24

558 30 7
                                    

Yeni bölüme geçmeden önce oy vermeyi unutmayınn! :))

____

Sabahın ilk ışıklarında, pencereden sızan güneşi yüzümde hissederek ilk defa uyanmıştım. Tüm gece Emir'in dedesinden kalma evdeki yeşil renkteki armut pufta uyuduğum için boynumun sol tarafı hafiften tutulmuş gibiydi. Üzerimde gri bir batanniye vardı. Hemen yanımdaki koltukta ise yüzüne güneş geldiği için uykusunda somurtan Melih...
Şu anki hali fazlasıyla komikti, sehpadaki telefonuma uzanacakken battaniyenin altındaki elimi Melih'in tuttuğunu farkettim. Tüm gece böyle miydik yani?

Telefonuma uzandım, önce saate baktım sonra ise kameraya tıklayıp bu anı ölümsüzleştirdim. Hem Melih'in komik yüzünü hem de tuttuğu elimi fotoğraflamıştım.

Normalde fotoğraf çekmeyi sevmezdim ama onunla binlerce fotoğraf karesinde yer almak istiyordum. İçim bir garip oluyordu her defasında. Anlaşılır bir duygu mu emin değilim.

Melih'in elini elimden yavaşça sıyırdıktan sonra üzerimdeki battaniyeyi pufun üzerine bırakıp ayağa kalktım. Herkes uyuyordu galiba. Bacağı alçıda olan Umut, Emir'in yatağında uyumuştu. Yusuf ve Emir ise salonun ikinci koltuğunu açıp yatak haline getirmiş, birlikte uyumuşlardı. Yanlış görmediysem Emir Yusuf'a koala gibi sarılmıştı.

Berkay ortalarda görünmüyordu. Tüm odaları sessizce aradım, mutfak ve banyoya da baktım fakat yoktu. Tam arayacakken kapının kilidinden gelen sesle irkildim. Bu Berkay olmalı diye düşünerek kapıyı açtım.

Berkay elinde iki beyaz poşetle dikiliyordu, yanında da kendisi kadar deve gibi boylu bir çocuk vardı. Onun da ellerinde iki poşet vardı. Çocuk kumral, kıvırcık saçlı, bizim yaşlarımızda, kahverengi gözlü, boylu ve kaslı bir tipti.
Şaşkın gözlerimi üzerlerinden hızlıca çekip içeriye davet ettim.

Berkay içeridekilerin hâlâ uyuduğunu farkedip uyandırmak için bir girişimde bulundu.

"Uyanın uyuyan güzeller! SABAH OLDU ÖKÜZLER!" diye bağırarak mutfaktan aldığı kepçe ve tencereyi birbirine vuruyordu.

Yüzünde büyük bir rahatlık ve sevinç var gibiydi, yanındaki kişiyle alakalı olabileceği aklımdan geçiyordu.
Ben de ona katılıp herkesi uyandırmaya çalıştım.

"KOĞUŞ KALK!" diye bağırdığım sırada Emir hızlıca doğruldu ve konuşmaya başladı.

"Emret komutanım!" diyerek asker selamı verdi. Sanki askere gitmişcesine.

Melih ve diğerleri de uyanıp kendine gelmek için yüzünü yıkarken Berkay ve ben de kahvaltı hazırladık, dışarıdan aldığı kahvaltılıklarla. En sevdiğim şeylerden biri olan patatesli börekten de almıştı. Bu çocuk işini biliyor ya!

"İsterseniz yardım edeyim, böyle boş oturmak içime sinmiyor." dedi daha adını bile öğrenemediğim çocuk.

Berkay söze girdi,
"Gerek yok Miraç, biz hallederiz. Rahatına bak, istersen televizyonu açıp kanallarda gezinebilirsin."

Berkay'ın söylemesiyle ismi artık belliydi, Miraç... Tüm gizem ortadan kayboldu şu an.

Hepbirlikte kahvaltı masasına oturduğumuz zaman, Berkay bu anı kollarmış gibi Miraç'tan söz etmeye başladı.

"Öncelikle pek değerli ve sevgili canımdan çok sevdiğim, ailem diyebileceğim kadar yakın bulduğum, kardeşlerim, ark-"  sözünü atarlı bir şekilde Melih kesti.

"Söyle artık ALLAH RIZASI İÇİN! Gözünü seveyim söyle!"

"Tamam ya, Allah Allah. Bu Miraç. Benim ilkokulda sadece bir yıl arkadaş kalabildiğim ilk ve son ilkokul arkadaşım. Taşındıkları için görüşememiştik. Şimdi bizim okula nakil olmuş, tekrar buraya taşınmışlar yani. Takımdaki eksik parça olabileceğini düşündüm. Ben uygun buluyorum ama size de sormam gerek sonuçta tek başıma karar veremem." dedi Berkay.

Möhkemmel Bir Sevda | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin