2.7

7.1K 597 936
                                    

Solumda kalan odamın camından tıkırtılar gelince parmak uçlarımla ıslak göz altlarımı ovalayıp boğazımı temizledim ve camı açtım.

Camdan içeriye adımını atan sevgilim yüzümü karanlıktan göremediği için göz yaşlarımı başta fark etmese de refleks olarak burnumu çekmemle bakışları anında bana dönmüştü.

Parmakları çenemi nazikçe kavradı ve ay ışığının belli belirsiz süzüldüğü camın önüne çekti ikimizi. Yaklaşık iki buçuk saattir ağladığım için kızaran burnum, açmakta zorluk çektiğim gözlerim ve salya sümük her şeyin bulunduğu yüzüme bu kadar dikkatli bakması utanmama neden olmuştu.

"Noldu sana?" Olabilecek en sessiz tonda, sesi titreyerek sorduğunda tıpkı sesi gibi yüzümde gezineb göz bebekleri de titriyordu.

"Bakma bana öyle..." sargı beziyle amatörce sardığım elimi kaldırdım ve gözlerimi kapattım. Jungcook bir süre ses vermese de yine ve tekrar benim dediğimi yapmayı reddetmiş ve yapabileceği en nazik şekilde elimi gözlerimden ayırmıştı.

"Küçüğüm..." parmak uçlarını yüzümdeki her bir hatta kelebek dokunuşlarıyla gezdirirken nefesim titredi.

"Neden ağlıyorsun? Benim yüzümden mi? O gün seni çok kırdım, dememem gereken şeyler söyledim miniğim yemin ederim günlerdir ya üzgünsen diye gözüme gram uyku girmiyor." sesi çatlıyordu. Kafamı kaldırıp yalan söyleyip söylemediğinden emin olmak adına yüzünü inceledim. Zayıf ay ışığından bile belli olan göz altı morlukları, kızarmış ve dolu dolu olmuş gözleri, ısırmaktan yaraların oluştuğu titreyen dudakları, doğruyu söylüyordu.

İçim yandı. Beni düşündüğü için bile olsa, üzüldüğü için içim yandı.

"sana iyi bir sevgili, iyi bir dost olamadım. Elimden gelen tek şey bize zarar vermek. Özür dilerim, ağlama nolur daha fazla çok özür dilerim." ağlamamam için yalvarıyordu. Oysa benim gözyaşlarımın sorumlusu o değildi. Kendimdim. Kendim ve kendi ilişkilerime olan gerçeklerin yarattığı korku.

" Sevgilim, " ağzımdan zar zor çıkan kelimeyle titreyen gözleri bana döndü.

"Jeon-ah, özür dileme..." gözyaşlarım dudaklarımdan akıyor ve onun çenemi tutan sıcak ellerini ıslatıyordu.

Hala sayılar tonda özür diliyor ve gözlerini benden kaçırıyordu.

"Sana bakamıyorum bile... O gün kavgada çok kötü davrandım arkandan gelmeliydim meleğim ben gerçekten iğrenç bir sevgiliyim." kafamı iki yana salladım ve sargılı elimle onun elini uzaklaştırdım.

"Ağlama nedenim bu değil Kook, sana sormam gereken sorular var." etrafta dolaşan gözleri merakla, dolu gözlerime baktığında onun da göz pınarları ıslanmıştı.

"Sadece emin olmak için soruyorum, eğer seninle yaşıt olsaydım da beni sevecek miydin?" Yüzü başta şaşkınlıkla ardından da sinirle gerilmişti. Mimiklerini kontrol edemiyor ve sorduğum soruya inanamıyormuş gibi ellerini yüzümden çekti.

"Seni yaşın küçük olduğu için mi sevdiğimi düşünüyorsun? Taehyung oradan bakınca pedofiliye mi benziyorum?" sinirden yükselttiği sesi kalkık kaşımı görünce sonlara doğru titremiş ve durumumuzu sorgulamıştı. Kısa bir sessizlikten sonra gözlerini kaçırarak dudağını dişledi.

" Şey aslında evet öyle gözüküyorum. Tanrım... Bak, yaşı elbette önemsiyorum. Bu sene 18 yaşına girdiğini bilmeseydim sana yemin ederim tenim tenine o şekilde değmezdi. Seni seviyorum ve bu yaşın ötesinde, yaşadıklarımın ötesinde, her şeyin ve herkesin düşüncelerinin ötesinde kendimden bile ötede bir sevgi. " Gözlerimin içine bakarak konuştuğunda alt dudağım titremişti.

Zoom - TKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin