"Buraya gel bebeğim." Bu sabah tamamen plansız yapılan bir gezi düzenlemesi sonucu apar topar kalkmış ve tüm sınıf ormanda toplanmıştık. Havanın sıcaklığından aldığım nefesler yetersiz gelmeye başlayınca nemden bayılacağımı bile düşünmüştüm ama neyse ki biricik sevgilim tüm sınıftan gizli tutmaya çalışarak arada bir kulağıma fısıldıyor, sadece bizim duyabileceğiniz şekilde mırıldanıyor, arada bir de mesaj atıyordu.
Beni yanındaki gölgeli alana da arayarak çağırmayı tercih etmişti. Ona kesinlikle hak veriyordum. Söz konusu hem onun iş hayatı hem de benim geleceğimdi ama yinede benimle gizli gizli bir şeyler yapmaya çalışması kocasından gizli kocasının yeğeniyle fingirdeşen Bihter Ziyagil gibi hissetmeme neden oluyordu.
Bizimkilerden uzak bir gölgelik alan tercih etmişti böylece daha rahat hareket edebilecektik. Her ne kadar ona kızsam da beni-bizi düşündüğü açıktı. Sadece bir an önce liseyi bitirip ilişkimizi bağıra çağıra söylemek istiyordum. Gizli işler beni hem geriyor hem de kötü hissetmeme neden oluyordu.
"Güzelim benim, çok terlemişsin. Gel yanıma bak hava yapayım." elindeki yoklama kağıdını bana doğru sallayarak hava yaptığında ufacık bir esintinin yarattığı huzurla gözlerimi kapattım.
Etrafıma kısaca bir bakış atıp ona doğru yaklaştım ve kollarımız birbirine temas edinceye kadar da durmadım. Sıcak olduğu için temas etmek istemesem de onun bembeyaz teni resmen buz gibiydi ve bana kağıtla yaptığı havadan daha iyi geliyordu.
Gerçekten ortama göre şekil değiştiren bir vücut yapısı vardı, sıcakta buz gibi sevişirken ateş gi-
Bizimkilerin ağacın arkasında kalmasından faydalanıp belime kolunu attı ve voleybol formasının üzerinden belimi okşadı. Bir yandan da hızlı olmaya çalışarak ikimize de hava yapıyordu.
Aslında iki haftadır, ilişkimizi saklamak istediğini söylediğinden beri, fazla konuşmaya fırsatımız olmamıştı. Ona ilişkimizi sadece yakın arkadaşlarımıza anlatmamız bir sakıncası olmadığını söylemek için elimdeki en iyi fırsat buydu.
"Sevgilim aslında-" Jungcook tam gözlerimin içine merakla bakıyordu ki arkamızdan gelen yüksek sesle kafamı çevirdim.
"Taehyung, bakar mısın?"
yedek öğretmen Bay Hyunjin bana seslendi. Anında yerimden sıçradım ve Jungcook'un elini üzerimden çektim. Jungcook'un çatık kaşlarını umursamadan hızlı adımlarla yanından uzaklaştım."Bebeğim gitme." hafif bir şekilde mırıldandığını duyar gibi olsam da Hyunjin hyung çoktan gelmiş ve beni sırtımdan destekleyerek arka tarafa bir yere doğru sürüklemişti. Arkamızdan bakan bir çift göz hissetsem de karşı çıkamamıştım.
"Çiçekten taç yapıyoruz, Jungkook biraz sıkıcıdır seni ders konularında daralttı kesin hissettim. Gel hadi sen de katıl bize kurtardım seni." göz kırparak belimden ilerletti ve yerde bayıldığına emin olduğum Minsung çiftinin yanına oturmamı sağladı.
"Ne dedi?" Jimin meraklı bir şekilde bana yöneldiğinde omuz siktim ve gözümü görüş açımızdan çıkan Jungcook'un olduğu yere diktim.
"Taehyungsshi gel bakalım sana da öğreteyim." Hyunjin hyung asistan öğretmendi. Resmi olarak öğretmenimiz olmadığı için ve hepimizin arkadaşı gibi olduğu için ona hyung diye seslenmemizi istemişti.
Yerden kopardığı papatyaları teker teker birbirine doladı ve elime birkaç tane tutuşturdu. Çiçek bahçesi gibi bir yer bulduğumuzdan kimse doğayı düşünecek halde değildi. Eh, bu tarz konularda duyarlı olsalar can sıkıntısından çimen koparmazlardı zaten.
Hyunjin hyung benim dikkat dağınıklığımı fark edip elimi tuttu ve düzeltmeye başladı.
"Buraya geçireceksin, hayır öyle değil-" yanlışlıkla, yaptığım taç kısmını da koparınca kahkaha atmaya başladık. O sırada nereden geldiğini fark etmediğim sevgilim büyük bir öfkeyle ikimize bakıyordu. Gülümsemem yüzümde soldu ve Hyunjin hyung ile değen ellerimizi birbirinden uzaklaştırdım.
![](https://img.wattpad.com/cover/266272005-288-k491353.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoom - TK
FanfictionFizikçi Jungcook: Merhaba Taehyung ben Fizik öğretmenin Jungkook, mümkünse mikrofonunu kapatır mısın yoksa müsait bir yerine mi sokayım?