~ 2. Bölüm ~

558 124 3
                                    

   Kapıda duran Cem'i -Gamze'nin eski erkek arkadaşı- gördüm. Cem hala Gamze'nin peşini bırakmamış mıydı?  Gamze'ye baktığımda Cem'i fark etmediğini anladım çünkü hala yanında oturan çocukla sohbet ediyordu. Cem ise kapıya yaslanmış gözlerini bile kırpmadan Gamze'ye bakıyordu. Her an kavga çıkabilirdi çünkü Cem fazla kavgacı bir tipti ve fazlaca egoist. Kendini vazgeçilmez sanan tiplerdendi ayrıca aşırı havalı olması da cabası. Gamze'nin etkileyemeyeceği erkek yoktu, Cem'i etkilemesi de pek zor olmadı. Ama Cem çok sıkıydı her şeye karışıyordu. Hatta Gamze'nin kiminle konuşup kiminle konuşmaması gerektiğine bile karışır olmuştu. Şımarık çocuk.. Şöyle tipler de ne bulurlar ki hiç anlamıyorum. Her neyse, Cem sürekli bir şeylere karıştığı için Gamze fazlasıyla bunalmıştı ve bu yüzden Cem'den ayrıldı fakat ondan ayrılması etkilediği zamanki kadar kolay olmamıştı. Cem bir türlü peşini bırakmamıştı. Bir ara bırakmıştı aslında yani en azından biz öyle sanıyorduk ta ki bugüne kadar. 

   Kavga çıkmadan önce sıramdan kalkıp kapıya doğru yöneldim. Cem'le konuşup engel olmalıydım. 

-Selam Cem. Nasılsın görüşmeyeli?

-İyiyim Duygu, sen nasılsın?

-İyiyim diyebilirim. Bayadır görüşemiyorduk ya kantine gidelim mi bana kahve ısmarlamana izin verebilirim sanırım.

-Hayırdır ne değişti de benimle kantine gitmeye karar verdin? 

-Ne demek ne değişti arkadaş değil miyiz biz? Arkadaşlar birlikte kantine gidebilirler bence.

-Şu an amacının Gamze'nin yanındaki serseriyi benzetmeme engel olmak olduğunu biliyorum ama boşa çabalama Duygu.

-Aaa hiç de alakası yok bir kere. Sadece uzun zamandır görüşemiyoruz belki sana iyi davranmaya karar verdim bu süre zarfı içinde olamaz mı yani?

-Emin misin?

-Evet hem de çok.

   Arada bir pembe yalanlar söyleyebilirim. Herkes söyler. Sonuçta bunu kötü amaçla değil iyi amaçla yapıyorum. Aslında pek de yalan sayılmaz sonuçta biz Cem'le arkadaştık. Birlikte kantine doğru yürümeye başladık. Kimse değişmemişti. Aslında bu iyi bir şeydi sanırım. Sonuçta onlar benim böyle arkadaşlarım olmuşlardı neden değişmelerini isteyeyim ki? Değişirlerse benim arkadaşlarım değil farklı insanlar olurlardı.

   Kantine kadar konuşmadan yürüdük. Okulu özlediğimi söyleyemem ama arkadaşlarımı gerçekten özlemiştim. Okul güzel bir yer olmasa bile ortam ve arkadaşlıklar gerçekten güzeldi. Kantinin önüne geldiğimizde yaz tatilinde hiç görüşemediğim bir arkadaşıma-adı lazım değil- rastladım. O sırada Cem'in de bir arkadaşıyla konuştuğunu gördüm. Konuştuğu çocuğa sadece yan gözle bir bakış attım o da Cem gibi havalı bir tipe benziyordu bu yüzden hiç ilgilenmedim. 3 dakikalık bir sohbetin ardından Cem kahveleri alıp birisini bana uzatmıştı. Kahvelerimizi içe içe sınıfa kadar yürüdük. Beni bizim sınıfın kapısına kadar bırakmıştı. Şimdi benimde merak ettiğim bir soruya deyinmek istiyorum. Zil çalalı dakikalar oldu ama hala öğretmenler niye sınıflara girmedi? Nedenini ben de bilmiyorum ama öğrendiğim zaman söylerim. Cem'e teşekkür edip sınıfa girdim. Cem ise Gamze meselesini unutmuşa benziyordu. Sınıfın içine bile bakmadan arkasını dönüp kendi sınıfına doğru yürümeye başladı. Kendimi dünyayı kurtarmış bir süperkahraman gibi hissediyordum. Ne harika bir his ama. 

   Hala sınıfın kapısında boş boş dikildiğimi fark ettiğim zaman ancak sınıfa girmek aklıma gelmişti. Hemen Gamze'yi dürttüm. Ben engel olmasam ne olaylar olacaktı kızın dünyadan haberi yok. Cem'in kapıya geldiğini ve yanında oturan çocukla kavga etmek için kötü kötü bakışlar savurduğunu anlattım. Tabi Cem'in adını ilk duyduğunda gözleri büyüdü. O da benim gibi hala peşimi bırakmadı mı o benim diye bir soru sordu bana ama tek fark o soruyu ben kendime sormuştum. Kavga edeceğini söylediğimde gayet normal görünüyordu aslında şaşırılacak bir durum yoktu. Cem her zaman böyleydi zaten ayrılma sebeplerinden birisi de buydu. Sanırım ilk Cem'i kahve ısmarlaması konusunda ikna ettiğimi anlatırken biraz kıskandı, hatta bana kızdı. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da ben anlamıştım. Gamze'yi iyi tanıyordum. Yine de tepki vermedim. Bana teşekkür etti ama ne kadar içten bir teşekkürdü bu bilmiyorum.

   Yerime geçip oturdum. Kulaklıklarımı taktım ve Cem Adrian dinlemeye başladım. Bu adama hayrandım. Sesine, duygularına, şarkılarına, sözlerine... Aşkı o kadar güzel dile getiriyor, öyle güzel anlatıyordu ki onun şarkılarını dinlerken hiç aşık olmamış olsam bile aşkı anlıyordum. Aşkı tadıyordum. Bambaşka bir yeri vardı benim için. Okulun ilk günü ve ilk dersin boş olmasının verdiği mutlulukla Cem Adrian dinlemenin verdiği mutluluk birleşmişti. Mutluluk içinde boğuluyormuşum gibi. Eminim sınıftaki herkes asosyal olduğumu düşünüyordu. Daha ilk günden kulaklıkla müzik dinlemeye başlamıştım. Oysa ki Gamze neredeyse sınıftaki herkesi tanıyordu zaten. Tanımadıklarıyla da tanışmıştı bile. Onun gibi olamadım hiç bir zaman. "Az insan çok huzur." diye bir söz var ya hani bence o sözü benim için söylemişler. Bana göre gayet yerinede bir söz zaten. Tam Cem Adrian - Aşk Hep Sende şarkısını dinlerken sınıfa birisi girdi. Öğretmen sanıp ayağa kalktık ama bilin bakalım kimdi. Cem'in kantinin önünde konuştuğu havalı arkadaşıydı. Onun burada ne işi vardı acaba? Kapıda durup kafasını kaldırdı. Sınıfı bir süre süzdükten sonra kafasını tekrar önüne eyip yürümeye başladı. Korktuğum şey değildir umarım diye çocuğun yürüyüşünü takip etmeye devam ettim. Ve evet korktuğum şeydi. Yanıma oturdu. Ah tanrım hadi ama. Bu kadar şansız olamam, tüm hayallerim yıkıldı...

Sonsuzluk MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin