Okuldan yeni çıkmıştık ve Cem'le birlikte hiç konuşmadan yürüyorduk. Ne o ne de ben hiçbir şey konuşmak istemiyorduk. İkimiz de ne sorunlarımıza çözüm aramakla meşguldük. Geçtiğimiz sokaklar bile sessizdi. Sanki bizi anlıyormuş gibiydiler. İçimde fırtınalar kopuyordu. İç sesim ve bir diğer iç sesim kavgaya tutuşmuştu. Çok tuhaf bir durum olduğunun farkındayım ama sorunlarım o derece etkilemişti. Ailemle aramın pek iyi olduğunu söyleyemem. Daha doğrusu onları pek görmüyordum. Zengin bir aileden geliyordum ve koskoca evde kendk başıma kalıyordum. Ailem yurt dışındaydı ve 2 ayda bir beni görmeye gelirlerdi. Sıkıcı aile toplantıları yapardık. Anlayacağınız monoton bir hayat yaşıyordum. Ta ki okulun ilk gününe kadar. O okula ilk defa gidiyordum. Cem çağırdığı için bu sene o okula başlamıştım. Gitmeden önce çok tedirgindim ama sonradan bütün tedirginliğim ortadan kalktı. Ben bunları düşünürken Cem beklemediğim bir soru sordu.
-Şimdi ne yapacaksın?
-Ne konuda?
-Sen hangi konu olduğunu biliyorsun Berk.
-Evet hangi konu olduğunu biliyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum. Onu üzmek istemiyorum. Bunu yapmak zorunda olduğumu da biliyorum. Kendimi labirentte gibi hissediyorum. Bir sürü yol var ama hangisini seçeceğime karar veremiyorum. Çünkü hangisini seçersem seçeyim birisi üzülecek. Öyle bir durum işte.
-Anlıyorum dostum. Hem de çok iyi anlıyorum.
-Beni geç de sen ne yapmayı düşünüyorsun?
-Her yolu denedim ama hala beni umursamıyor. Çıktığı çocukları dövdüm, tehdit ettim ve buna benzer birçok şeyi yaptım ama Gamze hala beni umursamıyor. Neden Berk?
-Kaba kuvvet çözüm değil diyorum sana sürekli. Bu yaptıkların sadece çocukları Gamze'den uzak utar ve Gamze yine gidip başkalarını bulabilir.
-Ne yapayım o zaman?
-Gamze'yle konuş. İçinden geçenleri anlat ona.
-Deneyeceğim, tabi dinlerse.
Sonunda beni dinlediği için teşekkür edermişcesine bir tebessümde bulundum. Sonunda bizim eve gelmiştik. Cem'in de ailesiyle arası pek iyi değildi. Cem'i umursadıklarını söyleyemem. İsterse gece 5'te gitsin eve yine de neden geç kaldın demezlerdi. Sanırım bu yüzden çok yakın arkadaştık. Birbirimizi umursuyorduk, sürekli beraberdik, çoğu şeyi birlikte yapardık. Haftanın 5 günü genelde bende kalırdı. Bekar evinin nasıl olduğunu bilirsiniz bu yüzden annem eve çeki-düzen vermesi için hizmetçi tutmuştu. Haftada bir kez biz evde yokken gelir evi toplardı. Bugün geldiği belliydi. Ev tertemizdi. Eve girer girmez kendimizi koltuklara attık. Yine düşüncelere dalmıştık. Evde sadece koltuğun hemen yanındaki ayaklı lamba yanıyordu. Loş bir ortamdı. Bu yüzden içim daha da daralmıştı. Bu böyle olmayacaktı.
-Cem hadi kalk.
-Ne? Neden kalkacakmışım?
-Gidiyoruz hadi kalk. Bütün gün seni bekleyemem.
-Nereye gidiyoruz?
-Bu böyle olmaz, içim daraldı. Bu gece dağıtıyoruz hadi. Kendimize gelelim biraz.
-Tamam bana uyar ama nerden çıktı bu durup dururken?
-Az daha kalkmayıp soru sormaya devam edersen kendi başıma gideceğim.
Tamam der gibi kafasını salladı. Hazırlanmak için üst kata çıktım. Giyinme odama girip tarz bir şeyler giydim. Hemen alt kata indim. Cem'i bekliyordum. O sırada Facebook'a girdim. Bildirimlere bakıyordum, Gamze fotoğrafımı beğenmişti. Profilini merak ettim. Girdiğimde kapak fotoğrafında Duygu'yla birlikte çekildikleri bir fotoğraf olduğunu gördüm. Fotoğrafa uzun bir süre baktım. Ne de güzel gülmüştü. Sanırım dünyadaki en güzel gülüş onun gülüşüydü. Birden Cem'in ayak sesleriyle irkildim ve hemen Facebook'tan çıkış yaptım.
-Sonunda hazırlanabilmişsin, bunu görmek güzel.
-Hahaha, çok komik. Sen hızlıysan bu benim sorunum değil dostum.
İmalı bir gülüş attım. Evden çıkmıştık. Garajda duran arabama bindik. Şimdiye kadar her şey iyi gidiyordu. Araba sürerken yola odaklandığım için başka bir şey düşünmüyordum. Cem de halinden memnun görünüyordu. Sürekli takıldığımız Blue Bar'a gelmiştik. Bizim mekanımız sayılırdı. Haftanın en az 4 günü uğrardık. Korumalar bizi tanıyıp "Hoşgeldiniz Berk Bey. Cem Bey bugün de içkiyi fazla kaçırıp başımıza iş çıkarmaz umarım." dediler. Gülümseyerek "Sanırım bugün ben başınıza iş çıkaracağım." dedim. İçeriye girdik. Ortam yine sıkıydı. Yeni insanlar sarmıştı mekanı. Bara geçip oturduk. Barmen bizi tanıdığı için önümüze içkilerimizi koymuştu bile. Şarkıyı dinleyerek içmeye başladık
2 saat sonra tamamen sarhoş olmuştum. Cem bu sefer benden daha az içmişti ve beni durdurmaya çalışıyordu ama dinlemiyordum. En son kolumu tutup çektiğinde bağırmıştım. Sonrasını hatırlamıyorum. Saatimin alarmıyla uyandığımda yatağımdaydım. Üstümde hala aynı kıyafetler vardı. Başım çatlıyordu ve leş gibi içki kokuyordum. Okula gitmeme daha 1 saat vardı. Kalkıp duş aldım. 10 dakika soğuk suyun altında kaldıktan sonra kendime gelmiştim. Üzerimi giyinip alt kata indim. Sesler geliyordu. Cem benden önce uyanıp kahve yapmıştı. Merdivenlerden iner inmez elime kahve fincanını tutuşturdu. İçmeye başladım. Tadı fena değildi. En azından bir önceki kahve yapışından daha başarılıydı.
-Erkencisiniz Cem Bey.
-Birileri gibi içkiyi fazla kaçırmadığım için erken uyandım.
-Bana söylenede bakın.
-Hadi ama dostum, ben olmasam eve gelip seni yatağına kim yatıracaktı? Ben harika bir arkadaşım itiraf et.
-Evet öylesin, teşekkür ederim.
-Dün gece sürekli Duygu'dan bahsettin. Simge'den ayrılmak istemenin sebebi bu mu?
-Duygu mu? Duygu mu dedim?
-Evet bilmiyormuş gibi yapma. İlk defa böyle içtiğini ve sarhoşken birisinin ismini söylediğini duyuyorum. Simge'yle uzun süredir berabersiniz ama onun ismini bile bir kez olsun söylemedin. Yakın arkadaş olduğumuzu sanıyordum. Bana anlatmanı beklerdim.
-Haklısın, özür dilerim. Ama aşık olup olmadığımı bilmiyorum. Sadece Duygu'yu gördüğümden beri nefes aldığımı hissediyorum. Simge bir kez olsun aklıma bile gelmiyor. Evet onunla uzun süredir bir ilişkimiz var ama Duygu'ya baktığımda gördüklerimi ya da hissettiklerimi Simge'ye baktığımda hiç yaşamadım.
-Resmen aşık olmuşsun sen. Bu konu hakkında daha uzun konuşmak isterdim ama evden çıkmazsak okula geç kalacağız.
Evden çıktık. Arabama binmiştik. Okula kendi arabamla gitmekten nefret ederdim. Hem park yeri bulmak zordu hem de okuldakilere zengin züppesi bir çocuk imajı vermek istemiyordum. Ama bugün geç kalıyorduk bu yüzden mecburdum. Yolda yine konuşmadık. Uzun bir sessizlik ve yolun ardından okula varmıştık. Arabayı park edecek yer ararken Duygu'yu gördüm. Onun beni görmemesini diliyordum. Çünkü zengin ve havalı bir çocuk olduğumu düşünmemeliydi. Görmemişti. İçim rahatlamıştı. Arabayı park edip arabadan indik. Sınıfa hızlı adımlarla çıktım. Onu bir an önce görmek istiyordum. Sınıfın kapısının önüne gelmiştim. İçeri girdiğimde o.. o.... o oradaydı...