8 "I've been waiting for dawn But the light is all gone"

909 111 224
                                    

Karanlık tünelde yolunuzu aydınlatması için tuttuğunuz flaş ışığı, etrafta gezdirmediğiniz sürece sadece tuttuğunuz yeri aydınlatır. Hiçbir ışığın aydınlatamadığı o karanlık ve kasvetli yolda ilerlerken düşmemek için önünüze tuttuğunuz ışık, ayağınıza takılan taş ile dengenizi sağlamaya çalışırken yerdeki parlak bir şeye çarptığında size geri yansıyan ışınlarla gözlerinizi alan o şey, yolun sonunda görmeyi umduğunuz ışıktan daha değerlidir. Korka korka attığınız o adımlarda, zifiri karanlığa gömülmüş, sonunda ışık olup olmadığı bile belli olmayan duvarların üstüne üstüne geldiği tünelin içindeki o yolda, karşınıza çıkan o parlak şey size umut ışığı olur. Sizin dışınızda, sizin ışığınızla bile olsa, sizi aydınlatan bir şey vardır çünkü etrafınızda.

Yibo, Zhan'ın kendisine olan bakışlarıyla üstüne flaş tutulmuş gibi hissetti. Parlak ışıkların Yibo'nun teninden yansıdığı Zhan'ın kısılan gözlerinden ve derinleşen bakışlarından okunuyordu. Yibo, bir süre üzerinde oyalanan düşünceli gözlere baktı. Karşısında kendisine keşfettiği yeni bir şeye bakar gibi inceleyen adamın aklından neler geçirdiğini merak ediyordu.

"Zhan?" Yibo'nun bir türlü ayılamadığından dolayı çatallaşan sesi, Zhan'ın düşünceleriyle gerçek hayat arasına giren camı tuzla buz etmiş, Zhan da önünde hiçliğe karışan camın etkisiyle bakışları netleşmiş bir şekilde, geniş koridorun ortasında öylece dikildiğini fark etmişti.

Lenslerini takmaya üşenen Zhan, onun yerine taktığı gözlüğünü geriye doğru iterken "Ah, dalmışım. Haikuan nerede?" diyerek geniş koridordan ilerleyip salona doğru geçti.

Wang Ailesinin evi üç katlıydı. İlk katta misafirlerin ağırlandığı geniş bir salon, onun yanında genelde film veya dizi izlemek için kullanılan daha küçük bir salon, yemek yapmayı sevse de pek zaman bulamayan Bayan Wang'ın isteği üzerine yaptırılmış büyük bir mutfak ve yemek odası bulunuyordu. İkinci katta Haikuan ve Yibo'nun odalarının yanında iki adet de misafir odası vardı. Yibo ve Haikuan'ın odaları koridorun iki ayrı ucundaydı böylece birbirlerini duymak zorunda kalmıyor, Haikua evdeyken okuduğu dosyalara rahatça odaklanabiliyordu. Her ne kadar ayrı eve çıkacak yaşı çoktan geçmiş olsa da Haikuan, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği bu evi ve odasını fazlasıyla sevdiğinden dolayı ayrı bir eve çıkmayı düşünmemişti. En son katta ise Bay ve Bayan Wang'ın odası ile güzel ve büyük bir teras açılan geniş bir oda daha bulunuyordu. Yazları bahçedeki havuzda, sonbahar ve ilkbaharları ise üst kattaki terasta takılmayı hem Yibo'nun hem de Haikuan'ın arkadaşları fazlasıyla seviyordu.

Zhan, salona doğru ilerlerken Yibo, elini yüzünü yıkamaya bile fırsatı olmadan en paspal haliyle Zhan'ın karşısına çıktığını fark ettiğinde koridordaki boy aynasına yansıyan görüntüsüne bir bakış fırlatmış, gördüğü yarısı havaya kalkmış karmaşık saçlarını düzeltmeye çalışsa da asla başarılı olamamıştı. Sonunda 'olan oldu zaten' diye içinden geçirip salona ilerlemeye devam etti.

Haikuan, gece boyunca uğraştığı dosyalar yüzünden uyuyakalmıştı bu nedenle Zhan kapıyı çaldığında ayılmak için girdiği duştan daha çıkamamıştı bile. Bir süre sonra aşağı indiğinde Zhan ve Yibo'yu salonda oturmuş sohbet ederken buldu. Elleri sürekli saçlarına giderken suratına yerleştirdiği belli belirsiz gülüşü ve karşısındaki adamdan çekmediği bakışlarıyla dediklerini dikkatli bir şekilde dinleyen kardeşine baktığında, onu Zhan'ın yanına staja göndermekle iyi bir şey yapıp yapmadığını sorguladı kendi kendine.

Haikuan'ın salona girdiğini gören Zhan "Ee, hani kahvaltıya davet etmiştin? Hazırlamayı bırak uyanamamışsın bile." diye alaycı bir şekilde çıkıştı arkadaşına.

"Kusura bakma gerçekten ya, dün dosyalarla boğuştum yine. Bir de ne akla hizmet bu saate kararlaştırdık anlamadım ki..." elini havada dün gece aklından neler geçtiğine mana verememiş bir şekilde sallarken onları izleyen kardeşine döndü.

Nan HaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin