1.6

12.8K 1.1K 1.4K
                                    

"Anlamadığımı sanıyor salak bu çocuk sanki bilmiyorum ben onun ne mal olduğun-" annemin Jia'yla hakkımda yaptığı dedikodulara kulak misafiri olmuştum.

Ve evet, kapıya yaslanıp daha iyi duyayım derken kapının açık olduğunu görmemiş sohbetin ortasında yere yapışmıştım.

Jia beni görür görmez önündeki kağıtları toplayıp yerdeki bedenime basarak odasına gitti ve benim ağzıma gelen ne varsa saydırmama sebep oldu.

"Kaç yaşına geldin kapı mı dinliyorsun!" annem de Jia gibi hem suçlu hem güçlü bir şekilde azarlayarak ayaklandı ve hızla mutfağı terk etti.

Bay Jeon'u mu anlamışlardı? Eğer Jia da anladıysa 40 yıl dalga geçerdi benimle, anladığını düşünmüyordum.

Telefonumun titremesiyle irkilip cebimden çıkardım. 'Kalleş' yazısını görmemle telefonu siklemeden cebime geri atmam bir oldu.

Sanki hiç telefon çalmıyormuş gibi buzdolabına yöneldim ve tok olmama rağmen sırf aç gözlülüğümden elime geçen ne varsa aldım.

Tam kapağını kapatıyordum ki kapının çalmasıyla kaşlarımı kaldırdım. Bay Jeon bugün şehir dışına gitmişti kim olabilirdi ki?

Evin içinde son ses telefonun ve zilin sesi yankılanırken sıfır merak ve sıfır hızla kapıyı açtım.

Jimin ben kapıyı açar açmaz nefes nefese içeri girdi ve kapıyı sertçe kapattı. Annem ben buzdolabını karıştırırken çoktan üst komşuya geçmiş olmalıydı. Jia desen tüm gün kulaklık takıp oyun oynuyordu, ölsem ruhu duymazdı.

"Noluyor kardeşim ne bu tantana?" Jimin elini ağzıma sertçe çarptı ve yüksek sesle cırlamama neden oldu.

"Ya sussana gerizekalı bulacak şimdi beni!" Jimin benim acı inildememden bile daha yüksek bir tonla beni azarladığında dış kapının arkasından yüksek sesli bir kükreme duyuldu.

"PARK JIMIN DERHAL BURAYA GELİYORSUN!" Bay Jeon'un sesi gözlerimi fal taşı gibi açmama neden oldu.

"Bay Jeon şehir dışında değil miydi?" mırıldanır gibi sorduğum soruyu sadece ben duymuştum. Jimin kapının deli gibi vurulmasına daha fazla dayanamayıp titreye titreye odama doğru koşturmuştu.

Ben de ayağa kalkıp alışkanlık olarak kapı deliğinden baktım ve kapıyı yavaşça araladım.

Ama Jungcook o anki siniriyle kapıda dikilen kocaman bedenimi bile görmemiş ve hafif araladığım kapıyı sertçe ittirerek yere düşmeme sebep olmuştu.

Elimde çikolatalar yere yapıştığımda burnumun acısıyla gözlerim dolmuş yerde ileri geri sallanarak acıyı dindirmeye çalışıyordum.

Jungcook tam Jimin'e tekrardan seslenmek üzereydi ki göz ucuyla beni fark edince bağırmak üzere açılan ağzı geri kapandı.

"Taehyung iyi misin?!" telaşlı ses tonu her yerden kendini belli ederken hızla yanıma oturdu. Elleri hızla yüzümdeki ellerimi benden uzaklaştırıp çenemden tutarak hasar olup olmadığına bakıyordu.

Gözlerimi hafifçe aralayabildiğimde az önce sinirden kırmızıya dönmüş yüzünün şimdi endişeyle parıldadığını fark ettiğimde içim ısındı.

Jimin Jungcook'un arkasından sessiz adımlarla geçip kapıyı bile kapatmadan kaçmıştı. Jungcook ise onu düşünemeyecek kadar odağını bana vermişti.

"Özür dilerim bebeğim yemin ederim kapının arka-" o hızlı hızlı kelimeleri sıralarken daha fazla kendime hakim olamayıp dudağına sıkı bir öpücük kondurmuştum.

Zoom - TKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin