Allison, elindeki bıçağı Derek'in boynuna dik şekilde itmeye başladı. Derek, bıçağın boynuna girdiğini hissediyordu. Canı yanıyordu. Eğer bir şey yapmazsa muhtemelen birkaç saniye içinde ölmüş olacaktı. Bunu yapmak istemiyordu ama zorundaydı.
Pençelerini Allison'nın karnına geçirdi ve kollarını kaldırdı. Allison, biraz havaya kalkmıştı. Ancak yüzünde donuk bir ifade vardı. Diline kan geldiği, bakınca anlaşılıyordu. Bu iyiye işaret değildi. Derek, pençelerini çekip çıkardı ve Allison, Derek'in üstüne düştü. Derek, onun yavaşlayan kalp atışlarını duyabiliyordu.
Derek: Özür dilerim.
Özür dilemek bunu telafi etmeyecekti ama dilemese daha suçlu hissedecekti. Amacı öldürmek değildi ama kendini korumalıydı. Yaranın bu kadar ölümcül olabileceğini hesaplamamıştı. O an sadece ölmemek için pençelerini saplamıştı, ne kadar derin olacağını düşünmek için pek fırsatı yoktu.
Kendi yüzüne gelen Allison'ın saçlarını itti ve iterken elindeki kana baktı. Suçlu hissediyordu.
Allison'ı üstünden kaldırıp sırt üstü yere bıraktı. Bakışları hala donuktu ama gözleri kapanıyordu. Onu bu şekilde hayvanlara yem olarak bırakamazdı. Ölecek olduğunu zaten biliyordu ama cesedini ailesi almalıydı. Burada olduklarını belli etmek için bütün ormanda duyulabilecek bir hırlama sesi çıkardı. Chris'in bu sesin nereden geldiğini anlayacağını biliyordu.
Hırlama yaklaşık on beş saniye sürdü. Yeterli olduğunu düşündüğünde koşarak uzaklaştı. Artık kendilerine saldıramazlardı çünkü kızlarının ölümü intikamdan daha önemliydi. Güvendelerdi, en azından bugünlük.
Koşarak ve kimseye yakalanmamaya çalışarak eve vardı ve telaşla kapıyı çaldı. Kapıyı her bir tıklatışında ellerindeki kan kapıya sıçrıyordu.
Isaac, Stiles'a odada kalıp saklanmasını söyledi ve kapıya bakmak için aşağı indi. Kapının oradaki camdan Derek olduğunu gördü ve kilidi hızla çevirip kapıyı açtı. Derek, kapı açılır açılmaz Isaac'in yüzüne bir yumruk geçirdi.
Derek: Öldün!
Isaac, kendini toparlamaya ve yüzüne bulaşan kanı silmeye çalıştı.
Isaac: Stiles iyi. Bu yumruk niyeydi?
Derek: Kapıyı açtığın için.
Isaac: İçeri girmen için kapının açılması gerektiğini biliyorsun değil mi?
Derek: Gerekirse kapıyı kırardım. Kapı tehlike varken ben dahil kimseye açılmaz. Stiles nerede?
Isaac, merdivenleri işaret etti. Derek, merdivenlere yönelirken Isaac de kapıyı kapatıp tekrar kitledi.
Stiles, yatakta dizlerini kendine çekmiş, kollarınıysa dizlerine sarmış şekilde kapıdan gelecek kişiye bakıyordu.
Derek, kapıdan girdiğinde Stiles'a sarılmak istedi ama Stiles, Derek'in hem kanlı ellerini, hem de ok saplanmış omzunu gördüğünde şaşkınlığını ve korkusunu gizleyemedi. Normalde milyonlarca soru soran Stiles, dili tutulmuş gibiydi.
Birkaç saniye bakıştılar. Derek sessizliği bölmek istese de söyleyecek bir şey bulamıyordu. Isaac yukarı çıktığında onların hiçbir şey söylemeden öylece durduklarını görünce biraz geri çekilip odanın dışından izlemeye devam etti. Sonuda sessizliği Stiles bozdu.
Stiles: S-sen iyisin değil mi?
Omzundaki ok yarası onu endişelendirmişti ama ciddi bir şey değildi. Derek, o an varlığını bile unuttuğu omzundaki oka baktı.
Derek: Haa bu mu?
Stiles: Bir de boynun...
Boynunda da biraz kesik vardı ama hiçbiri ciddi şeyler değildi.
Derek: B-ben iyiyim merak etme.
Stiles, ayağa kalktı. Derek'in asla gergin olmayacağını biliyordu. Bir şey vardı ve Stiles da bunu çözecekti.
Derek'e doğru birkaç kendinden emin adımla yaklaştı. Gözlerinin içine baktı. Henüz üçüncü saniyede Derek, ne olduğunu anlamıştı. Yine bir şey soracaktı ama Derek, bu soracağı şeyin "canın yanıyor mu?" veya "iyi olduğuna emin misin?" olacağını düşünmüştü. Belki de tatlı bir şey beklemişti, "benden hoşlanıyor musun!" gibi.
Stiles içinden saymaya devam ediyordu ve onun gözlerine odaklanmışken aklındaki soruyu içinden birkaç kez tekrar etti.
Sonunda süre dolmuştu. Stiles, soracağı şey için dudaklarını araladı. Derek ise heyecanla soracağı soruyu bekliyordu.
Stiles: Az önce...birini mi öldürdün?
Derek, sorulan soruyla donup kalmıştı. Yüzündeki ufak tebessüm birden yok olmuş gibiydi. Cevap vermek istemiyordu ama yalan söylemeye kalksa da söyleyemezdi. Sessiz kalsa da zaten cevap belli olurdu. Ne diyeceğini bilmiyordu, evet derse korkar mıydı veya "sen kendini korumak için yaptın" mı derdi? Açıklamasına izin veri miydi? Hiçbir şeyi bilmiyordu, sadece öyle duruyordu. Birkaç saniye geçtiğinde sorgulamayı bırakıp bir cevap verme zamanının geldiğini anlamıştı.
Derek: Stiles b-ben ben...
Stiles: Evet mi hayır mı?
Derek, kafasını eğdi.
Derek: Evet. Ama kendi istediğim için değil yan...
Stiles'ın gözleri dolmuştu. İnsanlardan zaten nefret ediyordu ve yeni yeni alışmışken, tek güvendiği kişi Derek'ken şimdiyse o bir katil çıkmıştı. Yaşadığı şey hayal kırıklığı mıydı korku muydu emin değildi. Kendisini de öldürmeyeceği ne malumdu? Belki de başından beri amaç buydu.
Stiles, gözlerini kapattı ve odaklandı.
Derek: Stiles ben gerçekten bilerek yapmadım eğer yapmasa-
Stiles, gözlerinin önünde bir tilkiye dönüşmüştü. Gerçi amacı da buydu. Kendisinin üstünde duran, içinde kaybolacağı kadar büyük olan kıyafetlerden biraz debelenip kurtuldu. Son kez Derek'e baktı, ardından hızla merdivenleri indi.
Derek: Isaac!
Isaac, peşinden gitse de küçük bir tilkiyi büyük bir evde yakalamak zordu. Isaac, birkaç kez yakalamak için eğilse de tilki, ellerinin arasından kayıp kaçmayı başardı.
Stiles, aşağı indiğinde hızla ilk karşılaştıklarında kaçtığı aralık camdan atlayıp koşmaya devam etti ve ormanın içinde uzaklaştı. Ardından da ağaçların arasında gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolf And Fox |Sterek
WerewolfOrmanda dolaşan bir tilki, yağmurdan sığınmak için girdiği evde, kaderini değiştirecek adamla tanışır.