wedding(F)

583 47 59
                                    

15.47

"Yeosang ne yapcağımı bilmiyorum. Minho'ların düğününden hatırladığım bir şey var ama hayal mi gerçek mi bilemiyorum."

Yeosang'ın önüme koyduğu kahve dolu kupanın içerisine iki kaşık şeker atıp parmağımla karıştırırken konuşmuştum.

Yeosang, İngiltere'deki okulunun dönem sonu geldiği için geri Kore'ye dönmüştü. Ben de Minho'ların düğününün ertesi günü -yani bugün- gözlerimi açar açmaz onun yanına gelmiştim. 6 aydan fazladır görüşmemiştik ama hala sanki dün berabermişiz gibi sohbet ediyorduk.

"Ne oldu anlatsana artık." Yeosang kolumu cimcikleyip kafasını eline yaslanıştı.

"Bu kesinlikle uyku sersemiyken kafamdan uydurduğum bir diyalog ama sanırım San dün akşam bana evlenme teklifi etti."

Dediğim şey Yeosang'ın içtiği kahvenin boğazında kalmasına yol açmış öksürmeye başlamıştı.

"Sana bir şey deyim mi? Hayaldir bu. Ne biçim yani Minho'yu görmüş ben de mi evlenme teklifi edeyim demiş, saçma. Zengin bir insan o, biraz zaman geçmeli bence." Yeosang beni evlilik hayallerimden vazgeçirmeye çalışırken ona göz devirdim. Kesinlikle aşka karşıydı bu çocuk.

"Ama onunla evlenmek isterdim, tabii o düşünmüyorsa..." İki elimi beyaz kupanın etrafına sararken Yeosang moralimi bozduğunu fark edip "Çok istiyorsan sen et." demişti.

Yeosang bu tarz konular hakkında konuşurken asla yüzüme bakmıyordu.

"Ben utanırım." dedim. İyice umudu kesmiştim. Ya Seonghwa gibi o da yaparsa, o da beni bırakırsa diye korkuyordum.

"Heyy heyy, telefonun çalıyor." Yeosamg düşüncelerimden beni aldığında hırkamın cebinde titreyen telefonu elime aldım.

Yeosang "Kim?" diye sorunca "San." diye cevapladım. Yeosang içime öyle bir kurt düşürmüştü ki açıkçası şuan telefonu açasım bile yoktu.

"Hoparlöre al!" Yeosang koluma vururken "Hayır." dedim. Daha telefonu bile açmamıştım.

Çağrı düştüğünde Yeosang telefonumu kapıp "Bak beni dinle salak, şimdi hoparlöre al eğer dün öyle bir şey dediyse bugün yarın ciddiye biner bu iş. Onu anlamam lazım, geri ara hapörlere al!!" dediğinde benim yapmamı beklemeden kendisi San'ı geri arayıp telefonu masaya koymuş, soğuyan kahveleri dökmek için bardakarımı almıştı.

San anında aramayı cevaplamış "Bebeğim." demişti.

Yeosang, tezgahta bardakları yıkarken San'ın dediği ile gülmeye başlamıştı.

"Efendim San." Yeosang, dalga geçmesin diye oldıkça edepli bir dil kullanmaya çalışıyordum.

"Biliyorum kuzenin geldi ama bu gece benimle biraz takılmak ister misin?" dediğinde yanıma gelen Yeosang'la göz göze gelmiş, Yeosang telefon notlarına hızlıca demem gereken şeyi yazıp bana göstermişti.

  "O da gelemez  mi? Hem tanışmış olursunuz." demiştim.

San derin bir nefes almıştı.

"Seni özel bir yere götüreceğim. Ben de onunla tanışmak isterim ama bugün olmaz." En azından dürüstçe söylemilti.

Yeosang tekrardan notlarına bir şey yazmıştı. "Bir dakika ona sorayım. Belki o da buradaki arkadaslarıyla buluşacaktır." demiştim. San ise "Bekliyorum." demişti.

"YEOSANG BU AKŞAM İŞİN VAR MI??!!!!" Yeosang sanki yanımda değilmiş gibi bağırdığımda Yeosang'da oyuna kendini kaptırmış ve mutfağın kapısına koşarak gidip "Evet ya, seni satmak gibi olmasın ama Mingyu ve LeeDo ile buluşacağım bugün." demişti.

The Other Guy † WoosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin