"Ya yeter git barış şu adamla sen de rahatla ben de be! " Jia evdeki aburcubur dolabını sertçe kapatırken avazı çıktığı kadar beni azarlıyordu.
Sinirle çemkirdim. "Ne istiyorsun benden! Şu evde adam akıllı depresyona da mı giremeyeceğiz ya! " yanıma gelip televizyonu kapattığında tekrardan gözyaşlarım akmaya başladı.
"Böyle depresyon mu olur gerizekalı wattpad zamanlarını Kötü Çocuk okuyarak mı geçirdin anlamıyorum ki..." somurtarak elindeki kumandaya tekrardan uzandım.
"2017'de ortaokulda olan herkesin evinde var o kitap! Ya versene! " sonlara doğru cırlarken dış kapıdan gelen yüksek sesle yerimizden sıçrayıp demir kapıya baktık.
"Ayh alın şu poşetleri iki büklüm oldum! " annem elinde onlarca poşetle, nasıl taşıdığı hakkında en ufak bir fikrim yok, eve girdiğinde oflayarak yerimden kalkmış ve Jia'ya da yalandan tekme atmayı unutmamıştım.
"Anneye oflanmaz! Bak senin için aldım bunca şeyi! Ama zamane çocukları işte ne yapsan yaranamıyorsun... " söylene söylene içeri geçtiğinde Jia'yla kısa bir bakışma yaşamış ardından anında poşetlere saldırmıştık.
Poşetlerin içinden devasa bir çadır, güneş kremi, sinek spreyi, uyku tulumu ve buna benzer onlarca kamp malzemesi çıktığında ağzım şaşkınlıkla aralandı. Jia çoktan abur cuburları kapmış, diğer poşetlerde ne olduğunu umursamadan odasına kapanmıştı.
"Hayırdır beni sokağa mı atıyorsun? " anneme yönelik konuştuğumda içeriden 'keşke' nidaları duyulmuş, ardından kollarını sıvazlayarak poşetlere eğilmişti.
"Nerdeee! Ama birkaç günlüğüne kurtuluyorum senden çok şükür Allah'ıma! Git bi ağaç kokla depresif ergen beynine oksijen gitsin! " kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırıp tekrardan poşetlere baktım.
"He sokağa değil ormana atılıyorum yani? " ciddi bir şekilde sorduğum soruyla kafama hafifçe vurup sabır çekmişti.
"Sınıf öğretmenin yazdı pandemiden dolayı çocukların moralini düzeltecek bir etkinlik yapılıyormuş bu akşama doğru gidiyorsun. Ama bak dikkat ediyorsun maskeni açtığın anda atarım seni bu evden. " kafamı gelişi güzel sallayıp heyecanla odama koşturdum.
O da gelecek miydi? Hayır, kendimden ödün vermeyecektim.
Hızla çantama birkaç şey tıkıştırıp üzerime giyinebileceğim en güzel kombini yaptım.
Gösterip vermemek affettiğim anlamına gelmiyordu herhalde. Yani... Öyle, değil mi?
-
Yaklaşık bir buçuk saatin ardından anca hazırlandığım sırada aşağıdan bizi götürecek servisin kornası ötmüştü.
Büyük sırt çantamı ve çadırımı alıp evdekilere veda ettim ve patır patır aşağı indim.
Camları siyah filmle kaplı arabaya yaklaştım. Annem cama çıkmış el sallıyordu.
Kapı ben daha açmadan kendiliğinden açıldığında arkamdaki anneme son kez el sallayıp arabaya bindim ve içeriye dikkatli bakmadan kapıyı kapattım.
İçeriye girdiğim gibi sertçe çekilmemle nefesim kesildi. Korkuyla bağıracaktım ki ağzım kocaman bir el tarafından kapatıldı.
Hızla hepiniz geri çekilmeye çalışırken hala camda, beni filmden dolayı görmemesi ne rağmen, el sallayan anneme kaydı. Yanlış arabaya mı binmiştim? Ama öyle olsa kim beni kaçırmak istesin ki? HARRY? SEN MİSİN BİRİCİK AŞKIM?!
Bu ihtimal aklıma gelince anında direnmeyi bırakıp ölü taklidi yapmış ve kendimi bulunduğum kola atmıştım.
"Yok artık harbiden bayıldın Feriha. " Bay Jeon'un kahkahasıyla kapadığım gözlerimi hafifçe araladım ve çoktan arabanın hareket ettiğini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoom - TK
FanfictionFizikçi Jungcook: Merhaba Taehyung ben Fizik öğretmenin Jungkook, mümkünse mikrofonunu kapatır mısın yoksa müsait bir yerine mi sokayım?