Aslında bazen dışarıya çıkamamak iyi hissettiriyor sanırım. Bu kadar süre izolasyona zorlanınca kendiyle yalnız kalmak zorunda oluyor insan. Ben. Bu yalnızlıkta, kendimle tanıştım. Kendimle sosyalleştim. Tanıdığım kişi beni pek etkilemedi. Hatta hoşuma gitmedi bile denebilir. Daha fazlası olmak istediğimi fark ettim. Ve yalnızlıktan çıktığımda daha iyi bir kendim olmayı başardığımı düşünüyorum. Yalnızlıktan büyük ve travmatik bir olayla çıktım. Hatta yalnızlığımdan resmen koparıldım. Ama oraya gelmeden, evde; ailemin yok gibi hissettiren varlığıyla deneyimlediğim yalnızlık sayesinde ne kadar değiştiğimi gördüm.
Yalnızlık ne iyi dost, onu fark ettim. Arkadaşlarımlayken, çevrem doluyken ne kadar da şekil almışım. İnsanların güldüğü şeylere gülmek zorunda kalmışım mesela, gerçekten komik bulup bulmadığımı düşünemeden. Fikirlerine katılmışım hemen, o fikri değerlendirip doğru mu yanlış mı düşünemeden. Ne çok görünmez baskı varmış meğer o rahat, salaş arkadaş buluşmalarında. Omuzlarım gerginmiş uzun zamandır. Fikirlerim yokmuş. Olsaymış da söyleyemezmişim tabii orası ayrı.
İnsan böyle midir hep? Bir grup oluşunca, gruptaki herkes tek sese mi dönüşür zamanla? Benim sesimin çıkmaya başladığı zamanlar, çoktan bir grubun içinde bulunmuş olduğum için; hiç tek sesim çıkmamış aslında. Kendi sesimi hiç duyamamışım. Ne dediğimi bilmeden homurdanmışım grupla. Sözlerini bilmediği bir şarkıyı söylemeye çalışırken yanındakilerin dudaklarını taklit eden biri gibi.
Ben hiç birey olmamışım. Bilincim yalnızken değil, şanssızlık bu ya, bir grubun içindeyken gelişmeye başlamış. Ben bir gruba doğmuşum. Aynı o gruptaki diğer arkadaşlarım gibi. Acaba ben de sözlerimle, dalga geçişimle, güldüğüm esprilerle ve hatta sadece bir mimiğimle arkadaşlarımdan birinin omzunda o kalıbın yükü oldum mu? Acaba hiç birinin aldığı şekile katkıda bulundum mu? Bu sorunun cevabı büyük ihtimalle evet.
Biz taklitçiyiz. Ben onu taklit ettim, o beni. İrademiz sıfırdı. Hatırlıyorum da bazen, arkadaşlarım benim ahlak anlayışıma ters davranışlarda bulunurdu. İlk başta içgüdüsel bir huzursuzluk yaşasam da; sorgulamaz, ben de uygulardım. O zaman bendeki ahlak anlayışı da benim değildi ki zaten. Ailemin bana yüklediği bir kalıptı. Ve şimdi bir kalıptan başka bir kalıba, yaşıtlarımın kalıbına giriyordum. Kendi kalıbımı bulmak içinse hiç düşünmedim. Şimdiye kadar.Şimdi bir haftadır yalnız ve yorgunum. Kendimi tanıdıkça arkadaşlarımdan farklı olduğum noktaları görüyorum. Zamanında onlarla güldüğüm, bana şu an çok yanlış şeyler bir bir aklıma geliyor, gece uyumadan önce. Başka insanların huzurunu kaçıracak şekilde yaptığım, ya da başkası yaparken sessiz kaldığım anlar... Geçmişteki ben adına inanılmaz bir utanç duyup uyumakta zorlanıyorum. İçimi rahatlatıp uyumamı sağlayan tek düşünce tekrar yapmayacağım oluyor.
Fenonim'in bütün dünyanın gözüne soktuğu, istemesem de dinlemek zorunda kaldığım bazı şeylerden hatalarımı öğrenmeye başladım. Hiçkimseye zararım olmadığını düşündüğümde bile zararım olduğunu gördüm. Ve bu suçluluk duygusuyla, Fenonim peşime düşecek korkusundan uyuyamamaya başladım. Evdeki son günlerime geldikçe uykusuzluktan gündüzleri bir hayalet gibi geziyordum. Gözlerimin altı mor, şiş; içiyse bomboştu. Hayır boş değildi. Simsiyah, tiksinti dolu bir utanç ve korku vardı.
Sanırım bilincimin o bir haftada, son bir yılda olduğundan çok daha fazla geliştiğini söylersem yanlış olmaz. Çok geliştim. Gözlerim çok açıldı. Hatalarımı, aptallıklarımı gördüm. Ve acı içinde boğulurken çok doğru bir söz zihnimde yankılandı durdu: "Cehalet mutluluktur."
Ben mutlu bir insan olmayacağımı bilerek bu yola devam ettim. Evdeki son günlerim, gelecek günlerimin habercisi; acı dolu günlerdi.Terör her yerdeydi. Fenonim bir süredir, belli bölgelerde, sokaklarda; rastgele erkek öldürüyordu.
Evet.
Sokakta yürürken, hiçbir şey yapmıyor olsanız bile, sadece kendi işinizle ilgilenseniz bile bir anda üzerinize bir kadın atlayıp bağırsaklarınızı deşebilirdi. Ya da penisinizi keserdi. İnternette bununla ilgili söylentiler duymuştum: Bazıları kurbanlarının penislerini toplayıp, sayısını yarıştırıyordu.
Ben sokaktan, kadınlardan, haberlerden, öldürülmekten ölesiye korkuyordum. Ve her şey bitene kadar güvenli odamdan çıkmamaya kararlıydım.
Ta ki ...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsyan
AksiFeminist Distopya. "Erkeklerin sokakta tek başına yürüyemediği zamanlardı." Günümüzden çok da farklı olmayan bir düzende kadınlar sabırlarının sonuna gelince düzeni alt üst etmeye karar verirler. Kadınların öfkeleriyle oluşan yeni sistemde erkekl...