Güneşin yüzüme hafif hafif dokunuşunu hissedebiliyordum, aşağıdan gelen bir kaç tavuk ve horozun sesi, artık kalkma vaktimin geldiğini söyler gibiydi. Zor da olsa gözlerimi açıp yatakta doğrulduğum da, komodinin üzerindeki deri işlemeli giysileri fark etmiştim, biri ben uyurken bırakmış olmalıydı. Üzerime tam oturmuştu, bunu Karsgov'dan başkası seçmiş olamazdı. Odanın kapısına geldiğim de bir anlığına duraksamıştım, aşağı da adını bile bilmediğim kim bilir kaç insan vardı, bu beni biraz tedirgin ediyordu. Yine de artık bunu aşmam gerekliydi, eğitimin ilk günün de biraz daha güçlü görünmeliydim.
Yavaş adımlarla odaların bulunduğu koridoru geçerek salona indim ama şaşırtıcı bir şekilde ortalıkta kimse görünmüyordu. Erken uyanmış olmalıydım, en azından insanlar uyanana kadar tek başıma çalışabilirdim, kılıcım ile biraz alıştırma yapsam fena olmazdı. Salonun devasa kapısını zor da olsa açtığımda kulağıma gelen insan seslerini duyabiliyordum, sanırım erken kalkmam konusunda yanılmıştım. Merdivenlerin aşağısında ki eğitim alanında yaklaşık 30-35 kişi sırada bekliyordu. Hızlı adımlarla koşarak sıranın sonuna geçmeyi başarmıştım ama yine de etrafımda ki insanların bakışlarından kurtulduğum söylenemezdi. Bir anlığına Karsgov'la göz göze geldiğimde, konuşmasını yarıda keserek beni yanına çağırdı. Ayaklarım sanki yere çivilenmiş gibiydi, bir kaç saniye içinde kendimi toparlayarak yanına geçtim.
"Buraya gel Andrey, evet çocuklar bu yeni öğrencimiz, kendisi oğlum! Bundan sonra bizimle yaşayacak, yerine geçebilirsin."
Beni oğlum diye tanıtmıştı, bunu ağzından ilk defa duyuyordum, biraz garip bir histi ama zamanla alışabilirdim. Şehir meydanın da yaşanan son olaylar konusunda biraz daha dikkatli olmamızı istedi, sanırım buraya saldırma ihtimalleri varmış. Keşke güçlerimi biraz kullanabilseydim bende onlara yardım edebilirdim.. Sonrasın da herkes eğitim alanında dağılmaya başladı, kimisi kılıç çalışıyordu, kimisi de bir kaç büyü deniyordu. Üst sınıf gibi görünen bazı kişiler ise alev ve şok etkisi yeteneği kullanıyordu, birkaç tanesi de etraflarında koruma kalkanı oluşturarak onlar için canlı hedef oluyorlardı, kalkanın üstüne gelen alevin oracıkta etrafa dağılması gerçekten göz alıcıydı. Bir gün bende bunları yapacak kadar güçlü olabilecek miydim merak ediyordum, şimdiye kadar tek yaptığım korkudan oluşturduğum bir koruma kalkanıydı, sonrasını hatırlamıyordum bile, gözlerimi cesetlerin arasında kapatıp cesetlerin arasında geri açmıştım. Biraz etrafı izledikten sonra Karsgov'un yanına gittim, antrenmana geç kaldığım için üzgün bir bakışla bugün 'ne yapacağımı' sordum.
"Benimle gel evlat bir kaç büyü öğrenme vaktin geldi!" yüzümdeki üzüntü bir anda tebessüme dönüşmüştü, eğitim alanından çıkarak surların sol tarafına doğru ilerledik, vardığımızda bir samandan adam hedefinin yanındaydık, biraz durduktan sonra,
"Şimdi dediklerimi harfiyen uygula oğlum, ellerini hedefe doğru tut ve gözlerini kapatarak içindeki kaosu düşün. Kaos her kişi için farklıdır en yoğun olan duygularına yoğunlaşmalısın, içindeki bastırılmış duyguları ortaya çıkar evlat. Elinde yoğunlaşan enerjiyi hissetmeni istiyorum, içinden akan alevi dışarı bırak."
Ellerimi hedefe tuttuktan sonra, gözlerimi kapatarak dediklerini yapmaya başladım. En yoğun duygularım korkuyla oluşuyordu, yola çıktığımızdan beri çok fazla şey yaşamıştık. Gözlerimi her kapattığımda alevlerin ortasındaydım, kurt üzerimde çıkmış ve keskin dişleriyle beni ısırmaya çalışıyordu. Sonrasında tavernadaki o adamın kılıcını üzerime doğru indirişi, sanki bir güç ellerimde yoğunlaşmaya başlamıştı, kaosu hissedebiliyordum, etraf o kadar ısınmıştı ki alnımdan yavaşça terler akıyordu. Gözlerimi açtığımda hedefe doğru ellerimden akan masmavi saf alevi gördüm, hedefin alevler içinde yanışı heyecan vericiydi sanki ateşle bütünleşmiş gibiydim. Karsgov'a baktığımda yüzündeki gülümsemeyi görmüştüm, bu biraz gurur duyma gülümseyişi gibiydi.
"Aferin evlat!" demekle yetindi ama gülümsemesi bile benim için yeterliydi, antrenman alanına doğru baktığımda bütün gözler bana bakıyordu, kimisi şaşkınlıkla, kimisi ise inanamayan gözler ile bakar gibiydi.
"Biraz dinlen evlat bunu hak ettin, sonrasında Hakan'ın yanına geç kılıç dersine başlamak için seni bekliyor." 'Tamam' dercesine kafa salladım, aslında büyü kadar kılıcı da çok seviyordum, bana hediye ettiği kılıcı pek kullanma fırsatım olmamıştı, benim için biraz ağır olsa da zamanla alışırdım sanırım.
Bir süre dinlendikten sonra yanına gittim,
"Gel bakalım çocuk, kılıcını çıkar ve şu hedefte neler yapabildiğini göster!", hedefin boynuna, bacağına ve karnına darbeler indiriyordum, bunların hepsini bana Karsgov öğretmişti.
"Aferin evlat, güzel hareketler ama daha sert olmalısın, düşman sana acımayacak, gerçek bir savaşta tek bir şansın var bunu unutma. Şimdi iki elinle kılıcı kavra, adamın bacağına hızlıca bir kılıç darbesi vur sonra bir adım geri çekil, göğsüne vur ve son olarak dibine girip boynuna yatay şekilde bir kılıç darbesi yap, bir saat aynı hareketi yapmanı istiyorum sonrasında gelip kontrol edeceğim!"
.....
Neredeyse bir saattir aynı hareketi tekrarlıyordum, bacağa, göğüse ve boyuna, sanki hedefe hiç zarar veremiyordum, eğer başaralı olmak istiyorsam daha sert olmalıydım.
Bağırarak vurmaya başlamıştım, bacağa, göğüse ve boyuna, son darbeyi vurduğumda saman hedefin kafası yerinden ayrılarak yere düştü, keskin ve hızlı bir hamleydi. Gözlerine inanamıyordum başarmıştım. Hakan arkada beni izliyordu, alkışlayarak yanıma geldi,"Aferin çocuk aferin, daha hızlı ve güçlü olacaksın bunu görebiliyorum, bugünlük yeterince şey öğrendin şimdi yemek için büyük salona geç ."
Yazardan,
Yorulduğu her halinden belli oluyordu, nefes nefese konuşurken kelimeleri pek seçilmese de,
''Sağolun efendim.'' demeyi başarmıştı.
Büyük salona çıkan merdivenlerin sonuna geldiğinde, Kaya, Emir ve Burak heyecanlı bir şekilde Andrey'in önünü kesmişti. Neredeyse Andrey ile aynı yaştalardı, kısa bir şaşkınlık ve tanışma sonrası yavaş adımlarla yemek masasına doğru yürümeye başladılar. Emir,
''Kılıcı böyle kullanmayı nereden öğrendin? Gerçekten efsaneydi! Hele ki son kafasını koparışın... Ne zamandır deniyorum ama hiç böylesini yapamamıştım.'' Andrey gülümseyerek,
''Babam öğretti.'' Bu kelimeye o kadar uzaktı ki kendi içinde kabullenmesi biraz zaman alacaktı. Kaya, buruk bir gülümseme ile,
''Gerçekten çok şanslısın, ben babamı hiç görmedim. Annemle yaşıyordum, beni 9 yaşındayken buraya bıraktı, sonrasında onu da bir daha görmedim.'' Andrey'in üzgün bakışları belli oluyordu, içinden bir şeyler söylemek geçse de, bir süre onları tanıması gerektiğine karar vermişti. Burak ise en sessizleri ve uzun olanlarıydı, sadece selamlaşırken ismini öğrenmeyi başarmıştı.
Yemeklerini birlikte yedikleri sırada saatler bir birini kovalayarak geçiyordu, kendisi bile bu kadar çabuk arkadaş edineceğini tahmin etmemişti. Bir kaç saatin sonunda kendisini yorgun argın odanın içine atmayı başarmıştı. Komodinin üzerindeki gaz lambasını yaktıktan sonra üstünü değiştirerek yatağına uzandı ve güzel bir gündü diye iç geçirdi. En azından sonunda normal bir gün geçirmeyi başarabilmişti, bunları düşünürken öylece uyuya kaldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ALEV (Kılıç & Büyü)
FantasyKılıç ve büyünün çağı, krallıklar, krallar ve onlara yol gösteren büyücüler, savaş ve kan dolu bu dünyada, ötekileştirilmiş yaratıklarla savaşan insan üstü güce sahip savaşçıların arasında lanetli ama özel bir çocuk doğar. Oy vermeyi ve iyi veya köt...