Bayadır yeni bölüm yazmıyordum çünkü bu hikaye tamamen uydurma bir hikayeydi. Ama bir gün hiç beklemediğim bir anda hayatımda kocaman bir değişiklik oldu. Hayatıma birisi girdi. Hikayedeki "Berk" gibi. Ben de bu durumda Duygu oluyordum tabiki. Baktığınızda kaybolacağınız derecede mavi gözlere sahip, mükemmel gülümsemesi olan, sarışın uzun boylu ve yakışıklıydı. Aslında gerçek şu ki bu şehire taşınalı 1 buçuk sene oldu ve buraya taşındığımda arkadaşlık isteği gönderdiğim ilk kişiydi. Popülerdi, bulmam zor olmamıştı. Arkadaşlık isteğimi ertesi gün kabul etti ama benim farkımda değildi. Haklıydı da. Ben sıradan, hiçbir özelliği olmayan, popüleritesi bile düşük bir kızdım ki hala da öyleyim. Bu yüzden ona mesaj atmadım. Korktum.
Tam 1 ay önce bugün bir şeyler değişti. Hikayenin 7. bölümünü yazdığım sırada bildirim geldi. Oyun isteğidir diye önemsemedim ama meraklı olduğum için bildirimi açtım. "G... B... profil fotoğrafınızı beğendi." Yanlışlıkla falan oldu herhalde diye düşündüm. Sonra bir bildirim daha geldi diğer fotoğrafımı da beğenmişti. Ben de onunkileri beğenmeye başladım. O da benimkileri beğenmeye devam etti. Cesaretimi toplayıp "Teşekkür ederim." diye mesaj yazdım ama göndermekte kararsızdım çünkü hala korkuyordum. Bir an için gözlerimi kapadım ve mesajı göndermiş bulundum. Cevap yazdı hemen. Tabiki hiçbir şey yokmuş gibi cool cool yazmaya devam ettim. O gün sabah 5'e kadar konuştuk. Sonra uyumak için konuşmayı kestik. Uykum ağır olduğu için ertesi gün akşam 4'e yakın uyandım. Ona mesaj atmak istiyordum, hemen bilgisayarı açtım. Bir kaç tane mesaj vardı ve 3 tanesi ondandı. "Günaydın." , "Hala uyuyor musun?" , "Uykucu" diğer mesajları umursamadan ilk onun mesajını açıp cevapladım. Yine bütün gün konuştuk, saat gece 2 gibi de kamera açtık. O kadar mükemmel görünüyordu ki size bunu anlatamam. Aradan 1 buçuk saat geçti, hala kamerada konuşuyorduk ve birden bire "Benim olmalısın." dedi. İlk önce şaşırdım, dalga geçiyor falan sandım. O kim ben kim dedim içimden. Ama ciddiydi. Tabiki de hiç düşünmeden kabul ettim. Yine sabahladık.
Alarmımı saat 10:00'a kurdum ama alarm çalmadan önce uyandım. Heyecandan uyumamıyordum. Hazırlandım ve evden çıktım. Beni almaya gelmişti. Yanında çok kısa kalıyordum. Utandım, beni beğenmez kesin diye düşündüm ama direk sarıldı. O an yaşadığım mutluluğu hiçbir kelimeyle anlatamam. Yürüdük el ele. İlk defa sevgilim elimden tutup benimle yürümüştü. İlk defa bir sevgilimin yanında bu kadar rahattım. Sonra duvarın üstüne oturdum. O da karşımda ayaktaydı. Duvar biraz yüksekti ve ancak aynı boyda olmuştuk. Bana baktı, ben de ona. Gözleri o kadar güzeldi ki, masmavi.. Baktığınızda sonsuzluğa inanırdınız. Ben o gün sonsuzluğun var olduğuna inandım. Ben o gün çirkin de olsam beni sevebilecek birisinin olduğuna inandım. Ben o gün kendime inandım. Yaşadığımı fark ettim. Hala kalbimin attığını, sevdiğini, heycanlandığında ritminin değiştiğini hissettim. Bir kaç gün daha böyle geçti. Daha o ilk gün gözlerine baktığımda tamamen bağlanmıştım. Sürekli özlüyordum. Buluşup eve geldikten sonra cam açıyorduk, uyuyana kadar onu seyrediyordum. 3 gün sonra anneme anlattım. Fotoğrafını gösterdim "Yakışıklı çocukmuş." dedi. Tabiki de öyle diye karşılır verdim. Bir hafta sonra fotoğraf çekildik, her yere o fotoğrafı koydum. Babam da telefonumun ekranından görmüştü zaten. Açık giyinmeme ve geç yatmama kızdığı için annem onu seviyordu, bana savunuyordu. Kavga ederseniz o haklıdır sen çok cazgırsın diyordu bana. Hayatımın odak noktasıydı. Ama sonra yetmedi, büyüdü. Hayatımdaki şeyleri yavaş yavaş çıkartıp onun büyümesine izin verdim. Çok kısa bir süre içinde de hayatım tamamen o oldu. 24 gün iyisiyle kötüsüyle geçti.
Ama o 24. gün gitti. Bu sefer kızgınlık değildi. Sahiden gitmişti. Her yerden engelledi. "Bir daha karşıma çıkma." dedi. Ve o gün ağlamaktan ciğerlerimi hissedemez oldum. O varken midemde uçuşan kelebekler dışarı çıkmaya çalışırken boğazımda takılıp birer birer öldü. Nefes almamı zorlaştırdı. Nefes darlığım olduğu için daha da çok etkiliyordu. Hiçbir arkadaşımın zorlamasıyla sigara içmeyen ve nefret eden ben o gün hastalığıma rağmen sigaraya başladım. Yokluğunu sigara ve şarkılarla doldurmaya çalıştım. Gözlerimde derman kalmayana kadar uyumadım. 3 günde 2 buçuk saat anca uyudum ki o da uyuyakalmalarım sayesinde. Şimdi o seni gördüğümde, duyduğumda, konuştuğumda ritmi hızlanan kalbimi hissedemiyorum. Sadece acı var. Sadece gözyaşı var. Sadece ağlarken çıkan hıçkırıklarım var. Sadece sigara var. Sadece şarkılar var.
Eğer merak ediyorsanız hala seviyorum, hem de ilk günki gibi. Defalarca kez aşık olabilirsiniz aynı kişiye. Ama o aşkı yerinden söküp atamazsınız. Bunca şeye rağmen hala güveniyorum da ona. Zaten biliyordum gideceğini . Herkes bir gün gider. Sadece bu kadar erken olmamalıydı diyorum. Daha yaşayacağımız çok şey vardı. Ne kadar yalvarsam da, ağlasam da değişmeyecek. O gitti ve beni ölüme terk etti. Uçurumdan beni o kurtarmıştı. Kurtardığı gibi de geri bıraktı. Ama bu sefer daha sert ve daha hızlı düşüyorum. Yine de benim umudum var. Yeniden istersen eğer ben bıraktığın uçurumdan, bir boşluğa düşüyorum; hala bir şansımız var ve dibe vurmadan kurtarabilirsin beni.
-DeathlessDaisy