma son anda gelen babam beni hiç iyi duygulara sürüklemiyordu. Bir tarafta dünyanın en güzel hissi bir tarafta ailesi tarafından küçük bir açıklamaya bile ihtiyaç görülmemiş küçük bir kız çocuğu vardı ortada.

Eski hatalar, kayıp giden hayatlar...

Hepsi birer toz parçasından ibaretti. Üflersin uçar gider, izini ardına bıraktığından haberi bile olmadan.

Dikildiğim yere boş bir bakış attım. Eğer babamın itirafını duymamış olsaydım Tuna ile buluşacağımız gereken yere gelmiştim. Büyük çınar ağacının altına... Güzeldi burası, sakindi ve çokça huzur barındırıyordu.

Tuna, aklımdan hiç çıkmıyordu.

Beni sahiplenmişti, ona yazanın ben olduğumu biliyordu. İyi de nereden nasıl öğrenmişti? Nefessiz kalmış gibi kalbim küt küt atarken destek almak istercesine yanımda ki ağaca tutundum. Nefesimin düzene girmesini beklerken nereden geldiğini anlamadığım bir el bileğime sarıldı. Yüzüm anın şokuyla arkaya dönerken bakış açıma giren yüz gözlerimin dolmasına neden oldu.

Gözleri kızarmıştı, yorgun görünüyordu. Sanki beni burada gördüğüne çok şaşırmış gibiydi, oysa ki bu durumdan gram şikayetçi olmadığı belliydi.

İki kolumdan kavrayıp öylece yüzüme bakarken ne bir tepki verebiliyordum ne de dilimi bıçak acıyordu. Hissiz gibi sadece onu izliyordum. Özlemiştim, kokusunu özlemiştim.

Sigara kokusunu bastırmıştı.

Neden içmişti? Benim için miydi?

Elleri yavaş yavaş kolumdan yukarı çıkıp yanaklarımı kavrarken bana kırılgan bir cam parçasıymışım gibi davranıyordu. Sanki bırak desem anında geri çekilecekmiş gibi. Korkuyordu, ani bir tepki verip onu yaralamam dan korkuyordu.

Bilmediği birşey vardı, ben kendimi öldürürdüm onun saçının teline bir zarar gelmesine izin vermezdim.

Alnı yavaşça alnımı bulduğunda, "Sarışın." diye bir fısıltı çıktı dudaklarından. Gözlerimiz birbirine kenetlerirken soluğu yüzüme çarpıp etkisini yitiriyordu.

Solgundu, sebebi bendim.

Ağlamamak için direniyordum.

Baş parmağı yanağımı okşarken bu anın gerçek olmasını diliyordum, çok güzeldi. Tuna çok fazla güzeldi.

Güneş Sarısı | texting ✓✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin