12 Rum Ateşi

1K 92 407
                                    

Rum Ateşi:  Su eklendikçe alevi artan, Peloponez Savaşı'nda kullanılan bir ateştir. Söndürmesi çok zor olduğundan/söndürülemediğinden bu ateşle yananlar ölüme terk edilmiştir.

Kaçtığı duygularının yoğunluğunda boğulacağını tahmin etmişti. Ve karanlık sularda sürüklenirken elinden tutup onu yüzeye çekmeye çalışanlara aldırış etmemiş, ona sahip olamasa da ona karşı hissettiği duyguları bir kenara atmayı reddetmişti. Sürüklendiği karanlık sularda nefes almak için kaçtığı her adımda daha da dibe çekildiğini hissetse de yarattığı dalgaların önünde uzanan duvarları yıkamayacak güçte olduğunu bildiğinden duygularına karşı koymaya devam etmişti. Hissettiği duygular bütün varlığını ele geçirip her seferinden ondan bir parça götürürken bu hislerin kaynağı karşısındakinin ruhunda yarattığı boşluklardan haberi bile olmamıştı. Zira onun varlığını bile fark etmediği zamanlarda ruhundan kopup giden parçalarını görmesi imkansızdı.

Yibo, Zhan'dan uzak durmaya çalıştığı zamanlarda ona doğru akmak isteyen duygularını dizginlemek için elinden geleni yapmıştı. Her ne kadar onun olduğu ortamlara girmemeye çalışsa da abisinin en yakın arkadaşından kaçmak kolay değildi. Zhan evlerine her geldiğinde Yibo, ya kendini dışarı atıyor ya da odasına kapanıyordu ancak Zhan ile aralarına koyduğu mesafeleri hiçbir zaman duygularıyla kendisi arasına koyamıyordu. Ondan uzaklaştıkça bedenini, ruhunu ele geçiren duygulardan kurtulmak için farklı limanlara sığınmakta bulmuştu son çareyi. Giderek büyüyen duygularını bastırmak için sığındığı limanlardan biri bütün sıcaklığı ve güzelliği ile ona ev sahipliği yaparken içine gömdüğü bütün duygular Zhan'ın tek bir hareketiyle Yibo'yu alaşağı etmişti. Sığındığı limanda Zhan'a karşı hissettiği duygularıyla sırılsıklam olurken daha fazla orada kalamayacağına karar vermiş ve kendisini tekrar boğuştuğu dalgaların arasına bırakmıştı. Kaçmayı sürdürmüştü ama bu sefer kaçtığı şey duyguları değil, onu incittiğinin farkında bile olmayan adamdı.

Şimdi ise alınları birbirine değerken yüzünü okşayan o titrek nefes kaçmaya çalıştığı adama aitti. Dudakları, gözlerini kapatmış onu öperken kendisine teslim olmamak için direnen adama aitti. Her dokunuşla titreyen tüm bedeni, ruhu, yıllardır hasret kaldığı o tene aitti. Tadına bile bakmadan hasret kaldığı o tene...

Zhan öpücüklere karşılık vermiyordu. Ama genç adamın kendisini öpmesine izin vererek onun hislerine dokunuyordu. Karşısındaki duvarları yıkmak için dalgalanan cılız duygular genç adamı alaşağı ederken önündeki duvarları yıkıp ruhunun sahibine ulaşmaya yeterli miydi bilmiyordu ama artık daha fazla kendine engel olamamıştı. Ona doğru koşmak istiyordu. Onu istiyordu. Kırıklardan oluşan bu duvarları aşmak zor olsa da onlara her çarpışında bin bir damlaya ayrılıp tekrar içine akan duyguları her seferinde daha güçlü bir şekilde tekrar yükselmiş, bir bir yıkılan duvarlardan kopan parçalar ruhunun boşluklarını doldururken artık korkacak bir şeyi kalmamıştı.

Parmaklarının arasındaki eli okşarken Zhan'ın elini çekmemesi genç adam için duvarlara çarpıp bin bir damlaya ayrılan dalgalarda alaşağı olan ruhunu kurtarmak için uzanan bir el gibiydi. Tuttuğu bu eli bırakmaya niyeti yokken yıllardır onu boğan duygularının yarattığı dalgalardan haberi olmayan adama olan hislerini yıkılmaya başlayan duvarlarının arasından çağlayan gibi akıtmış, soluklanmak için onun tenine sığınmıştı. Ama her bir dokunuşun ardından soluğu biraz daha kesilirken nefesini bırakmak istememişti.

Dudaklarını Zhan'ın beninden çektiğinde daha fazlasını isteyen bedeni acıyla sızlarken kaşları çatıldı. Sıklaşan nefesleri onu deli ediyor, Zhan'ın hafifçe aralanan gözlerindeki birbirine karışmış renkler gibi kararsız bakan bakışlar her şeyi daha da zorlaştırıyordu.

Nan HaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin