Stiles sabah gözlerini açtığında gözlerinin nasıl bu kadar yorgun olduğunu düşündü. Başı ağrıyor, ayakları tutmuyordu. Duvarlardan tutunarak banyoya girdiğinde aynada ki yansımasını ilk başta tanıyamadı. Göz altları kızarmış vs şişmişti. Yanakları büsbütün kızarmış yanıyordu. Yanmasını geçirmek umuduyla çeşmeyi açtı ve iki elini birleştirip dolan suyu yüzüne çarptı. Birkaç kere tekrarladı bu olayı. Havluyu aldığında tekrar aynaya baktı hâlâ kızarıktı yanakları. Elini havada salladı ve umursamadan odasına gitti.
Lewis gibi kravat falan takamazdı. Üstüne bir kazak geçirip rastgele bir pantolon seçti ve dışarı çıktı.Derek dışarıda onu bekliyordu. Stiles'ı gördüğünde önce Stiles'ın üzerindekine sonra havaya baktı. Güneş tam tepedeydi ve güzel bir gündü. Stiles yanına yaklaştığında kırmızı yanakları da gözüne çarpmıştı. Böyle çok tatlıydı ama çok halsiz de görünüyordu.
"Sen iyi misin?" Diye sordu elini Stiles'ın yanağına koyarken. Stiles'ta Derek'in elinin sıcaklığıyla gözlerini kapattı. Gözleri yanıyordu. Kafasını salladı. Derek'e sormadan motora oturdu. Korkusunu umursayamıyordu. Sadece oturmak istiyordu. Derek onun kafasına dikkatlice kaskı geçirip önüne oturdu. Stiles hiç düşünmeden kollarını Derek'in beline dolayıp kafasını da sırtına koydu.Geldiklerinde Derek Stiles'ın inmesini bekledi. Stiles hiç acele etmeden yavaşça inip kaskı Derek'e uzattı ve onu beklemeden içeri girdi. Ava ve Lewis'in olmadığı her yerden belliydi. Başıboş gezen insanlar, kahveleri büyük bir yavaşlıkla yudumlayan çalışanlar... Danışmaya yaklaştı ve boğazını temizledi. Danışman kız ağzında ki sakızı yayarak çiğnerken Stiles'a bakmadı bile.
"Affedersin" diyerek masaya yumruk yaptığı elini vurdu. Kız aniden sıçrayıp ona döndüğünde küçük, inandırıcı olmayan bir gülümseme takındı. Kız ise gözlerini devirdi.
"Stiles Stilinski" dedi. Belki isminden tanır diye ama oralı olmadı ve kafasını salladı.O sırada Derek'te içeri girdi ve etrafa bakındı. Stiles'ın yanına yaklaştı ve Stiles'ın karşısında, isminin Lana olduğunu öğrendiği kıza seslendi. Kız ayağa kalkıp kafasını salladı ve sakızını Yuttu. "Buyurun bay Hale"
Derek: Bugün patronum bay Stilinski' yle iyi geçinmenizi öneririm. İki hafta kadar burda olacak kendisi.
Lana: Tabi efendim. Memnun oldum.
Stiles sadece kafasını salladı Lana'yla iyi anlaşmayacaklardı. Derek sonra arkasını döndü. Elini sertçe masaya birkaç kere vurdu ve dikkatlerin kendisine dönmesini bekledi.
Derek: İşinize olan bağlılığınız beni benden alıyor tebrik ederim öncelikle. İçerde sigara içilmez, yüksek sesle konuşulmaz ve kahve ortada içilmez uyarılarını bildiğinizi düşünüyordum. Pekala ben onu Size daha sonra öğretirim. Bu nefret edilecisi günde Bay Stilinski Lewis'in yerine geçecek yani burdan o sorumlu" Derek diğer tarafa geçerken "kovma yetkisi de var" diyip diğer tarafa geçti.
Stiles'ta işine koşmaya çalışan insanları izledi bir süre hiçbiri kendisiyle konuşmadan sandalyelerine oturdu. O da kafasını sallayıp Lewis'in odasına geçti. Önünde ki kağıtlara bakarken kapı tıklandı. Girmesini beklerken kadın hâlâ orda duruyordu. "Gel" diye bağırdı. Böyle demek onu çok tuhaf hissettiriyordu.
"Size kahve getirdim bay Stilinski"
"Teşekkür ederim şey-"
"Candace efendim"
"Candace...Teşekkür ederim"
Candace çıkarken Stiles tekrar kağıtlara baktı. O öyle bakarken Derek'in sesini duydu. "Bay demeyin" diyerek bağırıyordu. Stiles burnundan gülüp kafasını iki yana salladı. Derek insanlarla anlaşamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BRANN AND KRUTT
Teen FictionKrutt ve Brann gerçek isimlerinin bile bilinmediği efsaneler. Peki ya birbirlerini bulmak zorunda kalırlarsa.