22 - Hayallere giden yollar

665 51 302
                                    




Bölüm şarkısı: Imagine Dragons - Walking the Wire

Bölümün genelini yazarken dinlediğim şarkı RIOPY - I Love You




Hareket eden her şey içerisinde, ilerleyen zamanda tutsak olur insan. Düşünceleri, etrafındakiler, ortaya çıkan her şey bir duvar gibi dikilir yollara tek tek ve aşılmak için çabalamanı bekler. Gölgeleri düşer üzerine, güneş tepede parlarken. Aydınlığa ulaştığını sanarken karanlık gölgelerin içinde hiçbir sıcaklık değmez tenlerine. Bitap düşmüş ruhlar savaşmaktan vazgeçtiğinde giderek batan güneşin karanlığına hapsolurlar.

Güneş batmıştı. En karanlık saatlerdi artık. Önünde çok engel vardı. Önlerinde çok engel vardı. Düşüncelerinin oluşturduğu engelleri yıkalı çok olmamıştı ama yaptığı, yapması gereken tercihlerle Yibo arasına giren duvarları yok etmek istiyordu. Önündeki duvara baktı. Ardında birçok duvar olduğunu hissediyor, karanlık etrafında bir çığ gibi büyürken nefes alamıyordu.

Yibo, kollarında uyuyan adamın kaşlarının çatıldığını gördü. Soğuk terler şakağında ve alnında birikmiş, düşüncelerinin izleri ile teninde parlıyordu. Daha sabah olmamıştı. XingXing yine tepelerinde uyurken, tüylerinin onu gıdıklaması ile uyanalı da çok olmamıştı. Bir süredir yastığı sıkı sıkı tutmuş olan adamı izliyordu. Elini yavaşça kaldırıp alnındaki terleri sildi. Saçlarını yumuşak hareketlere okşadı. Kaşları biraz daha çatılmış, dudakları ince bir çizgi halini almıştı.

Başını kaldıramıyordu. Bir şey omuzuna yüklenmişti, hareket dahi edemiyordu. İlerlemek, tüm gücüyle önündeki duvarları yıkmak ve artık doğan güneşi selamlamak istiyordu ama sanki güneşi tutan bir el, onu olduğu yere mıhlayan bir güç vardı. Dudaklarını araladı ama ses çıkmadı. O güç sesini de almıştı.

"Lütfen..."

Yibo, Zhan'ın dudaklarından dökülen kelimeyi duyduğunda saçlarını okşayan eli dokunduğu saçlarda kalakalmıştı.

Neye yalvarıyordu? Niçin yalvarıyordu? Neler dönüyordu o zihninde de geceleri bile ona rahat vermiyordu?

"Zhanzhan..." Yibo, sevdiği adamın kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı. "Zhanzhan uyan. Sadece bir kabus. Uyan."

Bir ışık hüzmesi belirdi önünde. Bulunduğu duvarın içinde bir kapı açmış onu farklı bir aleme davet ediyordu. 'Kıpırdayamıyorum ki...' diye geçirdi içinden. Açılan kapının ardı görünmüyordu. Öyle parlak bir ışık vuruyordu ki gözlerine, gözleri kamaştı ve gözlerini sımsıkı yumdu. Kurtulmak istiyordu. Buradan çıkmak ve bu engellerden kurtulmak istiyordu. Kendisini zorlayarak birkaç adım attı. Onu yere mıhlayan güç daha da sertleşti ama pes etmedi. Birkaç adımda, kapının eşiğine gelmişti. Derin bir nefes alıp son adımını attı.

Zhan nefes nefese uyandığında Yibo'nun kendisine doğru eğilmiş olduğunu gördü.

"Geçti. Geçti." dedi Yibo, kollarını sevdiği adama sararken. "Sadece kötü bir rüyaydı."

Zhan da kollarını, ona sarılan gence doladı. Bir süre öyle kaldılar. Xingxing, sarılmalarının bir parçası olmak istermiş gibi miskin bir şekilde ayaklanıp birbirlerine sarılmış olan adamların üzerine tünedi. Zhan, kollarını Yibo'dan çekip gülümseyerek üzerindeki kızını kucakladı ve tüylerinden öptü. "Kıskandın mı sen hım? Babayı mı kıskandın sen?" Xingxing onaylarcasına bir mırıltı çıkarırken ikisinin de uykusu çoktan kaçmıştı.

Nan HaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin