17. BÖLÜMHayat: (gülümser) ablacım ben topladım sofrayı senin kahve makinen öttü haberin olsun.
Feza: (sakince merdivenlerden inerken) geldim ablacım.
Kahveleri aldıktan sonra merdivenlerden çıkıp Vefa'nın odasına yönelir. Feza Vefa ve Afife'nin konuşması üzerine kapının önüne gelir. Dinlemeyi çok sevmese de kulak misafiri olur konuşmanın geri kalanına.
Afife: Oğlum sen yapabilecek misin Mardin de? Feza için değer mi?
Vefa: (gülümser) Değer. Ama.. (keser)
Feza: (hayal kırıklığıyla odaya girer) O değil ben onunla amerikaya gidecektim Afife Sultan. (Gözünden yaş süzülür) Hem de Edebiyat öğretmeni olmama rağmen. Orada ne yapacağımı bilmememe rağmen. Belkide yıllardır emek verdiğim mesleği yapmamama rağmen.
Afife: (sakince) beni yanlış anladın kızım.
Feza: (acıyla gülümser) kızım deme. (Afife'de ayaklanır) albayım haklı altında ezileceğin kelimeleri kullanma. (Gözünden yaş süzülür) yalanmış demek ki. Vefayla sizi eşit görüyorum falan hepsi palavraymış. Ben sana o gün de dedim. Yapma eşit değiliz böyle konuşma sonra kötü olur dedim, canım yanar dedim. (Vefa'nın gözünden yaş süzülür) kötü oldu Afife Sultan. (derin bir nefes alır) kötü oldu.
Ardından elinde ki kahveleri masaya bırakıp odadan çıkar. Hızla evden çıkan Feza'nın arkasından Vefa'da çıkar. Çıkar çıkmasına da Feza çoktan bir taksiye binip oradan uzaklaşmıştır.
Vefa: (bağırır) off! Fezaa off!
Ali: (şaşkınlıkla dışarıya çıkar) ne oluyor? (merakla) abim ne oldu?
Vefa yüzünü Ali'ye döndüğünde gözünden yaş süzülür.
Ali: (şaşkınca) lan? Kurban olurum göz yaşına abim ne oldu?
Vefa: (kaldırımın kenarına çöker) Annemle Feza kapıştı yani daha doğrusu annemin laflarını Feza çok yanlış anladı.
Ali: (sakince) ne dedi ki Afife sultan.
Vefa: (sakince) ya sen Mardine gideceksin ama Feza için değer mi? (ali şaşırır) ama başını duymadı. Ben olsam Feza için dünyanın öbür ucuna giderdim. Ona değer. Ama sen mardine diye devam ediyor.
Ali: (sakince) hadi be. Kötü olmuş.
Vefa: (sakince) nereden bulacağım şimdi onu?
(küçük bir çocuk gibi bakar Ali'ye) abi bir şey yap.Ali: (sakince gülümser) Valla böyle durumlarda gideceği iki yeri var. Biri galatanın kulübesi ama Ankara'dayız. Biri de eski evimiz. (gülümser) benim Hayat'ın ve Feza'nın evi.
Vefa: (sakince) nerede ev?
Ali: (gülümser) çukurambarın arkasında dur. (İçeriye gider ve 2 3 dakika sonra döner) al burada adres tam yazıyor. (anahtarı uzatır) bu da anahtarı.
Vefa: (gülümser) abi.
Ali: (sakince) he?
Vefa: (gülümser) he mi? (derin bir nefes alır) neyse sen abilerin bir tanesisin.
Ali: (sakince) bir taneyim zaten. Bu beni övmüşsün sayılmaz ama borcun olsun önce mavişimi getir hadi. (Vefa gülümser ve sarılır. Ali'de ona sarılır)
•••
Feza eski yatağına oturmuş sobanın çıtırtısını dinliyordur. Kapıda belirenin yüzünü dönmeden Vefa olduğunu anlamıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Fanfiction" Kim bilebilir kimin halini Dil söylemez yüreğin harbini İç hisseder hakikat sırrını Ağırdan al yargını yar aman.." Sezen Aksu - Ulan İstanbul'u özleyenlere..-