Neredeyse sabah olmuştu, Andrey bir kabus görüyordu, korkuyla titreyerek gözlerini açtı. Rüyasında kurtlar hala saldırıyordu ve alevler her yeri kaplamıştı bunu aslında bir süre daha unutamayacaktı, ilk defa ölümle burun buruna kalmıştı ve bu onun için yeterince ağırdı. Gözlerini açtığında Karsgov'un eşyaları topladığını farketti orada yeterince uzun kalmışlardı, bir an önce yola koyulmalıydılar, bir günlük mesafede bir taverna vardı oraya varabilirlerse geceyi rahatça geçirebilirlerdi.
Her şeyi topladıktan sonra Merkür'e binip yola koyuldular. Karsgov'un bacağında ki acı hala devam ediyordu ama en azından mikrop kapmamıştı. Vücudunda ki mutasyonlar sayesinde yara kendini diğer insanlara göre daha hızlı iyileştiriyordu. Andrey'in ağzını bıçak açmıyordu neredeyse. Karsgov,
"iyi misin?"
"Gece kâbus gördüm..."
"Buna alışacaksın sadece bu kadar erken olmasını beklemiyordum."
"Gerçekten her günüm böyle mi geçecek?"
"Belki her günün değil ama genellikle. Aslında bu ufak bir problemdi seni daha büyük şeyler bekliyor kendini hazırlamalısın."
"Senin gibi özel güçlerim olacak mı?"
"Evet ve belki daha fazlası!"
Uzunca bir yoldan sonra neredeyse karanlık çökmek üzereydi, tavernanın ışıkları uzaktan belli oluyordu. Karsgov,
"Sonunda rahat bir yatak." diye düşündü. Tavernaya yaklaştıklarında, Andrey'e bir pelerin uzattı,
"Bunu giy ve başını ört şu aralar biraz gizlenmeliyiz." dedi. Kırmızı gözlerin laneti ortalıkta hızla yayılmıştı, bunu Andrey'e söylemese de bir süre bunun bilinmemesi onun güvenliği için iyi olacaktı.
Atı ahıra bağladıktan sonra tavernadan içeriye adım attılar kahkahalar havada uçuşuyordu, bir köşeye bir kaç Kırmızı haç askerleri, diğer köşede ise bir kaç köylü oturuyordu. Kırmızı haç askerlerinden biri tavernada çalışan garson kızı bacağına oturtmuş ve kendince eğleniyordu, köylüler ise askerler yüzünden fazla seslerini çıkaramasalar da köşede biralarını yudumluyorlardı.
Karsgov sakin adımlarla tavernanın sahibi olan biraz tombul, mavi gözlü, kıvırcık kahverengi saçlı ve kısa boylu kadının yanına geldi, selam verdikten sonra bir odası olup olmadığını sordu. Kadın,
"Evet tabi ki efendim üst katta 1 boş odamız var oraya geçebilirsiniz!".
Karsgov kemerindeki keseden bir kaç gümüş para çıkarıp kadına uzattı. Kadın parayı aldıktan sonra,
"Aç mısınız? Yeni yaptığım taze çöreklerim ve tatlılarım var.", Neredeyse bir gündür yemek yemiyorlardı.
"Evet lütfen!"
Kadın bir kaç şey hazırlayıp bir bardak bira ile masanın üstüne bıraktı. Andrey açlıktan ölüyordu, hızlıca her şeyden yemeye başladı o kadar hızlıydı ki sanki yemekler bir saniye daha dursa başkası alıp kaçacaktı. Karsgov birasını yudumlayarak bir kaç çörek yedi, sıcak ve güzeldi.
"Kadın işini biliyor.." diye içinden geçirdi.
Her şey bittikten sonra odaya geçtiler biraz küçük ama ferah bir odaydı, yan yana iki yatak ve ortada bir sehpa vardı, sehpanın hemen üstünde bütün yıldızları ve ayı görebilecekleri boyutta bir pencere vardı mum olmasa bile odayı tamamen aydınlatıyordu. Dün gece düşünülecek olursa bu onlar için bir kral dairesi gibiydi. Andrey yatağa geçmiş ve uyumaya başlamıştı bile, onun için uzun ve yorucu bir gündü bunu hak etmişti. Karsgov'da biraz Fringilla'yı düşündükten sonra uyuya kalmıştı.
Güzel bir uykudan sonra sabahın ilk saatlerinde uyandılar, fazla zaman kaybetmemeleri gerekiyordu, ufak bir hazırlıktan sonra aşağıya tavernaya indiler, Kırmızı haç askerleri hala oradaydı yarı uyanık yarı baygın sarhoş şekilde şarkı söylüyorlardı.
"Yaşasın haç kardeşliği, Yaşasın büyük kralımız!" kelimelerden sadece bunlar seçiliyordu.
Andrey, Karsgov'un arkasından yürürken içeride mal getiren bir satıcı vardı, nasıl fark etti bilinmez ama kıpkırmızı gözlerini görmüştü, ata binmeye hazırlanırken, Kırmızı haç şövalyeleri ve satıcı dışarıya çıktı, Satıcı bağırarak,
"Evet işte orda lanetli çocuk,"
"Evet beyim gözlerini gördüm kıpkırmızıydı! diyordu.
Kırmızı haç askerlerinden birisi Karsgov'un karşısına gelerek,
"Çocuğu göster!" diye seslendi. Karsgov istifini bozmuyordu.
"Sanırım bir yanlışlık oldu.. adamın ne gördüğünü bildiğine emin değilim!", satıcı hala bağırıyordu.
"Hayır efendim yemin ederim ben gördüm, bu o lanetli çocuk!" diyordu.
Asker hala,
"Çekil!" diye diretince Karsgov'un başka şansı kalmamıştı. Elini beline götürdü ve hızlı bir hamleyle hançeri çıkartıp askerin boğazına düz bir kesik attı, asker iki eliyle boğazını tutuyordu. her yer bir kaç saniye içerisinde kanlar içinde kalmıştı. Asker yere yığıldı bir kelime daha edemeden kanlar içinde oracıkta öldü. Diğer 3 asker ise durumun şokunu saniyeler içinde atlattıktan sonra, üstüne doğru koşmaya başladılar, kılıcını sırtından çıkararak karşı atağa geçti, herş ey çok hızlı gerçekleşiyordu, kılıç hamleleri havada uçuşuyordu. Karsgov hepsini hızlıca savuşturuyordu, bir kılıç hamlesi yapıp askerlerden birinin kafası gövdesinden ayırdı, hamleler hala geliyordu, ani bir hamleyle askerin bacağına bir kılıç hamlesi indirdi, asker iki büklüm olmuştu ve çığlıklar atıyordu. Son hamleyle kalbine kılıcı sapladı ve geri çekti, asker yere yığıldı artık çığlıkları son bulmuştu.
Son asker ise Andrey'in üstüne yürüyordu. arkadaşları ölse de onu öldürmeliyim diye düşünüyordu. Andrey kılıcı elinde pozisyonunu almış bekliyordu, asker bir kaç hamle yaptıktan sonra Andrey'in elindeki kılıcı düşürmüştü, son hamleyi yukardan aşağıya yapacaktı, Andrey korkuyla gözlerini kapattı ve ellerini yüzüne doğru tutuyordu, sanki her şeyin sonu gelmiş gibiydi. Tam asker kılıcı indireceği sırada, Andrey üzerinde yoğunlaşan bir enerjiyi hissediyordu, bu bir koruma kalkanıydı asker kılıcı indirmeden hemen önce oluşmuştu, asker kılıç darbesini yaptı ama bu kalkana değerek bir patlamaya sebep oldu, asker geriye doğru uçarak arkada duran sivri kazıkların üzerine düşmüştü. Sırtından giren kazık göğüs kafesinden çıkmıştı, oracıkta öldü.
Satıcı ise bağırarak son bir hamle yapmak için bir bıçak ile çocuğa doğru koşuyordu, Karsgov belinden çıkardığı bir bıçak ile temiz bir atış yaptı, satıcının boynuna şah damarının içine girmişti ve yere yığıldı. Karsgov yanına giderek bıçağı çıkarttı .
Andrey yerde yatıyordu, bu enerji kaybı onun için yeniydi ve onun bayılmasına sebep olmuştu, daha fazla kimse görmeden oradan uzaklaşmalıydılar. Andrey'i atın boynuna yatırdı ve hızlıca oradan uzaklaştılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ALEV (Kılıç & Büyü)
FantasyKılıç ve büyünün çağı, krallıklar, krallar ve onlara yol gösteren büyücüler, savaş ve kan dolu bu dünyada, ötekileştirilmiş yaratıklarla savaşan insan üstü güce sahip savaşçıların arasında lanetli ama özel bir çocuk doğar. Oy vermeyi ve iyi veya köt...