Elimdeki dondurmanın sonuna geldiğimde San yanağımdan öpüp sabah sabah dondurma yememem gerektiği hakkında söylenmeye devam etti. "Bana bir şey olmaz Sannie, sen bana kızacağına hadi git işe bak önemli biri mi ne gelecekmiş bugün."
"Tamam tamam, gidiyorum ama önce küçük bir öpücük hak etmiyor muyum sence de?" Kollarını iki yana açtı, ben de hemen ona sarıldım, ondan biraz uzaklaştım. "Hadi git artık." dedim. Tek kaşını kaldırıp sordu. "Öpücük?"
Elimi ensesine koyup bana yaklaşmasını sağladıktan sonra onu kısaca öpüp uzaklaştım. "Woo ama bu küçük bile değildi, sen böyle yaparsan nasıl anlaşacağız ama?"
"İki gün önce de küçücük bir öpücük istemiştin ama o gün işe bile gitmedin! Ve senin yüzünden ben de dans kursuma gidemedim!"
"Fena mı oldu sanki?" diye mırıldandığını duydum ama duymamış gibi yapmaya devam ettim. "Tamam akşam geldiğinde alırsın bir öpücük."
"Sen böyle yaparsan ben nasıl işe gidece-" Sözünü çalan telefonu kesti. Telefonla konuşurken ona yaklaşıp ince, siyah kravatını düzelttim, o da alnımı öpüp evden çıktı.
Aptal aptal gülümserken San'ın dolabını açtım, onun kıyafetlerinden giyecektim çünkü hem eve gitmeye üşeniyordum hemde böylesi daha çok işime geliyordu.
Altıma gri eşofmanı giyip üzerine de siyah bir sweat giydim. Sonra da dans kursuna gitmek üzere evden çıktım.
.
.
.Üzerimdeki yorgunluğu atmak için duştan çıktığımda telefonum çalmaya başladı, hızlıca açtım. Annemdi, ben duştayken de bir sürü kez aramışı "Anne, bir şey mi oldu?"
"Sana da merhaba oğlum." Yaptığı imayla gülümsedim. "Sen sekiz yüz bin kere arayınca endişelendim doğal olarak anne, nasılsın var mı bir sıkıntı?" Annem derin bir nefes aldı, bir sıkıntının olduğunu anlamıştım.
"Oğlum." Ben bu ses tonunu iyi biliyordum, beni yumuşatmaya çalışıyordu muhtemelen benden bir şey isteyecekti. Merakla dinlemeye başladım. "Seongh-" Net bir şekilde söyledim. "Anne bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."
"Oğlum bir dinle beni ya da anlat ben de bileyim, bak evlilik oyun değildir. Canın istediği için evlenip boşanamazsın." Elimi sinirle ıslak saçlarıma attım. "Seonghwa mı söyledi sana?"
"Kimin söylediği önemli mi oğlum? O senin kocan. Ne yaşadınız bilmiyorum ama çok bitkindi, çok üzgündü. Affe-"
"Anne affetmeyeceğim, daha fazla zorlama lütfen. Şimdi işim var kapatıyorum." Annem konuşmaya başladığında telefonu kapattım. Şerefsiz hemen annemin yanına mı gitmişti?Sinirden gözlerim dolduğunda jelibon bulma umuduyla mutfağa yürüdüm.
Gözlerim doluydu gözüme her şey jelibon gibi gözüküyordu ama hiçbiri jelibon değildi işte! Telefonum tekrar çalmaya başladığında sinirle telefonu elime aldım, eğer arayan annemse büyük kavga edecektik.
Arayanın annem olmadığını görünce rahatlamıştım. "Wooyoung! Bebeğim?" Burnumu çektim. "Sannie?" Ağlamaya başlamıştım. "Hey noldu sana? Dur ağlama da anlat bana, hmm? Ya da yanına geleyim mi?"
"Sannie? Jelibon kalmamış evde." Tekrar burnumu çekip gözyaşlarımı sildim elimin tersine."
"Dün almıştık ya nasıl bitti onlar?" "Ben sende değilim ki eve geldim. Dans kursuna gitmiştim ya duş alırım diye geldim."
"Bende alsaydın ya. Seni almaya geleyim ister misin?"
"Olur ama jelibon da al. Bir de annem aradı gelince anlatırım olur mu?"
"Tamam bebeğim. Görüşürüz."
.
.
.
"Ve sonra bana dedi ki; evlilik oyun değildir, Seonghwa sana değer veriyor, çok üzgündü. ÜZGÜNDÜ MÜ? ÜZGÜNDÜ MÜ? Üzerine alınma ama BİRİLERİYLE AYNI YATAĞA GİRERKEN ÜZGÜN FALAN DEĞİLDİ!"
San sıkkınlıkla başını direksiyonda olan ellerinin üzerine koydu, ben bağırmaya başlayınca arabayı kenara çekmenin mantıklı olduğuna karar verip durmuştuk. "Annenin benden haberi var mı?" Gözlerimi büyüterek konuştum. "Seonghwa'yla boşanmadan önce seninle birlikte olduğumu öğrenirse beni öldürür!"
San oturduğu yerde dikleşti. "Demeye çalıştığım Seonghwa'nın seni aldattığını biliyor mu?" Kafamı iki yana salladım. "Sanmıyorum, annemin yanına gidip yüzsüz gibi "Oğlunu aldattım." demez herhalde." Arabada kısa bir sessizlik olduktan sonra ellerimi iki yanağıma koydum "Bunalıyorum, baksana annem bile onun bir şey yapmış olma ihtimalini düşünmüyor. Ben mi bir şeyleri yanlış yapıyorum?"
San ellerini yanağımdaki ellerimin üzerine koyup ona bakmamı sağladı. "Woo, dolmasın hemen gözlerin. Annen olanı biteni bilmediği için öyle söyledi, hem Seonghwa'nın annenle ne konuştuğunu bilmiyoruz. Hemen üzme kendini, biraz bekle annen siniri geçince tekrar arayacaktır."
Bana yaklaşıp dudağımı kısacık öptükten sonra gözleri parıl parıl olsa da sinsice gülümsedi. "Sabah bir şey demiştin bana hatırladın mı?"
"Aman tamam be azgın köpek."
.
Not! Hiçbir şey yapmamama rağmen deli gibi salak hissettiğim bir günde yazıldı...
Her neyse burası önemli!!!! Geçen bölümün sonunda Woo yu süründüreceğimi söylemiştim ama baktım Türk dizisine dönüyor ben de sildim ve başka bir şeyler sokarak olayları karıştırmaya çalıştım, bu saatten sonra okumasanız da olur hsdlasxq. Kitap nereye gidiyor nereye gider bilmiyorum.
Her neyse kendinize dikkat edin, meyve falan yiyin, bir de şuraya iki üç tane hüzünlü şarkı fırlatır mısınız, şarkılarım bitti ühüü
Oy ve yorum pls. Görüşürüüüüüüüz elsallayanemojiler*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Other Guy † Woosan
Novela Juvenil"Ah, hayır bebeğim sen bizi yanlış anladın. Seni sadece aldatmıyorum, seni beni aldattığın kişiyle aldatıyorum." . . . 18.10.2020 Pazar 14.15