Derek, kaçan tilkinin arkasından öylece bakakaldı. Büyülenmişe benziyordu. Daha önce birkaç tilki görmüştü ama sanki aynı değildi. Kendine gelmek için kafasını hafifçe salladı ve gözlerini kırık camlara çevirdi. Aslında sürahiyi kırmış olması pek umrunda değildi. Yerdeki kanın önce kokusunu aldı, daha sonra da kırmızılığı gördü. Muhtemelen patilerini kesmiş olabileceğini düşündü. Poşet ise henüz açılmamıştı. Bu da hala aç olduğu anlamına geliyordu.
Tilkiyi bulmak için ceketini alıp evden çıktı. Yağmur hala devam ediyordu ve saat gece iki civarıydı. Elini görebilmek için gözlerinin önüne tutup yağmuru engelledi. Yağmurdan dolayı kokusunu alamıyordu. Tilki için hangi konuda endişelenmeliydi bilmiyordu; hala aç olduğu için mi, bu soğukta donup ölebileceği için mi, başka hayvanlar tarafından kahvaltı olacağı için mi ya da kesilen patileri için mi? Gerçekten çok fazla gerekçe vardı.
Kırk dakika kadar ormanda onu aradı. Ancak tek bir iz bile bulamamıştı. Belki de çoktan ölmüştü. Umudunu kaybedip eve geri döndü. Bir havuza atlasa daha az ıslanırdı ama bunu umursamıyordu. Morali bozulmuştu.
Eve vardığında kapıyı açıp içeri girdi ve yine kan kokusu burnuna çarptı. Işığı açıp ceketini çıkardı ve askıya astı. Yağmur sesi devam ederken yerdeki cam parçalarını topladı ve yerleri sildi. Ekmek poşetini kaldıracağında o poşeti kapının önüne koymayı düşündü ama diğer hayvanları da buraya çekmek istemiyordu. Bu yüzden ekmeği tezgaha bıraktı ve ışığı kapatıp odasına geri döndü. Yine de açık olan camı kapatmadı.
Odasına vardığında ıslak kıyafetlerini değiştirmeden kendini yatağa attı. Hala tuhaf hissediyordu ve morali fazlasıyla bozuktu.
Tilki, hala kendine bir yer arıyordu. Her bir adımında patileri acıyordu ancak ölmek istemiyorsa bu acıyı görmezden gelmek zorundaydı. Geçenlerde bir yılandan kaçarken saklandığı taş oyuğu bulmaya çalıştı. Bu karanlıkta ve yağmurda bulmak zor olacaktı. Adımlarını hızlandırdı. Birkaç dakika sonra o oyuğu bulamasa da benzer bir tane buldu. İçeriyi kontrol ettikten sonra boş olduğunu gördü ve içeri geçti. Oyuk yağmuru engellese de soğuğu kapatamıyordu. Tilki, yine kabarıklığı sönmüş olan kuyruğunu kıvırıp kendine sarmaya çalıştı ama kendisini saracak tek şey oydu ve o da kısa geliyordu.
Ses yüzünden ve korktuğundan pek uyuyamadı. Çok üşüyordu ve fazlasıyla açtı. Tüyleri onu ısıtmaya yetmiyordu. Gözlerini bir kez daha kapattı ve gözünden bir yaş süzüldü. Belki de artık bu şekilde yaşamak istemiyordu.
Sabah olduğunda Derek, gözlerini açtı. İlk yaptığı aşağı inip bakmaktı. Hızlı adımlarla merdivenleri inip etrafı süzdü. Her şey yerli yerindeydi. Camdan giren rüzgar, perdenin içeri doğru süzülmesine neden oluyordu. Ancak tilkiden iz yoktu.
Tilki sabah gözlerini açtığında yaşadığı için sevinmeli mi üzülmeli mi olduğuna karar veremiyordu. Karnı çok açtı ve acilen bir şey bulmazsa yaşadığına sevinmeye bile pek vakti olmayacaktı.
Ayağa kalkıp kendini silkeledi. Tüyleri ilk kez bu kadar pisti. Sırtı çamur olmuştu ve bacakları kan yüzünden kırmızıydı. Ancak kendini temizlemekten önce daha büyük sorunları vardı. Hala acıyan patilerinin üstüne basmaya çalışarak oyuktan çıktı. Hava oldukça güzeldi. Yağmurdan sonra çıkan güneş güzel bir gökkuşağı oluşturmuştu. Islak çimlere basarak ilerledi.
Yağmurdan sonra genelde pek yiyecek bulamazdı çünkü bütün hayvanlar köşelerine çekilirdi. Bir tavşan bulabilmek umuduyla yürümeye devam etti. Gerçi böyle yaralı halde bir tavşan yakalamayı başarabilir miydi pek sanmıyordu.
Bir saat sonra artık umudunu yitirdi. Ölmemek için tek bir şansı vardı. O eve tekrar gitmeliydi. Evet, adama yeterince sorun çıkarmıştı. Evine izinsiz girmekle kalmayıp yemek çalmaya çalışmış, hatta bir eşyasını kırmıştı. Ancak çok zorda kalmasa asla böyle bir şey yapmazdı. Sadece...ölmek istemiyordu.
Henüz yolunu unutmadığı eve doğru yürüdü. Adamın evde olmamasını umut ederek eve vardı. Evin etrafında dolandıktan sonra dünkü açık olan pencereyi gördü, hala açıktı.
Biraz geri çekilip ani bir hışımla cama atladı. Patilerini öylesine ince bir yere basmak bu kez acı vermişti. İstemese de canının yandığını belirten bir ses çıkardı. Daha fazla acı çekmeden inmek istedi ve evin içine atladı.
İçerisi dün ilk girdiği gibiydi. Yerdeki cam parçaları toplanmıştı. Derek, yukarı kattan kokuyu alıp hızla aşağı indi. Tilki, yine onu gördüğünde tekrar aç kalacağını anlamıştı. Kaçabilir miydi ondan bile emin değildi ama kaçmalıydı.
Derek: Bekle, sana zarar vermeyeceğim.
Tilki, insanlara güvenmezdi. İnsanlar her ne kadar tilkilerin kurnaz ve çıkarcı olduğunu söylese de asıl çıkarcı olan onlardı. Tek istediği karnını doyurmak olan bir tilkiye "kurnaz", biraz şefkat isteyen kediye "nankör" derlerdi. Ancak hayvanlar, onlara verecek bir hakaret bile bulamazlardı.
Tilki, korkup cama doğru yavaş adımlar attı. Derek, onu korkutmamak için eğildi, ya da korkutmamak değil de eşit şartlara bürünmek için yapmıştı.
Derek: Aç mısın?
Tilki, bir tepki vermedi ama kaçma işini biraz erteledi. Derek, eğildiği yerden geri adımlar atarak kalktı. Onu korkutmamaya özen gösteriyordu. Derek, insanlardan nefret ederdi ama hayvanlara karşı aynı soğuk ve sert tavrı sergilemezdi.
Tezgaha gidip "bir tilki ne yer?" diye düşündü. Belki de buna daha sonra internetten bakabilirdi. Dün, ekmek poşetini almaya çalıştığına göre ekmek yiyebilir diye düşünüp aynı poşeti aldı ve bir tabağa birkaç dilim koydu. Ardından arkasına dönüp, cama biraz daha yaklaşmış olan tilkiye doğru iki adım attı. Elindeki tabağı yere koyup ona doğru itti.
Tilki, her ne kadar bunun bir tuzak olabileceğini düşünse de başka çaresi yoktu. Kaçmak istese bile adam onu bu yaralı haliyle kolayca yakalardı. Yakalayamasa bile açlıktan zaten ölecekti. Bu yüzden tek mantıklı seçeneği yapıp tabağa, tereddütlü adımlarla yaklaştı. Başta bir süre kokladıktan sonra tekrar Derek'in yeşil gözlerine baktı. Bakışları kendininkileri andırıyordu, masumdu. Ancak bu, insanların düşündüğü gibi kötülüğünü saklamak için bir maske miydi emin değildi. Derek'e bakarken kafasını biraz sağa eğdi ve o da aynı masum bakışı attı.
Derek sevmek için elini uzatacakken tilki, birkaç adım geri çekildi.
Derek: Pekala, çekiliyorum.
Derek biraz çekildiğinde tilki, tabaktakileri yemeye başladı. Günlerdir aç olan midesine inen birkaç lokma çok güzel hissettirmişti. Derek de artık eğilmekten yorulmuş, tilkinin karşısında yere oturmuştu. O tabağını bitirene kadar onu izledi. Tilki, tabağını kısa bir sürede bitirdi.
Derek: Patine bakabilir miyim?
Tilki, dediğini yapmayı riskli bulmuştu. Artık gitmeliydi, sonuçta karnını doyurmuştu. Evet, kendi istediği olduğu için bırakıp gitmekte haksızdı ama hala henüz yeni gördüğü birine güvenemeyeceğini biliyordu. Geçmişinde de bu tür tuzaklara düşmüştü, artık tecrübelerinden ders çıkarmalıydı.
Derek elini uzatır uzatmaz tilki korkup geldiği camdan ardına bakmadan geri kaçtı. Derek ise oturduğu yerde, aynı dünkü gibi arkasından bakakaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolf And Fox |Sterek
Kurt AdamOrmanda dolaşan bir tilki, yağmurdan sığınmak için girdiği evde, kaderini değiştirecek adamla tanışır.