Uyandığımda saat gece yarısını geçmişti. Nasıl bu kadar uyuyabildiğimi merak ediyordum. Karanlık olmasına rağmen tavanı görebiliyordum. Bir süre tavana bakarak bugünü düşündüm. Pek de fena bir gün sayılmazdı, en azından bu sefer uykumu kesinlikle almıştım. Artık tavanla aramdaki romantik bakışmayı keserek telefonumu elime aldım. Facebook hesabıma girdim. Bir kaç mesaj gelmişti, normalde mesajları kontrol etmem ama şu an içimden bir ses kontrol etmem gerektiğini söylüyordu. Öyle de yaptım. Bir an için kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissettim çünkü bana mesaj yazmıştı. "Selam :)" sonundaki gülücüğü görünce birkaç saniyeliğine kendi gülümsemesi zihnimde belirdi. O çok.. çok.. kesinlikle mükemmeldi. Kusursuzluk tanımının ta kendisiydi. "Selam :3" yazarak ona gönderdim. Anında cevapladı sanki beni bekliyormuş gibi..
O: Nasılsın?
-Sanırım iyiyim, sen?
O: İyi olmaya çalışıyorum. Bugün yemekten sonra seni göremedim ve meraklandım. İyi olduğuna emin misin?
(Aman tanrım! Beni merak etmişti. Beni önemsiyordu.)
-Evet, teşekkür ederim. Sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı ve gayet iyi dinlendim.
O: Pekala..
*Bir kaç saniye sonra*
O: Haa, bir de şey.. Bugün sen yokken matematik ödevi için gruplandırma yapıldı.
-Eee?
O: Herkes sıra arkadaşıyla grup oldu. Yani biz de seninle grup oluyoruz bu durumda.
Nee??! Ne?! Ne demişti o?? Yok artık daha neler. Ben daha yüzüne bile bakamazken bir de evine gidip onunla birlikte ödev mi hazırlayacaktık? Ahh, hadi ama. Şaka yapıyor olmalı..
-Biz mi? İkimiz? Sadece ikimiz? Birlikte?
O: Evet, birbirimizi tanımadığımızın farkındayım ama ödevler 2 gün sonraya hazır olmalıymış. Yani bu yüzden yarın hazırlamamız gerekiyor.
-Peki nasıl hazırlıycaz?
O: Sakıncası yoksa yarın okuldan sonra benim evime gidebiliriz. Yanlış anlama, ailem benimle birlikte yaşamıyor bu yüzden daha rahat ödev yapabiliriz diye düşündüm. Yani bilirsin dik dik bakan kimse olmayacak veya saçma sapan sorularla sıkan kimse olmayacak.
-Peki..
O: O zaman yarın görüşürüz.
-Görüşürüz, iyi geceler.
O: İyi geceler.
İnanamıyordum. Bir tür şaka gibiydi. Sevinmeli miydim yoksa üzülmeli miydim onu bile bilmiyordum. Düşünceler içinde boğulurken uyuyakalmıştım.
Sabah telefonumun alarmıyla uyandım. Güzelce gerindikten sonra uykumun açılması için biraz tavanı seyrettim. Birden aklıma okuldan hemen sonra Berk'in evine gideceğim gerçeği geldi. Yataktan bir ok gibi fırlayarak dolabıma koştum. Giyecek hiçbir şeyim yoktu.. ne harika. Yine de birbirini tamamladığını düşündüğüm ve bana yakışan siyah eteğimle siyah salaş t-shirtümü giydim. T-shirtümü eteğimin içine tıkıştırdım. Saçlarıma fön çekerek düzeltmeye karar verdim. Ojelerimi sürüp hafif bir makyaj yaptım. Tüm bunlar bittiğinde boy aynasında kendime baktım. Fena görünmüyordum. Hatta güzel olmuştum diyebilirdim.
Alt kata annemin yanına indim. Telefonda oyun oynuyordu ama önünden geçerken gözlerini bana dikerek ben mutfağa girene kadar süzdü. Ardından da;
Annem: Kim bu şanslı çocuk?
Gözlerim kocaman açılmıştı. Annemin bir medyum olduğundan şüphelenmiştim. Sorusuna soruyla cevap vermeye karar verdim.
-Hangi çocuk?
Annem: Okula böyle gitmeni sağlayan çocuğu soruyorum.
-Anne öyle birisi yok. Bugün bunları giymek istedim, olamaz mı?
Annem: Peki öyle olsun.
-Şey.. Bu arada okuldan sonra geç gelicem. Arkadaşımın evine matematik ödevini yapmaya gitmek zorundayım.
Annem: Tamam ama çok geç kalma.
-Kalmam.
Kapıdan çıkarken anneme "Seni seviyorum." dedim. O da aynı şekilde karşılık verdi. Sonunda evden çıkabilmiştim.
Okula doğru yürümeye başladım. Heyecanlı değilim dersem yalan olurdu. Hala inanmasam da sanırım olacaktı. Ne olacaktı? Alt tarafı ödev yapacaktık. Abartmaya gerek yoktu. Okula geldiğimde Gamze hemen yanıma geldi.
-Berk'le grupsunuz. Hadi yine iyisin.
Gözlerimi devirdim. Bunu sık sık yapardım. Sanırım en büyük hobilerimden birisi göz devirmek.
-Hiç gözlerini devirme. Çocuk taş gibi, okuldaki kızlar ona bayılıyor. Sıra arkadaşın olduğu için çoğu kız zaten seni kıskanıyordu bir de bu grup olmanız duyulursa düşünsene. Popülerlikte zirve yapacaksın. Sevinmelisin.
Bunların üstüne bir de kahkaha patlattı. Ben de karşılık olarak güldüm.
-Popüler olunca beni unutma sakın. Unutma en yakın arkadaşın benim. Beni de yanında gezdir ki Berk'in arkadaşlarıyla tanışabileyim.
Kocaman bir sırıtış fırlattı. Sadece ödev yapmak için evine gidecektim bunda abartılacak ne vardı bu kadar anlam veremedim.
-Sadece ödev yapmak için evine gideceğim, Gamze. Bunda bu kadar abartılacak bir şey yok. Arkadaş bile değiliz. Sorsan adımı bilmez.
Yine sesli bir kahkaha attı. Neden gülüyorsun diye sormama kalmadan konuşmaya başladı.
-Çocuğun senden hoşlandığı o kadar belli ki. Ne kadar safsın Duygu. Adını bilmiyorsa dün matematik öğretmenine nasıl oldu da "Duygu bugün rahatsızlandı ve eve gitti. Onunla grup olabilirim, sanırım matematiği benden iyi, bana çok yardımcı olur." dedi?
Gözlerim irileşti. Bundan haberim yoktu. Herkesin sıra arkadaşıyla grup olduğunu söylemişti.
-Bu konuyu konuşmak saçma ortada hiçbir şey yok. Ödev yapacağız sadece.
Gamze tam bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama zil çaldı. Sınıfa doğru yürüdük. Cem bana hiç anlayamadığım bakışlar attı. Görmemezlikten gelerek sınıfa girdim. Yerime oturdum. Berk her zamanki gibi kulaklıklarıyla şarkı dinliyordu. Gün boyu konuşmadık. Çıkış zili çaldığında herkes sınıftan çıkmıştı. Bense uğurlu kalemimi arıyordum. Berk ve ikimiz vardık. Kalemimi bulmama yardım etti.
-Benimlesin değil mi?
-Evet, ödevler önemlidir.
-Pekala.
İşte evine gidiyorduk. Kalp atışlarımın çıkardığı sesi duyabiliyordum.