10 "You smell so good, don't need parfume"

974 108 389
                                    

Nasıl ve ne zaman olduğunu bilmiyordu. Bu gencin prensiplerini uygulamayı bıraktıracak kadar nasıl hayatına dahil olduğunu bilmiyordu. Hastalıktan kırıldığı zamanlarda bile yarım bırakmadığı dosyalar şimdi masasının üzerinde dağınık bir şekilde dururken Zhan, ertesi gün yapılacak toplantıyı çoktan unutmuştu. Sokmaya çalıştığı kalıpların hiçbirine uymuyordu şu an hissettiği şeyler. Sıradan bir çalışanı için bu kadar endişelenir miydi? Ya da arkadaşının kardeşinin başına gelenler için arkadaşını aramak yerine kendisine yollanan konuma gitmesi gerçekten normal miydi?

Bir türlü gelmek bilmeyen asansöre küfür ederken aklındaki soruları kovalamaya çalışıyordu. Cevap vermek istemediği bu soruların onu dipsiz bir kuyuya atmaya çalıştığını fark etmiş ama şu an bulunduğu konumun yeterince dipte olduğunu hissettiği için bunları düşünmeyi reddetmişti.

Yibo'nun illegal motor yarışları için bulunduğu ortamı hayal ettikçe geriliyordu. Bir anda geçen gün önlerini kesen serseriler aklına geldi. Bu düşünce bütün nefesini vücudundan çekip alırken elinde bıçakla onları tehdit eden adamın yüzü gözlerinin önünden gitmiyordu. Yibo'nun bu tür işlere bulaşabileceği en yakın ihtimal bu çete iken Zhan sonunda gelen asansöre binerek şirketten ayrıldı.

Tutkuları ve hayalleri insanlardan alındığında geriye onlardan kalan şey kendilerinin yarısı olur. Yapmak istedikleri şeyi yapamamak onları farklı şeylere itse de asla yerini doldurmayacağını bildikleri bu uğraşlar açlıklarını dindirmek için yemek koklamaya benzer. Hiçbir şeyi dindirmedikleri gibi daha da çok acıkmalarına sebep olur.

İnsanı hayatta tutan fizyolojik ihtiyaçların giderilmesi, insanın yaşadığı anlamına gelmez. Zira yaşamak sadece nefes almak olsaydı ona yaşamak denmezdi. Geceleri bitkilerde nefes alıp verir ama hiçbiri ertesi gün çiçek açmayı hayal etmez. İnsanoğlu yaşamak için edindiği sebepleri bulduğunda bir sonraki güne uyanmak için onları hayal eder. Sıradan bir ot olsa bile çiçek açmanın hayali var eder onu.

En büyük tutkusu elinden alındığında Yibo'nun itiraz edecek gücü yoktu. Babası ameliyattayken düşündüğü şey yarışırken hissettiği adrenalin değil nasıl olduğunu bilmediği babasının, hayatının bir parçası olmak yerine toprağa karışıp çiçeklerin bir parçası olup olmayacağıydı. Uzun bir süre ameliyathane kapısında beklemişti. Duvara yasladığı bedenini taşıyamayan bacakları kendilerini bırakırken dizlerini karnına doğru çekmiş, hastanenin soğuk mermerinde saatlerce oturup babasının oradan çıkmasını beklemişti. Üzerindeki yarış kıyafetlerini bile çıkarmadan geldiği hastanede motor kazası yapan babasını, celladının kıyafetleriyle bekliyormuş gibi hissetmişti. Oturduğu o soğuk mermerden onu hızla kaldıran bu düşünce ile ona soru işaretleriyle bakan bakışlar üzerindeyken koşarak eve gidip üzerini değiştirmişti.

Bu hayatta yapmak istediği tek şeyden soğumasına imkan yoktu. Babası daha iyiye gittikçe yeşeren umutları yarışları düşünmesi için ona cesaret veriyordu. Ta ki babası bütün umutlarını ve konuşmak için zar zor topladığı cesaretini sözleriyle ezip parçalayana kadar. Canı yanmıştı. Öyle ki babasının sözleriyle parçaladığı tek şey cesareti ve umudu değil hayalleri elinden alınan Yibo'ydu. Dünyanın en güzel çiçeğini açabilecekken, karanlık bir odaya kapatılmıştı. Şimdi bulunduğu karanlık sokakta etrafı sadece motorların farları aydınlatırken tekrardan çiçek açmayı hayal etmekten kendini alamadı. Oluşturulan bu suni ortamda ne kadar renkli olurdu yaprakları bilmiyordu ama bunu deneyecekti. Yıllar sonra tekrar yarışacaktı. Yarışın kasksız olması ve barındırdığı tehlikeleri düşünecek durumda değildi. Bedenini ele geçiren heyecan yarıştan başka bir şey düşünmesini engellerken Jiyang ve Bowen'in tüm itirazlarına rağmen kendisine verilen motorcu kıyafetlerini üzerine geçirmek için gösterilen izbe dükkana girmişti.

Nan HaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin