Portal'dan çıktığımda bahçenin yeşillikleri arasındaydım, iksirin etkisi neredeyse bitmişti, canımın yandığını hissedebiliyordum. Her yer çok bulanık görünüyordu sanırım çok fazla kan kaybetmiştim, bir iki adım ilerledikten sonra yere yığıldım. Artık vücudumu kontrol edemiyordum, son hatırladığım ise masmavi gökyüzüne bakarken bulutların arasından yüzüme vuran güneş hüzmeleriydi.
Gözlerimi açtığımda Fringilla ıslak bir bez parçası ile yüzümü siliyordu, beni yatağa taşımıştı. Yüzü çok solgun ve gözleri kıpkırmızıydı yeni ağladığı her halinden belli oluyordu.
"İyi olacağım hayatım... Sadece bir kaç sıyrık, ağlama lütfen."
"Bir kaç sıyrık mı, karnındaki kesik biraz daha derin olsaydı, şuan bunları konuşuyor olmazdık, nasıl zor diktiğimi biliyor musun?!". Bunları söylerken bile ağlıyordu, eliyle göz yaşlarını sildi, çok fazla korkmuştu.
Küçük ellerini avcumun içine alarak bir kaç kez öptüm.
"iyiyim yavrum merak etme."
Tavuk çorbası yapmıştı, yatağın baş ucunda ben bütün çorbayı bitirene kadar izledi. Baharatı bol ve tadı güzeldi, aslında onun yaptığı her şey güzeldi.
Mutasyonların etkisiyle hızlı iyileşiyordum, bir kaç gün sonra yaralar neredeyse kapanmıştı, artık yola çıkma vaktimiz gelmişti, bebeği alıp mavi güneş krallığına dönmeliydim.
Bahçeye çıktığımda, elma ağacının altında bebeği uyutmak için ninni söylüyordu. Üzerinde mor saten bir elbise vardı, saçlarını bir toka ile arkada toplamıştı. Yanına gidip oturduğumda gözlerimin içine bakarak ninni söylemeye devam etti, yüzündeki hüzün yerini gülümsemeye bırakmıştı, yanağındaki gamzelerini çok belirgindi, bir kaç kez öpmekten kendimi alı koyamadım.
Yazar'dan
Biraz huzurla baktıktan sonra,
"Bizim gitme vaktimiz geldi." demekle yetindi, Fringilla gözlerinin içine bakarak,
"Ona nasıl bakmayı düşünüyorsun?", bu konuda haklıydı ama,
"Başka çarem yok."
"Büyüyünceye kadar benim bakmamı ister misin?" diye sordu, bu iyi bir karardı en azından 10 yaşına gelene kadar bir annenin ellerinde büyümesi önemliydi sonrasında onu eğitmek için götürebilirdi.
"olur." dedi ve kafa salladı.
Karsgov yerinden kalktı ve Merkür'e doğru yürümeye başladı bir kaç hazırlıktan sonra her şey hazırdı, yola çıkmanın vakti gelmişti. Ata binmeden önce Fringilla bir torbayla yanına geldi,
"Senin için hazırladım." dedi ve heybenin içine yerleştirdi bir kaç çörek, meyve ve kurabiye vardı. Uzun bir yol için idealdi.
Karsgov'un yanaklarını avcunun içine alarak dudaklarını öptü, dudaklarının sıcaklığını bütün kalbinde hissedebiliyordu bir ateş kadar sıcaktı sonra biraz geri çekildi ve,
"Seni seviyorum." diye fısıldadı .
Sessizliğini koruyordu , Fringilla'nın belinden tuttu ve kendine doğru çekti. Saçlarının kokusunu sonuna kadar içine çekti ve,
"Bende seni." dedi.
"Artık gitmeliyim." ata bindi bahçenin çitleri arasından yavaşça geçti, artık eve gitmenin vakti gelmişti.
*
*
*10 yıl boyunca Karsgov her yıl bir kaç kez uğradı ve Andrey'e okuması için kitaplar ve kılıç dersi verdi.
Fringilla'nın her konuda bilgisi vardı. Tarih, krallıklar ve yaratıklar hakkında bildiği her şeyi Andrey'e öğretti.
Bu uzun 10 yılın sonunda Andrey'in oradan ayrılma vakti gelmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ALEV (Kılıç & Büyü)
FantasyKılıç ve büyünün çağı, krallıklar, krallar ve onlara yol gösteren büyücüler, savaş ve kan dolu bu dünyada, ötekileştirilmiş yaratıklarla savaşan insan üstü güce sahip savaşçıların arasında lanetli ama özel bir çocuk doğar. Oy vermeyi ve iyi veya köt...