~ 3. Bölüm ~

457 118 2
                                    

   Neden hep böyle şeyler benim başıma gelir bilmiyorum. Bari başkası otursaydı yanıma. Cemi okulda tanımayan yoktu sanırım. Havalı çocuklar böyle yaparlar sonuçta. Ayrıca çok konuşurlar ama boş konuşurlar. En azından ben böyle düşünüyorum. Diğer kızlar nedense onları çok ilgi çekici buluyorlar. Ben mi? İşim olmaz. Ben bunları düşünürken çocuğun kimseyle konuşmdığını ve kulaklıkla müzik dinlediğini fark ettim. Baya şaşırmıştım ben hemen sınıftaki kızlarla iletişime geçer diye düşünüyordum. Diğer kızlar dedim çünkü benimle konuşmaycağını biliyordum. Neden mi böyle dedim? Çünkü kendimi okuldaki en çirkin kız ilan etmiştim de ondan. Belki size göre abartıyor olabilirim ama kendimde beğendiğim 2 özellik vardı; tarzım ve müzik zevkim. Güzel olmama gerek yoktu zaten, yalnız mutluydum. Böyle dediğime bakmayın daha önceleri tabiki sevgilim oldu sadece erkekler için güzel olmak gibi bir çabam yoktu. Doğaldım. Beni sevecek olan kişi böyle sevmeliydi, ben olduğum için sevmeliydi. Onun sevdiği tarzda bir kız olmaya çalışsaydım o ben olmazdım. Başkası olurdu. Öyleyse gidip başkasıyla sevgili olsa da değişen bir şey olmazdı. Kendim olmayı seviyordum.

   Ben yine düşüncelere daldığımı farkedip kendime döndüm. Tam kulaklığımı kulağıma taktım ve kapı açıldı. Sonunda sınıfa bir öğretmen gelmişti. İlk 10 dakika tanışmakla geçti. Bu arada yanımdaki çocuğun ismini de öğrenmiş oldum. Adı Berk'di. Bunu neden bu kadar önemsedim ki ben şimdi? Önemsiz bir ayrıntıydı. İlk günden ders işlemeyiz umuduyla telefonumu çıkardım ama tabiki de yine hayallerim yıkılmıştı, ders işlemeye başlamıştık. Gerçi dersin bitmesine 10 dakika kalmıştı. 10 dakika daha sabredebilirdim. Öğretmen dersi anlatırken başka şeyler düşünüyordum. Saçma sapan şeyler. Mesela "Uyurken neden çitten atlayan koyunları sayarız?" gibi saçma ve garip düşünceler içindeydim. Artık yeter diye içimden geçirirken zil çaldı. Hemen kulaklığıma sarıldım. Kafamı sıraya koyup huzur içinde çalan şarkıyı dinliyordum. Birkaç şarkıdan sonra iyice rahatsız olmaya başladım çünkü bizim havalı arkadaş -Berk- hala yanımda oturuyordu. Zil çaldı tenefüs oldu hala oturuyor. Tenefüste hiç oturulur mu? Tamam belki ben de oturuyordum ama ben havalı değildim. O sınıfta oturamazdı. Bugün ne çok düşünüyordum böyle.

   Bütün gün aynı şekilde geçti. Çocuğun neye benzediğini bile bilmiyordum çünkü bakmıyordum. Ve hiçbir tenefüste dışarı çıkmadı. Tuhaf birisiydi diyebilirim. Benim gibi bütün tenefüslerde kulaklıkla şarkı dinliyordu. AMAN TANRIM! Yoksa ben de mi dışarıdan bakıldığında böyle tuhaf birisi olarak gözüküyordum? Yok ya hayır. Aslında sanırım evet. Neyse bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Sonunda çıkış zili çalmıştı. Eve Gamze ile birlikte gittik. Bu süre içinde Gamze hep yanındaki çocuğu anlatıp durdu. Ben de mecburen onu dinledim. Zaten bu hep böyle olmuştur; o anlatır, ben dinlerim.

   Eve geldiğimde annem "Okulun nasıl geçti?" gibi monoton bir soru sormuştu. Her zamanki annem işte. Ne kadar cevap vermemekte ısrar etsem de annem benden daha ısrarcıydı. Madem o her zamanki sorusunu sormuştu ben de her zamanki cevabımı verebilirdim. "Klasik." diyerek geçiştirdim. Zaten klasikti, tek fark Cem'e yalakalık yapmamdı sanırım. Günlük tutmayı hiç sevmeyen birisiyim ama bugün içimden günlük tutmaya başlamalısın diye bir ses duydum. Nasıl yani demeyin ben de pek anlamıyorum. Arkadaşımın bana yılbaşında aldığı pembe tüylü -ayrıca pofuduk ve yumuşacık- olan günlüğü dolabımdan çıkardım. Ne yalan söyleyeyim o günlüğü çok seviyordum, hatta o kadar çok seviyordum ki yazı yazıp kirletmeye kıyamıyordum. Ama bu sefer kararlıydım. Günlük tutacaktım. Daha önce hiç günlük tutmadığım için nasıl başlamam ya da ne yazmam gerektiğini bilmiyordum. Fazla klasik ve ayrıca mektuba başlar gibi başlamış gibi olacaktım ama aklıma başka bir şey gelmiyordu.

       Sevgili günlük,

   Bugün okulun ilk günüydü ama ben hiç heyecanlı değildim. Annem yine her zamanki gibi muhteşem şakalarından birisini daha yaparak başlamıştı güne...

   Ah tanrım hadi ama bunu yapamayacağım. Çok saçma bir şey bu. Günlük yazmayı hiçbir zaman sevmedim zaten. Neden günlük tutarlar hiç anlamıyorum. Günlüğü kapattım ve yine dolaptaki yerine yerleştirdim. Okulun ilk günü olduğu için tabiki de ödev vermemişlerdi. Kitaplığımdaki tüm kitapları da okumuştum. Yapacak hiçbir şey bulamayınca yatağıma uzanıp düşünmeye başladım. Aklıma ilk gelen şey ise Cem oldu. Zaten diğer günlerimden farklı olarak bi Cem'i kantine davet etme olayım vardı. Ekşınlı bir hayatım olsaydı ben de günlük tutabilirdim. Yani suç bende değil monotonlaşan hayatımdaydı. Sonra bir anda aklıma yanıma oturan çocuk -Cem'in arkadaşı- geldi. Çocukla 1 sene boyunca aynı sırayı paylaşacaktık ama daha yüzünü bile görmemiştim. Sadece hızlı bir şekilde bakıp hemen kafamı çevirmiştim ki bu süre 1 saniyelik bir süreydi. Yani yüzünü tanıyabilmeme olanak yoktu. Düşünmeyi kesip dizi izlemeye karar verdim ama Supernatural'ın bütün bölümlerini bitirmiştim. Sonra aklıma 3 sene önce izlediğim bir dizi geldi. Biraz beynimi zorladıktan sonra adımı hatırladım. "Fringe" bir dizi adı için güzel bir addı bence.

6. bölüme gelmiştim ama ortalarında uyuya kalmışım.

   Yine muhteşem çalar saatimin sesine uyanmıştım. Bana kalsa bütün gün yataktan hiç çıkmadan durabilirdim. Maalesef okul için hazırlanmam gerekiyordu. Bugün ne giysem diye düşünüp durdum. En son anchor baskılı yırtık pantolonumu ve atlet şeklindeki tişörtümü giydim. Bu sefer saçlarımı salık bıraktım. Hafif olacak şekilde bir makyaj -göz kalemi ve rimel- yaptım. Kahvaltı ve diş fırçalama olayları zaten klasik şeyler, söylememe gerek yoktur sanırım. Hazır olduğumda Conakers ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Okula bugün tek gittim çünkü Gamze daha fazla süslenecektir. Arkadaşımı tanıdığım için böyle diyorum. Sırf yanındak çocuk için bir ton giysi denemesi ve makyajla uğraşmıştır.

   Okula varmıştım. Bahçeyi süzdükten sonra okula girmek için yürümeye devam ettim. Sınıfa hiç giresim yoktu. Yine o çocuk ordadır. Orda mıdır? Umarım değildir. Sakince sınıf kapısının önünde durdum ve kapıyı açarak içeri girdim. Gözlerimi hiç yerden ayırmadan sırama geçip oturdum. Çocuğu fark etmediğimden dolayı gelmedi sanıp sevinmiştim. Çantamdan kalem çıkarmıştım ama çıkarmamla yere düşmesi bir oldu. Defterimi de çıkardıktan sonra kalemi yerden alacaktım ama gerek kalmadı çocuk yanımdaydı ve "Kalemini düşürdün." diyerek bana uzattı. O an kafamı kaldırıp ona baktığımda hiç bakmamış olmayı diledim. Çünkü.. çünkü... ççünnküüü......

Sonsuzluk MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin