Geçmiş
Ocağın üstündeki çaydanlık fıkır fıkır kaynıyordu, elindeki kupa bardağına çayını doldurduktan sonra atölyenin köşesinde duran sandalyesine oturdu. Masanın üzerinde uzunca sayfada her parçası ayrıca çizilmiş bir zırh şeması göze çarpıyordu. Önünde duran tabakadan bir tane sigara çıkararak yaktı ve düşünceli şekilde kağıdı incelerken derince içine çekerek üfledi. Kağıdın sağ alt köşesinde Kırkağaç Kontu Frederick'in ismi ve imzası vardı, zırhı bitirmek için yaklaşık iki haftası kalmış olsa da daha bir parçaya dahi başlayamamıştı.
Kağıtlara boğulmuş şekilde incelerken duyduğu çıtırtı ile irkilerek kafasını kaldırdı, siyah uzun saçlı, kirli sakallı adam etraftaki demircilik malzemelerine göz gezdiriyordu. Yavaş adımlarla içeriye geldiğinde üzerindeki koyu yeşil deri zırh ve göğsünün sol köşesinde kartal motifi lonca üyesi olduğunun bir işaretiydi. Elindeki torbanın ipini çözerek aşağı doğru salladı, kanlar içindeki parçalanmış üç kılıç parçası masanın üzerine şangırtılar eşliğinde düştü, üzeri antik dilde yazılmış harflerle kaplı Raegar çeliğinden yapılmış bir kılıçtı, aslında bu çeliği parçalara ayırmak neredeyse imkansızdı ama bunu sormaya cesaret edemedi. Kısa bir süre sessizliğinden ardından sözlerine devam etti,
"Senin için bir işim var kabul eder misin?"
Kılıç parçalarını eline alarak biraz inceledi, kan lekeleri kurumuş ve kalıplaşmıştı, üzerindeki tüy parçaları dikkat çekiyordu. Temizledikten sonra kılıcın bir şemasını çıkarması gerekecekti, uzun ve zahmetli bir işti. Bir süre düşündükten sonra,
"Yapabilirim beyim ama elimde bir kaç işim daha var, biraz uzun sürecek."
Adamın yüzünde hafif bir tebessüm ve kinaye vardı, kemerinde asılı olan keseden bir altın sikke çıkartarak demirciye fırlattı sonrasında keseyi masanın üzerine iterek sözlerine devam etti,
"Ne kadar uzun bir süreden bahsediyoruz?"
Şaşkınlığını belli etmemeye çalışsa da ilk defa bu kadar altını yan yana görüyordu, reddetmek aptallık olurdu, diğer işler bir gün daha bekleyebilirdi,
"Akşam üstü hazır olur beyim ."
Yabancı ufak bir gülümseme sonrası kafasını sallayarak atölyeden ayrıldı. Demirci ise, işe başlamadan önce köşedeki sandalyesine oturdu ve altın sikkeyi eline alarak bir süre göz gezdirdi, bir yüzünü Mavi Güneş kralının silüeti diğer yüzünü ise krallığın amblemi süslüyordu. Yaklaşık 150 adet sayabilmişti, hatırladığı kadarıyla belkide aldığı en büyük işti. Sikkeleri masanın altındaki çekmeceye yerleştirdikten sonra derin bir iç çekerek ayağa kalktı, artık işe başlama zamanı gelmişti. Kılıcın başındaki parçalanmış tahta parçasını çıkarttıktan sonra alkol dolu küvetin içindeki diğer parçaların yanına bıraktı. Kanlar ve tüyler yavaşça çözülerek etrafa yayılıyordu. Lekelerden arındırılmış haline baktığında, aldığı çizik ve hasarlardan yaklaşık 300 yıllık olduğu anlaşılıyordu. Buna rağmen çelik çok parlak ve keskin görünüyordu, bu tür kılıçlar genellikle yaratık kesmek için kullanılırdı. Parçaları yan yana getirdikten sonra bir ressam hassasiyeti ile taslak çizim yaparak antik harfleri kağıda geçirmeye başladı. Kelimeleri anlayamıyor olsa bile içinde garip bir duygu oluşturuyordu. Artık eritme zamanı gelmişti, ocağı kömürle iyice harladıktan sonra parçaları eritme kabına bıraktı. Harfler yavaşça eriyerek gözden kayboluyordu sanki bir çağ kapanıyor gibiydi. Ortalık çok sıcak ve bunaltıcıydı, alnından düşen terleri elinin tersiyle silerek işe devam etti. Önceden hazırladığı kılıç kalıbına eritilmiş çeliği yavaşça döktü, bir süre soğuduktan sonra çekiçle dövmeye ve antik harfleri işlemeye başlamıştı. En ufak hata baştan başlamasına sebep olabilirdi ama incelikle ve pürüzsüz şekilde bütün harfleri tek tek işledi. Her şey bittiğinde bir demircilik kuralı olarak kılıca kendinden bir şeyler katması gerekiyordu, biraz düşündüğün de adamın zırhındaki kartal motifi anlamlı ve hoş olabilirdi. Meşe ağacından yapılmış işlemeli kabzaya gümüşten yaptığı kartal başı topuzu ekleyerek yerleştirdi. Bütün işler bittiğinde nefes almak için yorgun argın şekilde atölyenin kapısına çıktı. Etrafa göz gezdirdiğinde karşıdaki kahve sahibi servis yapıyordu, seslenerek bir kupa bira sipariş verdi, içindeki sıcaklığı bir nebzede olsa ferahlatacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ALEV (Kılıç & Büyü)
FantasyKılıç ve büyünün çağı, krallıklar, krallar ve onlara yol gösteren büyücüler, savaş ve kan dolu bu dünyada, ötekileştirilmiş yaratıklarla savaşan insan üstü güce sahip savaşçıların arasında lanetli ama özel bir çocuk doğar. Oy vermeyi ve iyi veya köt...