Eylemlerin üçüncü günü boyunca odamdan çıkmadım. Ama her saat başı televizyondan gelen o korkunç kadın sesini duyuyordum.
Annemle babamın gergin ve soğuk cümleleri iç ürperticiydi. O yüzden kulaklığımı takıp yüksek sesle müzik dinleyerek oyun oynadım.
Annem bu olayların çabucak biteceğini söylemişti ve ona inanmıştım. Bazen korktuğumda ve kötü hissettiğimde tek istediğim şey güvendiğim birinin bana duymak istediğim yalanı söylemesi olur.
İşin aslı annemin gelecek hakkında en ufak bir fikri yoktu. Belki de vardı ama gerçekleşmemesini umuyordu. Ya da bana gerçek fikirlerini söyleyip beni korkutmak istememişti.
Çünkü işler hiç düzelmedi.
İşler her geçen gün kötüleşti.
Her geçen gün daha çok korktuk.
Korku bütün insanlığı sardı.
Çünkü bütün bu eylemler, olaylar sadece bizim yaşadığımız şehir ya da ülkeyle sınırlı değildi. Bütün dünyada kadınlar sokakta eylem yapıyordu. Twitter'da bütün postlar bunlarla ilgiliydi. Bütün dünyada, aynı anda hiç bu kadar büyük çaplı bir değişim olmamıştı.Sonraki birkaç gün eylemler büyüyerek devam etti. Annem sürekli başka bir tanıdığımızın daha sokağa çıktığı haberiyle geliyordu.
"Haco Teyze'ni hatırlar mısın? Eski arkadaşlarımdan. Onun haberini aldım bir tanıdıktan."
"Videoların birinde bizim alt komşuyu gördüm."
"Kuzenimle telefonda konuştum şimdi. Yarın o da eylemlere katılacakmış. Ben mi? Beni de ikna etmeye çalıştı ama ben katılmam öyle şeylere. Kaç yaşıma geldim. Onlarla uğraşacak güç yok artık bende. Gençlerin işi bunlar." Ama saydığı insanlar genelde hiç de genç olmuyordu. Zaten bütün bu olayların kırılma noktası, sadece genç kadınların değil her yaştan kadının isyan etmesi olmuştu.Ülke genelinde yüz binlerce kadın sokaktaydı. Ve bu başarının en büyük etkenlerinden biri Fenonim'di. Her saat başı bütün televizyonları hacklemekten hiç sıkılmadılar. Her saat başı kadınlara hamaset yapıp onları ikna etmeye çalışıyorlardı. Her seferinde farklı bir kadın grubuna ve onların yaşadığı mağduriyete dikkat çekiyordu. Bir gün aldatılan kadınlardan, bir gün kürtaj mağdurlarından, bir gün maaş eşitsizliğinden yakınıyorlardı.
Fenonim bir terör örgütüydü. Devletle gerçek bir savaş içindeydi. O her yayın yaptıktan sonra devlet ona itibar etmememiz gerektiğini söyleyen bir video yayınlıyordu. Bütün programlarda ona lanet ediliyordu. Artık bu olaylar yokmuş gibi davranmak imkansız olduğundan bütün güçle saldırma yöntemine geçmişlerdi.
Fenonim'in uzun bir süre boyunca üç görevi oldu:
-Sokaktaki kadın sayısını artırmak
-Olaylar hakkında doğru bir haber kaynağı olmak
-Eylemcilerin asıl amacını, ne istediklerini topluma yaymak.
Bu üç işte de çok iyiydi. Devlet ne derse desin insanlar onun paylaştığı verilere ve haberlere inanıyordu. Çünkü birincisi, devlet bilgi vermemek için çok uzun zamandır elinden geleni yapıyordu ve herkes televizyonun devlet tarafından satın alındığını çok iyi biliyordu. Bu olaydan önce de kimse haberlere güvenmezdi zaten. İnsanların -özellikle kadınların- inanmasındaki ikinci sebepse, ilk defa onların tarafından bir sesin yükseldiğini duyuyorlardı. Fenonim'den en çok korkan, onu en devlet haini gören kadın bile, söyledikleri sözden illa bir ikisini haklı buluyordu. Ve onlara bir tanıdıklık ve sempati duymuş oluyordu. En sıradan ve umursanmamış, hayatı boyunca ne mutlulukları ne sıkıntıları fark edilmemiş bir kadın; ilk defa önemsendiğini, dile getiremediği derdinin duyulduğunu hissediyordu.Fenonim çok radikaldi ama toplumun en zayıf kesimine nasıl hitap edeceğini biliyor gibiydi. Kesinlikle biliyor olmalıydı, yoksa binlerce kadın saat başı evini terk edip barikattan içer geçmezdi.
Çok inanılır ve etkili olmalarında bir diğer sebepse her gün, her saat başı istisnasız tekrar gelmeleriydi. İnsan bir yalanı defalarca duyunca doğru gibi geliyor işte.
Fenonim devletin, patriarkanın silahını çok iyi kullanıyordu. Haberlerde her gün onların yakalanmak üzere olduğu, bir daha yayın yapamayacakları söyleniyordu ki -pat- yayın yapıyorlardı. Bir türlü durdurulamıyorlardı.
Bu da onlardan hem korkmanıza hem de onları takdir etmenize sebep oluyordu.İnsanlar onlar için "Susturulamayanlar" diyordu.
Onlardan ölümüne korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsyan
ActionFeminist Distopya. "Erkeklerin sokakta tek başına yürüyemediği zamanlardı." Günümüzden çok da farklı olmayan bir düzende kadınlar sabırlarının sonuna gelince düzeni alt üst etmeye karar verirler. Kadınların öfkeleriyle oluşan yeni sistemde erkekl...