~ 8. Bölüm ~

348 97 0
                                    

Okulumuza ait otopark vardı. Benim arabam yoktu ama Berk'in vardı. Bu yüzden otoparka ilk kez geliyordum. Etraf çok sessizdi. Adımlarımızın seslerini duyabiliyordum. İki çift ayak sesi.. Bir kaç dakika yürüdükten sonra arabasının yanına varmıştık. Arabalarla ilgili bilgi sahibi değildim ama bu arabanın en az bizim ev kadar pahalı olduğunu bakarak anlayabiliyordum.

Arabaya bindik. Emniyet kemerlerimizi takmayı ihmal etmedik tabi ki. Koltuklar çok rahat olmasına rağmen rahat değildim. Çünkü yanımda, daha sadece 2-3 kelime konuştuğum çok yakışıklı bir çocuk vardı. Nasıl rahat olmam beklenebilirdi? Berk de rahatsız olduğumu fark etmiş olmalı ki bakışlarını yoldan çekerek bana yöneltti.

O: Bir sorun mu var?

-Hayır.

O: Bir şeylerden rahatsızlık duyuyormuşsun gibi oturuyorsun. Koltukta mı sorun var?

-Hayır, gayet rahatım. Koltukta rahat. Hiçbir sorun yok.

O: Pekala.

Bakışlarını yine yola odakladı. Bense konuşurken yüzüne bakmıyordum. Daha doğrusu bakamıyordum. İnsanlarla iletişim konusunda sürekli sıkıntı yaşardım ama bu daha farklıydı. Göz temasını zaten seven birisi değilim. Fakat onun gözlerine bakmak istiyordum, yine de bakamıyordum. Biraz tuhaf biri olduğumu düşünüyorsanız haklısınız. Öyleyim. Genelde herkes aynı şeyi söyler zaten.

Ben düşüncelerime daldığım sırada Berk, arabayı yavaşlattı ve durdurdu. Geldiğimizi anlamıştım. Arabadan indik. Eve dışardan baktığımda fazla büyük ve muhteşem olduğunu düşündüm. Özel okulda okuyorduk ve okulumuz yaşadığımız yerdeki en büyük okuldu. Bu ev; okulumuzun yarısı kadar vardı. Belki de yarısından bile büyüktü. Bu denli zenginlerken neden bizim okulda okuyordu ki? Gidip yurtdışında okuyabilirdi. Bunu gerçekten merak etmiştim.

Berk anahtarlarını ararken ben hala evi inceliyordum. Neden anahtar arıyordu? Bu kadar büyük bir evde illaki bir de hizmetçileri vardır. Ne kadar çok şey düşünüyordum. Düşünceleri kafamdan attım. Berk de sonunda kapıyı açabilmişti. İçeriye girer girmez gözlerimi kocaman açtım ve etrafa bakındım. Her şey muhteşem görünüyordu. Tıpkı onun gibi. Tam ona yakışır bir evdi.

O: Burası da benim evim işte. Benim diyorum çünkü gerçekten benim. Annemler pek sık gelmezler işleri dolayısıyla. Diğer evde kalıyorlar.

-Sen neden onlarla gitmedin?

O: Çünkü yalnız yaşamaya alıştım. Böylesini daha çok seviyorum. Bazen Cem gelip kalıyor. Beraber takılıyoruz.

-Anladım.

O: İyiki ailemle gitmemişim.

-Neden?

O: Şu an için konuşulması gereken konular değil. Odama çıkalım mı? Veya istersen buralarda bir yerlerde de yapabiliriz ödevi. Nerede daha rahat edersin?

-Benim için fark etmez.

Hala yüzüne bakamıyordum. Bundan rahatsız olduğunu hissedebiliyordum ama elimde olan bir şey değildi. Ona bakınca midemde tuhaf şeyler hissediyordum. Şu ödevi bir an önce yapıp eve gitmek istiyordum. Lanet ödevler...

O: Gelmiyor musun?

Merdivenin üçüncü basamağında durmuş ve bana bakıyordu. Sesini duyunca kendime geldim.

-Geliyorum.

Merdivenlere doğru yürümeye başladım. O da yavaş yavaş basamakları çıkıyordu. Üst katta koridor boyunca uzanan bir sürü kapı vardı. Bu kadar odayı ne yapıyorlardı acaba? Evdeki hizmetçilere üzülmüştüm. Odasının kapısına geldik, kapıyı açıp içeri girmemi sağladı. Bu kez de odasını incelemeye başlamıştım. Tavan arasını andıran bir odası vardı. Evin diğer bölümlerine göre çok farklı bir atmosferi vardı. Benim odama benziyordu. Hatta fazlasıyla benziyordu. Duvarlar posterlerle kaplıydı. Çatının olduğu duvarda ise yatağı vardı. 2 kişilikti. Yanlış saymadıysam 5 tane gitar vardı. Ve çeşitli süsler asılıydı. Ama duvarın birisi boştu. Neden boş bıraktığını düşündüm. Sonra gözüme kitaplık takıldı. En sevdiğim kitapların neredeyse çoğu vardı. Kitaplık küçüktü. 20-25 kitap ancak vardı. Onun dışında küçük araba maketleri ve bir kaç kupa vardı. Kitaplığın hemen yanında albümlük vardı. Müzik zevki benimkiyle birebir aynıydı. Hep böyle birisiyle tanışmak hayalimdi.

Sonsuzluk MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin