12

856 61 72
                                    

Kızgın ve üzgün hissediyordum. Etraf karanlıktı, karşımda uzun taştan bir yol vardı. Bir tepenin üzerindeki kulübeye gidiyordu yol.

Yanımda siyah giyimli bir adam, elinden tutan ve ağlayan kardeşim Burak vardı... Üzerimde babaannemin geceliği gibi beyaz bir elbise vardı. Adam kardeşimi de beni de sürüklüyordu. Yağmur yağıyor, şimşek çakıyordu. Adam'ın elinden kurtulamıyordum. Çığlık atamıyor, ses bile çıkaramıyordum. En sonunda, eve varmamıza 5-10 adım kaldığı zaman. Elinden kurtuldum. Ama kardeşimi de almam gerekiyordu... Adam elinde tuttuğu silahı kardeşimin kafasına dayadığın da dünyam yıkılmış da altında kalmışım gibi hissediyordum. Daha yüksek sesle ağlamak istedim.

"Bıraksana cani herif!" Dedim ağlayarak. Yağmur hızlanmıştı, sırılsıklam olmuştum. Her yer çamur olmuştu, çıplak ayaklarım çamura batıyordu. Adam pozisyonunu bozmadan öylece duruyordu. Yüzü kapkaranlık görünüyordu. Adam'ın arkasındaki eve yıldırım düştü, ev yanmaya başladı. Kardeşim sesini çıkarmıyor, çıkaramıyordu... Ne olduğunu anlayamadım. Gökyüzüne bakıp yüzüme düşen su damlacıklarıyla tek bir şey söyledim. "Allah'ım lütfen bu bir kâbus olsun..." Sonrasında silahın ateş alma sesini duydum.

"Nolur kâbus olsun!" Diye bağırarak ve yüzüm göz yaşlarımdan ıslanmış, terler içinde uyandım.

Balkon kapım açık kalmış, gece yağmur yağmış. Yağmur kokusu burnuma geliyordu.

Gözlerimi silip saate baktım. Saat 08:48'i gösteriyordu! Okulun bahçesinde kamp için 48 dakika önce olmam gerekiyordu. Telaşla etrafıma bakındım.

Bilinmeyen numara: Seni bekliyorlar Berfu (07:55)

Bilinmeyen numara: Berfuuuuuu! 10 dakika içinde gelmen gerek artık. (08:07)

Bilinmeyen numara: Diğer öğrenciler ve diğer takımların öğrencileri gitti. (08:32)

Aramaları kontrol ettiğimde ise bir kez daha şoke olmuştum.

Emir 13 kez, Arif hoca 4 kez, Melih 1 kez, Özgür, Berkay, Yusuf'ta 3 er kez aramıştı.

Hemen üzerimi değiştirip küçük valizimi elime alıp çıktım. Annemlere de veda ettim tabii.

Rüzgarla yüzüme yapışan saçlarımı düzeltirken karşımda gördüğüm manzaraya şaşırmıştım. Rengarenk küçük bir minibüsle bana gülümsüyordu basketbol takımı. Şapşik şeyler yaa.

"Seni almadan gider miyiz koç? Atla hadi." Dedi Emir.

Yusuf valizimi arkaya koymak için elimden aldı, ben de şaşkınlığını gidermeye çalışıyordum.

Şoför koltuğunda Özgür vardı. Emir, Yusuf, Berkay karşı karşıya olan koltuklardan tam karşımda olanına oturuyorlardı. Umut şoför koltuğunun yanında ki koltukta tam arkamda oturuyordu. Melih'te yanımdaydı.

"Hazır mıyız millet!?" Kulağımın dibinde yeterince geç kalmamıza rağmen bu soruyu soran Umut'tu.

"Hazırız hazırız."

"Bas gaza Özgür aşkım." Dedi Emir sırıtarak.

Yolculuk yaklaşık 4-5 saat sürecekti. Eğer başka bir yol seçersek 6 saat civarı sürecek. Ben de her bu gibi yolculuklar da mışıl mışıl uyurum, bünyem zayıf olduğu için hırkamı da giyerim. Yolculukta çok soğuk oluyor ya.

Hırkamı çıkarmak için küçük sırt çantamı kurcalarken hırkam dışında her şeyi bulmuştum. Neredeydi bu hırka?

Tabii ya salak ben telaşla çıktığım için hırkamı evde, yatağımın üzerinde unutmuştum.

Suratımı asıp boş gözlerle etrafa bakarken yanımda oturan Melih ile gözlerimiz kesişti. Göz göze geldiğimiz anda Berkay'a döndü.

"Berkay arkandaki boşlukta çantalar olucaktı, versene benimkini." Dedi Melih tok bir sesle.

Berkay biraz debelendikten sonra çantayı buldu. Ben de camdan dışarıyı seyretmeye başladım.

Yanımdaki hareketlilik ilgimi çekmişti, Melih çantasından çıkardığı siyah hırkasını bana uzatıyordu.

Alıp almamakta tereddüt etsemde almaya karar verdim.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim." Dedi kısık bir ses tonuyla.

Hırkayı giyip kulaklığımı kulağıma taktım ve yavaş şarkılar dinleyerek uykuya dalmaya çalıştım.
Tabii ki uyuyamadım, müzik dinleyerek uyuyamıyorum ya. Her seferinde "bu sefer uyurum ya kesin" deyip uyuyamıyorum. Şaka gibi.

Kulaklığımı çıkarıp tekrar çantama yerleştirdim. Yine uyumaya çalışacaktım, bu sefer müziksiz.

____

Melih'in anlatımıyla

Şu an Berfu'ya çok yakındım. Kalbimin atışını biraz yaklaşsa duyacaktı resmen. Aynı minibüs'ün içinde yolculuk yapıyorduk.

Kampa en uzun süren yoldan gidecektik. Çünkü kar tanemle daha çok vakit geçirmek istiyordum.

Uyuyordu, biraz yaklaşıp gözlerini inceledim. Kıpırdanıyordu, sanki rüya görüyor gibiydi. Çok masum ve zarif nefes alıyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Tüm kelebek hislerini unutun, sevdiğim kızın nefes alıp verişini duyuyordum.

Beni dikiz aynasından izleyen Umut, Özgür'e göz kırptı. Özgür bir anda firen yapıp kızın üstüne düşmemi sağladı.

"Geri zekalı uyanacak." Dedim sinirle.

"HOAĞĞH" Diye bir ses yükseldi yanımdan. Berfu horluyor muydu? Aman tanrım bu da ne?

"Dedim ben horul horul uyuyor diye inanmadın Melih bey." Dedi Umut bilmiş bir tavırla.

"Abi o neydi ya deprem oldu sandım. Berfu horluyormuş." Dedi Yusuf uykulu sesiyle.

"Susun lan alırım ayağımın altına. Hött!" Dedim kaşlarımı çattım.

Umut bana dönüp.

"Abicim ne zaman söyleyeceksin bilinmeyenin sen olduğunu?" Diye bir soru yöneltti.

"Daha zamanı gelmedi, ayrıca öyle ulu orta yerde söyleyip durma şunu."

"Tamam da zamanı ne zaman gelecek?"

"Bu kampta bir şeyleri halletmeye çalışıcam. Birkaç planım var ama size de ihtiyacım var."

"Seninleyiz abi, her zaman destekçiniz." Dedi Emir.

"Aynen kardeşim ne yapmamız gerekiyorsa söyle bize yaparız." Dedi Berkay.

Gülümseyip bir kez daha Berfu'ya baktım. Hayatımı güzelleştiren o kıza...

_____

Bölüm nasıldı amaa?

Saldım bilinmeyeni heheheh.

Oy verin, oy vermezseniz yazasım gelmez. Hikayenin sonu da gelmez.

Bebek fok iyi günler dilerr. ♥️

Möhkemmel Bir Sevda | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin