2 Bir Pantolon Olayı

827 122 72
                                    


Xiao Zhan hafif gülümsemesiyle kendisine bakarken olanlar için sinirli gözükmüyordu aksine Yibo'ya takılmaya devam ediyormuş gibiydi. Yibo gökkuşağının renkleri kadar zarif bakışlarla karşılanmayı beklememişti. Genç adam buraya gelirken Zhan kendisinden hesap sorduğunda hatta özür dilemesini beklediğini söylediğinde ne tepki vereceğini düşünmüştü. Türlü türlü senaryolara karşı kendini hazırlamıştı ama hiçbir senaryoda sıcacık gülümseyen bir Xiao Zhan yoktu. Bu nedenle tepkisiz kalmıştı.

Zhan ona bakarken dirseğini kürsüye dayamış giydiği beyaz gömleği ve çizgili ceketi ile çok çekici görünüyordu. Bakışlarını Yibo'nun üzerinde gezdirirken Yibo da kendine bakmadan edememişti. Kendisi üzerindeki kıyafetlerle bulunduğu ortama pek uygun görünmüyordu. Masada oturan diğer insanlar olanları anlamlandırmaya çalışarak bakışlarını Yibo ile Zhan arasında gezdiriyorlardı. Yibo'nun Zhan'ın sözleri üzerine diyecek bir şeyi yoktu. Geçen gün gerçekten de kapıyı hiddetle kapatıp çıkmış Zhan'ın tek kelime etmesine fırsat bile tanımamıştı. Oluşan tuhaf sahneyi daha fazla uzatmamak adına durdurduğu geri geri giden adımlarını tekrar harekete geçirdi. Bu sefer çıkarken kapıyı yavaşça kapatmıştı.

Bunları düşündükçe Yibo'nun kendine yumruk atası geliyordu. Aptal danışma ne diye kendisini yanlış kata yönlendirmişti ki? Oradan çıktıktan sonra Yibo nihayet asıl gitmesi gereken yer olan üst kata çıkmıştı. Üst kattaki ofis açık ofis tarzındaydı. Herkesin masası büyük bir alanın ortasında yan yana sıralanmıştı. Alanın sağ tarafında geniş bir mutfak sol tarafında da geniş bir balkon vardı. Balkona açılan kapının etrafında dinlenme alanları olarak düşündüğü puflar ve önlerinde kahve masaları bulunuyordu. En ileride sadece camdan bir duvarla kapatılmış ayrı bir ofis duruyordu. Ofis genel olarak krem rengi ve açık kahverengi ağırlıklıydı. Rahatlatıcı ama aynı zamanda da ciddi bir havası vardı. Ofise adım attığında masada oturanlardan biri gülümseyerek yerinden kalktı ve Yibo'nun yanına gelerek selam verdi.
"Selam sen yeni stajyer Wang Yibo olmalısın."
"Evet."
"Tanıştığımıza memnun oldum ben Ji Li. Burada senden sorumlu olan kişiyim. Bugünlük etrafı gezdirip ileride ne gibi işlerle ilgileneceğini göstereceğim. Bu arada burası da masan."
Ji Li, girişe yakın olan bir masa göstermişti. Daha sonra etrafı gezmeye başladırlar.
"Demek aranan kan bulundu." Cam kenarına yakın masada oturan kişiden gelmişti ses. Orta yaşlarındaki adam döner sandalyesini Yibo'ya doğru çevirip bacaklarını öne kollarını da yukarı iyice uzatarak gerindi. "Xiao Zhan stajyerlere fotokopi çektirtmez şimdiden söyleyeyim. Proje sunumlarında aktif olarak yer almaya ve burada sabahlamaya kendini mental olarak hazırla. Sonra mızmızlanma."
Ji Li bıkkın bakışlarını konuşan adama yönlendirerek " İlk günden korkutmasana çocuğu. Eminim o da fotokopi çekmek için gelmemiştir."
"Tabii ki hayır. İşi öğrenmek için geldim ayak işleri yapmaya değil. Siz de benden kahve istediğinizde, her zaman getirmeyeceğim gerçeğine mental olarak hazırlanın. Sonra mızmızlanmayın." Yibo'nun ani çıkışı bütün gözleri üzerine toplamıştı.
"Ah ah ben de ilk girdiğimde böyle hevesliydim keşke sadece fotokopi çekseydim. Şimdi ise bir sonraki yatırımı almak için deli gibi sunum hazırlamaya çalışıyorum." ses Yibo'nun sağında kalan tarafta bilgisayarına yapışık simbiyotik bir yaşam biçimi belirlemiş gibi görünen kızdan gelmişti. Bir eliyle şakaklarını ovarken diğer eliyle aşırı dramatik bir şekilde göz yaşlarını siliyormuş gibi yapıyordu. Yibo her neyse der gibi kaşlarını kaldırıp bakışlarını yere indirdi. Kız ciddiye alınmadığını görünce işine geri döndü.

İlk gün Yibo için güzel geçmişti. Çalışanlar cana yakındı ve arada kendisine takılsalar da işlerine önem veriyor gibiydiler. Bulunduğu bölüm yönetici ekibiydi ve masasının tam karşısında duran camlı ofis de Xiao Zhan'ın kullandığı ofisti. Ofiste şeffaflığa önem verildiğinden Xiao Zhan ofisi ekibini görebilecek şekilde düzenlemişti. Xiao Zhan yönetici ekibin başındaydı, burada çalışanların her biri de farklı birimlerin işlerini toparlayarak yöneticiye hesap veriyordu. Zhan gün boyunca ortada gözükmemiş ve saat akşam altı olduğunda ise mesai bittiğinden dolayı herkes evlerine dağılmaya başlamıştı. Yibo herkese veda ederek şirketten ayrılmak üzere otoparka doğru ilerledi. Kaskını takacakken arkadan gelen ses onu durdurdu.
"Motor kullanırken kumaş pantolon giymek zor olmuyor mu?" Xiao Zhan büyük adımlarla Yibo'ya doğru ilerledi ve motorunun yanında durdu. Gömleğinin bir iki düğmesini açmış, kollarını kıvırmıştı. Yorgun görünüyordu. Yibo Zhan'ı incelemeyi bırakıp elindeki kaskı motorunun üzerine koydu ve karşısındaki adamın gözlerine odaklandı.
"Şirkete uygun giyinmek istemiştim"
"Şirketimizde kıyafet serbestliği var. İstediğin gibi giyinebilirsin. Tabii..." motoruna bir bakış atarak devam etti "serbestliği abartmamak kaydıyla."
"Merak etmeyin deri pantolon ve deri gömlek giyinerek gelmeyi planlamıyorum."
Yibo'nun ciddiyeti Zhan'ı gülümsetmişti.
"Her söylediğime böyle gülümseyecek misiniz?" Yibo ağzından çıkan cümleye kendi de şaşırmıştı. Bunu içinden geçirmek istemişti ama yapamadı. Kişiliği asla aklından geçirdiklerini tozlu raflara kaldırıp susmasına izin vermiyordu. Her seferinde aynı şeyi yapıyor aklından geçeni süzgeçten geçirmeden direkt söylüyordu.
Zhan ciddileşerek cevap verdi
"Gülüşümün birilerini rahatsız edeceğini düşünmemiştim."
Yibo karşısında duran adama baktığında gülümsemesini ciddi suratına tercih edeceğine karar verdi. Gülüşü dudaklarından silindiğinde haylaz genç bir adamdan yılların yorgunluğunu omuzlarında taşıyan ama dimdik ayakta durmaktan asla vazgeçmeyen bir adama dönüşmüştü. Bu dönüşümün hızı ise korkutucuydu.
"Neyse yanına gelerek söylemek istediğim şey haftanın üç günü mutlaka burada ol. 3 tam gün. Diğer günlerde de boş olursan uğrayabilirsin. Proje zamanları haftasonlarını unut. Yarın görüşürüz." Yibo'ya konuşma şansı tanımadan uzaklaşmaya başladı.
"Kusura bakma." Yibo, aslında Zhan'dan geçen gün sesini yükselttiği için özür dilemek istemişti. Ama karşısında samimi olmadığı biri varsa, hislerini açığa vurmak işin içine girdiğinde, aklındakini utanmadan söyleyen kişiliği kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp ortadan kayboluyordu.
Zhan adamlarını durdurup meraklı bakışlarla Yibo'ya döndü. " Ne için?" Yibo derin bir nefes aldı ve o günden beri beyninin içinde kendisini kemiren kurdun başını ezmek için konuşmaya başladı.
"Geçen gün... Geçen gün bağırdığım için."
Zhan bir şeyler kafasına dank etmiş gibi kaşlarını kaldırıp "hımm..." diye tepki verdi. Ardından imalı bakışlarla
"Asıl sen kusura bakma."
Zhan uzaklaşırken Yibo patronuyla arasında oluşan tuhaflığa biraz daha tuhaflık eklemiş gibi hissediyordu. Kaskını taktı ve motorunu çalıştırıp yarın ne yapacağını düşünerek şirketten ayrıldı.

Nan HaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin