...someday

429 49 17
                                    

Yeni çıkan reklamımız baya bir olay olmuş sadece Kore'yi değil tüm dünyayı sarmıştı. Birbirinden farklı  dillerdeki, dinlerdeki bir sürü ünlü İnstagram, Twitter, Youtube gibi sosyal medya hesaplarından gizli tuttukları aşklarını paylaşmışlardı. Bu yüzden hem bir sürü destekçimiz hem de bir sürü nefret edenimiz olmuştu. Fakat dönüp Wooyoung'la bana baktığımda bu bizim için sıkıntı değil gibiydi.

Bu sayede yeni dostluklar edinmiştik, şirketin satışları oldukça artmış ve Wooyoung'un adı sahnelerde daha çok duyulmaya başlanmıştı. Bu akşam ise yine çok yakın bir dostumuzun düğününe gidiyorduk. 

Wooyoung sonunda odadan çıktığında kapıya yöneldim. Arabanın anahtarını elimde çevirirken Wooyoung'un beni beklediğini fark edip ona döndüm. Elleriyle kendini gösterirken dalga geçer gibi bir tavırla sordu.

"Sence de hoş olmamış mıyım?" Yarım bir şekilde gülerken kafamı yere eğdim. Ciddi bir gülümsemeyle kafamı tekrar kaldırıp "Harika olmuşsun hayatım ve evet, sabahtan beri bunu söylemekten bıkmadım." O da kıkırdayarak bana yaklaştığında yanağını öptüm. 

Sabahtan beri bir o tarafa bir bu tarafa, bir o aynaya bir bu aynaya koştutup duruyordu. En yakın arkadaşının düğününde en göze çarpan o olmalıymış yoksa insanlar arkasından "Bak arkadaşının düğününe bile pasaklı pasaklı gelmiş!" derlermiş. Sabahtan beri buna ne kadar fazla güldüğümü anlatamam bile. 

Bu korkusunun sebebi de geçen sefer onu yürüyüşe çıkmak için zorladığımda pijamalarıyla kameralara yakalanmış olmasıydı. Sadece birkaç gün konuşulmasına rağmen Wooyoung çok sinirlenmişti, sonradan olayın aslında komik olduğunu fark etmişti.

Wooyoung koluma girdiğinde artık evden çıkmıştık. Arabaya kadar kahkahalar eşliğinde gitmiş yol boyunca da radyoda çalan şarkılara eşlik etmiştik. Deniz kokusunun yüzümüze vurduğu açık pencereleri yavaşça kapattığımda biraz ileride duran kameramanlar hızla ayaklandılar. Onların biraz daha uzağında arabadan inip anahtarı valeye verdiğimde Wooyoung'un elini tuttum. 

Sahilin girişinde olan, tahtalardan yapılmış kocaman mekanın kapısına ilerlediğimizde çoktan mikrafonların arasına sıkışıp kalmıştık. 

"Merhaba efendim, iyi akşamlar. Nasılsınız acaba?" 

İster istemez Wooyoung'un elini daha sıkı kavramış biraz arkama almıştım. "Teşekkür ederiz, iyiyiz. Siz nasılsınız?" 

"Teşekkürler Bay Choi, en son görüşmemizden sonra oldukça şık görünüyorsunuz Bay Jung." Wooyoung utangaç bir tavırla güldüğünde gerçekten çok fazla konuşan sunucu? tekrar ağzını açtı.

"Açıkçası biz ne zaman size de Bay Choi diye sesleneceğimizi merak ediyoruz Bay Jung, konuya açıklık getirmek ister misiniz?" 

Wooyoung hafifçe boğazını temizleyip her zamanki cırtlak sesiyle konuşmaya katıldı. "Kimin Jung ve Choi olacağı henüz kesin değil tatlım, ama zamanı gelince bunları konuşuruz." Etrafımızdaki herkes kıkırdarken Wooyoung'a baktım, tatlı tatlı gülümsüyordu. 

"Bugünlük bu kadar yeter, iyi akşamlar arkadaşlar." 

Biz içeri adımlamak üzereyken bir önceki sunucunun aksine kalın bir ses bizi durdurdu. "Son bir soru daha sorabilir miyim Bay Choi?" Onu kafamla onayladığımda vakit kaybetmeden sorusunu sordu.

"Minho ve Jisung çiftinin çocuk düşünmesi sonucu evlilik kararı verdiklerini duyduk, sizin de geleceğe dair böyle planlarınız var mı acaba?" 

Sorunun bitmesiyle birlikte Wooyoung'a baktım, o da bana bakıyordu. Gözlerine parıltılar oturmuş önümüzdeki hafta olacaklar için en az benim kadar olan heyecanını belli etmekten çekinmiyordu. "Belli mi olur? Her an her şey olabilir, siz kendinizi en heyecanlısına hazırlayın. Herkese iyi akşamlar." 

The Other Guy † WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin